1. YAZARLAR

  2. Nurettin BÖLÜK

  3. Şefaat nedir? Ahirette kimler şefaat eder?
Nurettin BÖLÜK

Nurettin BÖLÜK

ortakses
Yazarın Tüm Yazıları >

Şefaat nedir? Ahirette kimler şefaat eder?

A+A-

Şefaat sözlükte destek, beraber yürümek anlamındadır.

Dini terim olarak şefaat, saygın insanlar tarafından hesap gününde iyi bildikleri günahkâr insanlar için Allah’tan destek yardım bağışlanma istenmesidir.

Sevapları günahlarından fazla olanlar, cennete gidecekleri için; onlar için şefaat söz konusu olmaz. Müslümanlar arasında var olan yanlış bir algılama da iyi kullara şefaat yapılacağı şeklinde.

Kur’an’ı Kerim’de içinde şefaat geçen ayetlere baktığımızda, hiçbirinde Allah’tan başka birinin Allah katında şefaatçi olacağına veya olabileceğine dair bir ayet yok. Tam tersi kimsenin şefaatinin kabul edilmeyeceğine dair çok sayıda ayet var.

Bakara suresi 48. Ayet: Hiç kimsenin başkası adına kefaret ödeyemeyeceği, hiç kimsenin şefaatinin kabul edilemeyeceği, hiç kimseden bir fidye alınamayacağı ve yardım göremeyeceği günden de sakının. (Bu manada Bakara/123, Enam/164, İsra/17, Fatır/18 ayetlere de bakabilirsiniz)

Günah işlemekten kaçınmayan bazı zayıf karakterli kişiler, toplumda herhangi bir şekilde Dini Kanaat Önderi kabul ettikleri kişilerin, Allah katında makbul olduğu kabulü ile; Allah’tan önce ona kulluk ederek kendileri için Allah’tan şefaat (af) isteyeceğini ve bu isteğin kabul olacağına kendilerini inandırırlar. Halbuki Allah Yunus suresi 18. Ayette: Onlar Allah’ı bırakmış, kendilerine ne zarar ne de fayda verecek şeylere tapıyorlar ve "Bunlar, Allah katında bizim şefaatçilerimizdir." diyorlar. De ki: "Siz, Allah’ın göklerde ve yerde bilmediği bir şeyi mi O’na haber veriyorsunuz? O’nu tenzih ederim! Allah onların ortak koştukları şeylerden çok yücedir.’’

Günlük hayatımızda güçlü olanlar, daha az güce sahip olanları korurlar, kollarlar. Buna benzer durumun ahirette de olacağına inanlar, Allah’a yakın olduklarını kabul ettikleri kişilerden şefaatçi olmasını beklerler. Bu durumda bir başkası adına şefaat isteyen Allah’tan daha güçlü olması gerekir ki bu eş bir Tanrı durumuna benzer. Bir insanın Peygamber de olsa böyle bir durumunun olamayacağı kesindir. Böyle olduğu halde şefaat isteği nereden gelmektedir?

Peygamberimize Kur’an ayetleri gelmeye başladıktan sonra, Allah’tan başka ilah olmadığı, kulluk ve yardımın esirgeme ve bağışlamanın yalnız Allah tarafından olacağı kesin bir dille ifade edilince; o zamanın müşrikleri veya eski dinlerinin etkisinden hemen kurtulamayan Müslümanlar, daha önce Tanrıları katında aracı kabul ettikleri putlarının yine aracılığa devam etmesini istemişlerdir. En büyükleri Latta, Uzza, Menat olan bu aracı putlara sahiplenmişlerdir. Bu sahiplenme sonucu şefaatin sadece Allah’a ait olduğuna dair çok sayıda ayet indi. Bu ayetlerden bazıları:

Zümer suresi 44. Ayet: De ki: "Şefaat tamamen Allah’a aittir; göklerin ve yerin hükümdarlığı da O’nundur. Sonuçta siz O’na döndürüleceksiniz.’’

Yunus suresi 3. Ayet: Kuşkusuz, sizin Rabb’iniz gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra da Arş’a geçip işleri yöneten Allah’tır. O’nun izni olmadan şefaat edecek hiç kimse yoktur. Rabb’iniz Allah işte budur. O halde O’na ibadet edin. Siz hiç düşünüp öğüt almaz mısınız?

Özetle: "Ahirette hükümdarlık Allah’a aittir.’’ (Mümin/16) "O gün emir, tamamen Allah’ındır." (Ali-İmran/154) "Orada ne bir alışveriş ne bir dostluk ne de dünya hayatında olduğu gibi bir şefaat söz konusudur." (Bakara/ 44,123,244) "Dünya hayatının şefaatçileri ise, hepsi tamamen yok olup gitmiştir." (Taha/109)

Bütün bu ayetlere rağmen Müslümanlar (çoğu zaman sesli olarak) "Şefaat Ya Resulullah!" diye istekte bulunurlar.  Yani Allah’tan değil Resul’den Hz. Muhammed’den şefaat (af, destek, yardım) isterler. Bu iyi niyetle yapılmış bir istek olsa da işin özüne baktığımızda şirktir. Büyük ve affı olmayan bir günahtır. Daha besmele ile başlarken Allah için, Rahman-Rahim (esirgeyen ve bağışlayan) Yine Kur’an’ın özeti olan namazda her rekâtta okuduğumuz Fatiha suresinde "iyyake na’budu ve iyyake neste’in" (Yalnız sana kulluk eder ve yalnız senden dilerim) diyen bir Müslümanın Allah’tan başkasından bir şey istemesi, okuduklarını anlamamış olmasının yanında, "Size şah damarınızdan daha yakınım" (Kaf s./16.a.) diyen Allah’a inanmayıp aracı koymasıdır. Öğrenme amacı dışında araya konan her şey, her kişi (şeyh, şıh, hoca, gavs, veli, elçi) şirk kapsamındadır. Nisa suresi 48. Ayet: Allah, kendisine ortak koşanları asla affetmez. Bunun dışında uygun gördüğünü bağışlar. Kim Allah’a ortak koşarsa, büyük bir günahla iftirada bulunmuş olur.

Allah, A’raf suresi 188. Ayette Peygambere hitaben De ki: Allah’ın dilemesi hariç, ben kendime bile ne bir fayda sağlama ne de bir zararı def etme imkanına sahibim. Şayet gaybı bilseydim, iyiliği daha çok artırırdım; bana bir kötülük de dokunmazdı. Ben iman eden kimseler için gönderilmiş sadece bir uyarıcı ve müjdeciyim. Ayet gayet açık. Peygamber, ben gaybı bilmem, kendime bile ne fayda sağlama veya bir zararı yok etme gibi yeteneğim yok. Ben sadece gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeciyim derken, Müslümanların gaybı bilmeyen Peygamberden "Şefaat ya Resullulah" diye şefaat beklemesi normal aklın ürünü değildir. Allah’ın af etmem dediği büyük günahtır. Şirktir. Bühtandır.

Allah’tan başka gaybı bilenin olmadığına dair ayetler ortada iken, nasıl olur da Peygamberlerden veya Din büyüğü kabul edilen kişilerden şefaat istenebilir. O kişiler yanından ayrıldıktan sonra ne yaptığını bilmedikleri kişiler hakkında iyidir yorumu yapabilirler.

Allah, bazı ayetlerinde ‘’Benim iznim dışında kim şefaat edebilir’’ diyor. (Bakara 255.ayet-Ayet’el Kürsi) Öyle ise: Bir şefaat söz konusu ise o Şefaat edici yine Allah’tır. Bu durumun Hesap gününde sevap ve günahları eşit gelenler nereye gideceklerini bilemediklerinden Allah, sevdiği bir kulunu görevlendirerek falanca Arasat’ta kaldı tut elinden cennetime getir diyecektir. Olacak şefaat budur. O da Allah’ın isteği ile olacaktır.

Hesap gününde hatır gönül işi yoktur. Olsa idi: Hz. Muhammed’in hatırına amcasını, Hz. İbrahim’in hatırına oğlunu ve karısını, Asiye’nin hatırına kocası, (Firavun’u) affetmeyen Allah; mübarek saydıklarının hatırına seni mi affedecek?

Artık Kur’an’ı ve Sünnetüllah’ı anlayın...

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum