1. YAZARLAR

  2. Prof. Dr. Recai COŞKUN

  3. ÜLKÜCÜLER VE ALEVİ-SÜNNİ MESELESİ
Prof. Dr. Recai COŞKUN

Prof. Dr. Recai COŞKUN

Ortak Ses
Yazarın Tüm Yazıları >

ÜLKÜCÜLER VE ALEVİ-SÜNNİ MESELESİ

A+A-

Kahramanmaraş olaylarını anma haberleri düştü televizyonlara. Hafızam 35 yıl öncesine taşıdı beni.

Aralık 1978 yılı demek ki. K. Maraş kan gölü. Ölenler biliniyor da öldürenler karanlık... "Güneş Ne Zaman Doğacak" filmini heyecanla bekliyor Ülkücüler. Filmin gala gösterisinde salon hınca hınç dolu. Salonda bir anda bomba patlıyor. İnsanlar panik içinde dağılıyorlar. Ardından söylentiler havada uçuşuyor. Bürokrasi bir tuhaf, asker bir tuhaf, polis daha tuhaf ve her yanda karanlık yüzler… Fitne, şehri Alevi-Sünni diye bölmenin peşinde.

Ecevit hükümetinin İçişleri bakanı İrfan Özaydınlı "işin içinde sol örgütler var" diye açıklama yapınca görevden alınıyor. Sonra Kontrgerilla deniyor, Ülkücü faşitler deniyor...

Her şey söyleniyor da olan katledilen masum insanlara ve evini barkını terk edenlere oluyor. Bir de Türk milletinin bağrına saplanmaya çalışılan "Alevi-Sünni" ayrımı bir yaraya dönüşüyor… Oyunun devamı Çorum’da Sivas’ta sergileniyor…

Tam da o gün. Gebze’de bir bayan hoca derse giriyor. Yüzü yüz değil, ağlamış besbelli. Gözleri öfke, nefret, acı ile dolu. Hiç kimseye bakmadan “25 ayağa kalk” diyor. Sınav yok, sözlü yok ama var bir şey belli ki. 14 yaşında sesi yeni çatallanmaya durmuş lise eşiğindeki genç “benim adım 25 değil…” demeğe kalmadan hoca üç soruyu ardarda soruyor. Cevap veriliyor. Dördüncü soru da gelince cevap vermenin anlamsız olduğunu anlayan öğrenci işin sonunun nereye varacağını merak ederken öğretmen “sizin faşistler Maraş’ta Alevileri katlediyor ama bunun hesabını vereceksiniz” diyor ve derse dönüyor.

“Bizim faşitler, Alevileri katlediyor!!!? Hesabını vereceğiz…” İşin hüzünlü yanı genç Aleviler hakkında hiçbir bilgiye sahip değil, kulaktan dolma üç beş söz, o kadar! Sınıfında kim alevi, onun da ayrıdında değil. Sonra fark ediyor etrafında Alevi arkadaşları olduğunu. Hepsi kendinden bir parça, farkın ne olduğunu anlayamıyor… Faşist suçlamasının ise milletini sevenlerin yakasından hiç düşmeyeceğini yıllar boyunca öğrenecek, ciddiye almaya değmez…

Zaman akıyor. Anlaşılıyor ki bir Ülkücünün Alevilere karşı olması kendi tarihini inkar etmesi gibi bir şey. Yesevi Ocağının erenleri Anadolu’dan Balkanlara ve oradan taa Macar ovalarına taşımışlar Alevi-Bektaşi kültürünü. Bazen Geyiklibaba olmuş Anadolu’ya, bazen Sarısaltuk olmuş Kosova’ya-Bosna’ya, bazen Gülbaba deyü konmuşlar Macaristan’a... Zaman gelmiş Türk dili Fars ve Arap etkisiyle yok olmaya yüz tutmuşken bu damar o dili muhteşem türküleriyle, koşmalarıyla, anlatılarıyla canlı tutmuş. En sonunda Veysel diye yüce bir avaza dönüşüp “dünya dolsa şarkı ile/Türk’üz türkü çağırırız” diyerek Türkçe ses bayrağımızı zirvelere taşımış...

Mevzu basittir aslında. Mesele asla Alevi-Sünni meselesi değildir. Mesele Hz. Ali’den bir “komünist-materyalist imge” çıkarıp onu Hz. Peygamber’den ve Türk Milletinin değer sisteminden koparmaya çalışanlara karşı koyuş meselesidir. Hz. Muhammet (s.a.s) ve Hz. Ali de (r.a.) bizimdir ve biz Alevisiyle Sünnisiyle yüce bir milletiz: Türk!

Ta ezelden hür milletiz,
Soyu-sopu gür milletiz,
Kandan, candan bir milletiz,
Bir temel, bir duvar, bir taş

Alevî, Sünnî, Kızılbaş!

Aynı mayadan yoğrulur,
"Türk", "Türkmen" diye çağrılır
Aynı kıbleye doğrulur...
Secdeye konan aynı baş

Alevî, Sünnî Kızılbaş!

Dedemiz bir. Torunlarız,
Dün, bugün, ve yarınlarız
Yüceleriz, derinleriz...
Yunus Emre, Hacı Bektaş

Alevî, Sünnî Kızılbaş!

Oğuz'un yirmi dört boyu,
Yüce Türk'ün şanlı soyu,
Dede, baba, amca; dayı,
Bibi, teyze, bacı, kardaş..

Alevî, Sünnî Kızılbaş!

Olmaz aynılıkta huzur,
Olmaz münafıkta özür,
Olmaz karavaştan vezir...
ALKAEVLİ, KINIK, YAZIR
Bir temel, bir duvar, bir taş

Alevî, Sünnî Kızılbaş!

Soysuza verirsen değer
Döner ecdadına söğer...
Haydi, haykır Türk'sen eğer!
YAPARLU, DODURGA, DÖGER
Bir temel, bir duvar, bir taş

Alevî, Sünnî Kızılbaş!


Fitne, fesat., bir kör kuyu
Bir olmaktır Türk'ün huyu
Vatanımın kırk bin köyü
KARAEVLİ, BAYAT, KAYI
Bir temel, bir duvar, bir taş

Alevî, Sünnî Kızılbaş!

Gönlüm Küskün, bağrım ezik
Ne fidanlar düştü; yazık
Unutma ey sütü bozuk!
EYMÜR, SALUR, ÇEPNİ, KIZIK
Bir temel, bir duvar, bir taş

Alevî, Sünnî Kızılbaş!

Bu gök, bu deniz, bu hava,
Bu yayla, bu dağ, bu ova...
Kanımızla geldi tava!
ALAYUNTLU, BÜGDÜZ, YIVA
Bir temel, bir duvar, bir taş

Alevî, Sünnî Kızılbaş!

Birlikte bayrak açana,
Koş birlik andı içene..
Lanet birlikten kaçana!
ÇAVULDUR, İĞDİR, BEÇENE
Bir temel, bir duvar, bir taş

Alevî, Sünnî Kızılbaş!

Öz kardaşlar olmaz dargın
Dargın olsa, düşer yorgun
Haydi, ey YÜREĞİR, KARGIN!
Haykır gece, gündüz hergün:
Bir temel, bir duvar, bir taş

Alevî, Sünnî Kızılbaş!

Bir gövdede bir can yaşar
Çetin yollar dağdan aşar
Haydi, durma sen de başar..
BEGDİLİ, BAYINDIR, AVŞAR
Bir temel, bir duvar, bir taş

Alevî, Sünnî Kızılbaş!

Bilsin bunu ar edenler.
Söz, canına kâr edenler...
Soyunu inkâr edenler
Haram zadedir; ey kardaş

Alevî, Sünnî Kızılbaş!

Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.