1. YAZARLAR

  2. Hülya SEZGİN

  3. Bir intiharın ardından...
Hülya SEZGİN

Hülya SEZGİN

Ressam
Yazarın Tüm Yazıları >

Bir intiharın ardından...

A+A-
Geçen gün akşama kadar evde yoktum. Geldikten sonra işimi bititip facebookta sörf yapmaya başladım. Bugün neler olmuş? Memleketimde neler yaşanmış? Önemli bir şey var mı?.. 
 
Birden gördüğüm şeyle sanki beynime bir ok saplandı. Şoke oldum. Şöyle yazıyordu: “Vahap Yartaş intihar etti!”  Elim ayağım kesildi, içim ezildi...
 
Vahap Yartaş ile geçtiğimiz yıl Çankırı Valiliği davetlisi olarak katıldığım Feshane Çankırı Tanıtım Günleri'nde tanışmıştım. Üç beş dakikadan öte gitmemişti sohbetimiz. “Ne kadar sevilir?” “Ne kadar yerilir?” hiç bilmem. “Onu bu yola ne itmiştir? Nedeni nedir?” Beni zerre kadar ilgilendirmez. Hakkında tek bildiğim ÇANFED (Çankırı Dernekleri Federasyonu) başkanı olduğundan öte bir şey değildi. 
 
Peki neden onun acı olayını yazıyorum? Duruma başka bir pencereden bakmanızı sağlamak için...
 
İntihar... işte beni yaralayan bu!.. Ölüm hepimiz için kaçınılmaz son. Yaradan hepimiz için hayırlısından nasip etsin. Rahmetli annemin deyimi ile hani “Yataklarda yatırmasın... Kapılardan bakıtmasın... Üç gün döşek dördüncü gün toprak.” cinsinden... 
 
Benim içimi acıtan geride bıraktıkları, onların yaşayacakları... Pek de cevabını tam bilemedikleri sorulara yanıt aramak zorunda kalacakları...
 
Kimi insanlar acımasız, insafsız. Bu soruları sorarken karşısındakilerin duygularını, zorlanmalarını, incinmelerini hiç akıllarına getirmeyecekler. Soracaklar da soracaklar... Öğrendiklerinden tatmin olmayacaklar, araştıracaklar... Bir daha, bir daha soracaklar. Onlar için varsa yoksa birkaç bilgi daha kapıp dedikodu ortamlarında ne kadar çok şey bildiklerini ispat için çalışmak. Konuştukça konuşmak, anlattıkça anlatmak...
 
Bir insan neden canına kıyar? Ne büyük bir çıkmazdır bu? Peki canımız yalnızca bize mi aittir? Dinimizce de yasaktır intihar ama ben dünyalık yanından anlatmaya çalışıyorum. 
 
Vahap Yartaş'ın eşi, dört çocuğu, bir de torunu varmış. Annesi, babası ve yakınları. Gencecik yaşında çekip gitti, ama ya geride bıraktıkları? Onların yaşadıkları ve yaşayacakları?..
 
Yıllar boyu bitip tükenmek bilmeyen dedikodu zinciri ile boğuşmak ve yanıt aramak zorunda kalacaklar. Üzülecek, incinecek, kırılacaklar. Sonraki yaşamlarında onun da içinde olması gereken sevinçli olaylarda düğünlerde, doğumlarda, mutluluklarda hep onu arayacaklar. “Keşke o da olsaydı... olsaydı da görseydi...” diyecekler. Hiç bu yaşadıklarını unutamayacaklar. Zihinlerinin ve yüreklerinin bir köşesinde kara saplı bir bıçak gibi sürekli olacak ve ince ince kanatacak... 
 
Öyle ise işte o zaman canımız yalnız bize ait değil. Sevdiklerimiz ve sevenlerimizin de hakkı var. Böyle kötü ve yanlış bir şeye niyet edenler bir daha... bir daha düşünmeli...
 
Diğer yandan merak edenler: Ne olur öğrenmek isterken, sorup soruştururken bunları aklınızdan çıkarmayın. Sakın acımasız olmayın. Günahtır, yazıktır...
 
Peki ben nereden mi biliyorum bütün bunları? Bundan kırk yıl önce yakalandığı amansız hastalığından kurtuluşunun olmadığını anladığında aynı yolu seçip kırkaltı yaşında bizi bırakıp giden babacığımdan... 
 
Hülya Sezgin/[email protected]
 
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum