1. YAZARLAR

  2. Murat YAZAN

  3. Trol terörü
Murat YAZAN

Murat YAZAN

platform
Yazarın Tüm Yazıları >

Trol terörü

A+A-

İdeolojisi, düşüncesi, hayata bakışı her ne olursa olsun hiçbir kadın aşağılık hakaretlerin muhatabı olmayı hak etmez. Buna aklınıza gelen herkes ve her siyasi figür dâhildir. Beğenmediğinizi ahlak kuralları çerçevesinde eleştirirsiniz, bir suçun işlendiğini düşünüyorsanız savcılıklara suç duyurusunda bulunursunuz. Hakaretin hiçbir türü (özellikle kadınlara) asla kabul edilemez.

Küfür tüm toplumlarda ontolojik olarak cinsiyet ya da hayvan içerir ve ağırlıklı olarak kadın cinsiyeti üzerinden üretilir. Bu da toplumlardaki hastalıklı bakışı ortaya koyar. Kadın cinsiyeti de erkek cinsiyeti kadar değerlidir ve üzerinden hakaret ve aşağılama üretilmesini hak etmez.

İYİ Parti Genel Başkanı Sayın Akşener ile Selahattin Demirtaş’ın eşine edilen küfürlerin farkı yoktur. İdeolojileri tamamen zıt olsa da “kadın” olmaları, hatta “insan” olmaları itibarıyla saygıyı hak ederler.

Sosyal medya amacına uygun kullanıldığında olağanüstü kullanışlı bir iletişim aracıdır ancak hakaret, aşağılama, taciz vs. için kullanıldığında silahtan farksızdır. Ve o silah aslında hakaret edilen şahsı değil toplumsal birliği ve barışı hedef alır. Fitili yakılmış bir dinamitten farkı yoktur. Devletin varlığına kastedenler nasıl “terörist” olarak tanımlanıyorsa toplumsal birliğe kastedeneler de terörist olarak tanımlanmalıdır. İster trol hesap isterse gerçek kişilerin hesapları olsun!

Olayın diğer yüzüne baktığımızda ciddi ahlaki ve bilişsel sorunların var olduğunu görüyoruz. Kendini Müslüman, mütedeyyin olarak tanımlayan bir siyasi partinin seçmeni ya da sempatizanlarının bırakın dinin emir ve kurallarının, temel ahlak kurallarının bile yanından geçmeyen aşağılık bir hakaret dili kullanmaları, ağızlarına geleni söyleme hakkını kendilerinde görmeleri patolojik bir sorundur. Konu hukuki olduğu kadar psikiyatri, psikoloji bilimlerinin alanına girer. “Çoklu kişilik bozukluğu” emareleri içeren bu durum (hem Müslümanım diyeceksin hem kadınlara ağza alınmayacak hakaretler edeceksin) incelenmeye muhtaçtır. Siyasi figürlerin, genel başkanların açıklamalarını bilgisayar veya telefon başında bekleyip onlara hakaretler yağdırmak için mesai harcamak da başka bir hastalıklı tutumdur. Eleştiriye sonuna kadar evet, ama hakaret kabul edilemez. Hakaret etmek için açılan hesaplar adına çalıştıkları siyasi partiye oy kazandırdıklarını düşünebilirler ancak Türk toplumu kadına hakaretten haz etmez. Seviyeli eleştiri zekâ gerektirir. Gezi olaylarında duvarlara yazılan bazı mesajlar (hepsi değil) Gezi’ye karşı olanları bile düşündürmüş, direnişçilere sempati yaratmıştı.

Trol hesapların kurumsallaştığı hakkında bazı söylenti ve haberler var. Kendilerine yüklü maaş ödendiği, üç vardiya halinde çalıştıkları, belli merkezlerden yönlendirildiklerine dair.

Eğer doğru ise;

Maaşları kimin cebinden ödenmektedir?

Hangi kurumlara bağlıdırlar?

Çalıştıkları bina ve odalar devlete mi aittir?

Eğer bu şahıslar maaşlarını devletten alıyorsa, devlet kurumları altında çalışıyor ve devletin alanlarını kullanıyorlarsa durum daha vahim demektir.

Eğer iktidar partisi çatısı altında bu görevi yerine getiriyorlarsa durum bir o kadar vahimdir. Çünkü devlet dediğimiz mekanizmanın yöneticisi olan iktidar partisi eliyle bu troller istihdam edilip pervasızca hakaret etmelerine izin veriliyorsa ortaya tam olarak şu manzara çıkar;

Halkın vergileriyle halkın değer verdiği lider ve figürlere hakaret edilmesi için maaş ödenmesi, bunların iktidar partisinin veya devletin (ki ikisini birbirinden ayırmak pek mümkün değil) olanaklarını kullanması.

Ben de trollerin “bayıldığı (!)” siyasi figürlerden biriyim. Eleştirilerimi bilim ve ahlak ölçüleri çerçevesinde yapar, kimseye de hakaret etme ihtiyacı duymam. Hakaret kendini ifade edemeyen yetersiz zihinlerin yoludur.  Ailemden aldığım terbiye, ahlaka olan bağlılığım ve inandığım din beni şekillendiren unsurlardır. Onların sayesinde ayda milyonlarca lira maaş ödense de insanlara hakaret etmek için böyle bir görevi kabul etmem.

Her erkeğin annesi, kız kardeşi, sevgilisi, eşi, kızı vardır ve herkes “kendine yakışanı” yapar.

Cumhuriyet Savcılarını kadınlara pervasızca küfreden şahıslar (partisi, anlayışı her ne olursa olsun) hakkında göreve davet ediyor, bu kişiler hakkında buradan açıkça suç duyurusunda bulunuyorum. Hâkimlerimizden de bu şahısların hukuk açısından değerlendirilmelerinin yanı sıra psikiyatri ve psikoloji alanında değerlendirilmeleri adına gereken yerlere sevklerini talep ediyorum.   

Saygılarımla…

                   

                

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.