1. YAZARLAR

  2. Hülya SEZGİN

  3. Güller içinde güzel Nahçıvan
Hülya SEZGİN

Hülya SEZGİN

Ressam
Yazarın Tüm Yazıları >

Güller içinde güzel Nahçıvan

A+A-
Birinci bölüm.
Geçtiğimiz hafta Nahçıvan'da idim. Neden mi gittim? Çünkü kuruluşunun 90. yılı nedeniyle Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti Ressamlar Birliği  “Nahçıvan - beşeriyetin beşiği II” adı altında uluslararası bir resim yarışması düzenlemişti. Bakülü kardeşim ressam Nevai Metin'in haber vermesi ve başkan Ulviyya Hamzayeva'nın daveti ile ben de katıldım. Ve yarış sonunda yedi ülkeden otuz üç kazanan sanatçı arasındaydım... 
 
Azerbaycan'ın ayrılmaz parçası olan Nahçıvan'ın tarihi beş bin yıldan geriye dayanıyor . Ülke, içişlerinde özerk, savunma ve dış politikasında ise Azerbaycan'a bağlı. Komşuları İran ile Ermenistan arasında ve Türkiye ile de yirmi iki kilometre uzunluğunda kısacık  bir sınırı var. Azerbaycan ile bağlantısı hava yolu ile yapılan Nahçıvan, küçük bir kent ama kültür varlıkları çok yüksek.  
 
Nahçıvan ili ise Özerk Cumhuriyetin başkenti.  Iğdır‘dan ya da Erzurum‘dan Nahçıvan’a otobüsle gitmek mümkün. Iğdır'dan Dilucu sınır kapısından Aras Nehri üzerine inşa edilmiş "Hasret Köprüsü"nden geçince Nahçıvan'da oluyorsunuz. Ben de öyle yaptım. Nevai'in önerisi ile İzmir'den Iğdır'a uçak ile Iğdır'dan Nahçıvan'a ise otobüsle gitmeye karar verdim...  
 
Soma acısı yüreğimde, bir kanadım kırık düştüm Nahçıvan yollarına...  
 
Bizi Iğdır’a götüren uçakta yanıma bir delikanlı oturdu. Iğdırlı imiş ve Kıbrıs'ta askerlik yapıyormuş. Bebeği olmuş diye izin vermişler, görmeye gidiyormuş. Saygılı, efendi bir genç... Ama uçağın tekerinin yere değmesi ile telefonunu açmaz mı? “Yavrum keşke açmasaydın daha” dedim. “Abla herkes açtı diye açtım.” dedi... Ooof of!.. Haklıydı... Uçağın elektronik sistemi etkilenebilir. Bir kaza yaşanabilir... Kimsenin umurunda değil. Allah aşkına bu cep telefonları yokken biz ne yapıyorduk!.. 
 
Neyse... Otobüs firmaları yanında özel binek araçları da yolcu getirip götürüyorlar Nahçıvan-Iğdır arasında. Özellikle Nahçıvanlılar yapıyor bu işi. Çünkü benzin onlarda ucuz. Dönerken ise patates gibi yiyecek ve beyaz eşya götürüyorlar ülkelerine. Çünkü onlar da bizde ucuz. Böyle otomobillerden birine bindim. Yola koyulduk. Şoför de yolcular da Nahçıvanlı... 
 
Sohbet ede ede gidiyoruz. Önümüzden bir leylek uçtu... Laf aramızda çok geziyorum diye kızanlar var ya hani!.. Yemin ederim benim suçum yok!.. İnanın suç leylekte!.. Çünkü her görüşümde hep havada... Genç şoförümüz “İnşallah Hoç köyüne inmez!..” dedi. Şaşırıp sorduğumda “Abla Hoç köylüleri leylek bacağından sigara içmek için pipo gibi şeyler yaparlar. Zaten o yüzden hiç leylek konmaz o köye!..” dedi. İçim sızladı. Öfkelendim Hoçlulara... 
 
Yollarda çukurlardan kaçmak için şoförümüz zikzak çizip duruyor. “Abla şimdi bir sizin yollara bak; Bir de sınırı geçince bizim yollara bak.” dedi. Aras nehrinin üzerindeki köprü sınır. Geçince Nahçıvan'a gelmiş olduk. Söylediği gibi önümüzde uzanan yol ip gibi dümdüzdü... 
 
Sohbeti sürdürüyoruz... “Sizde kefir var mı?” diye sordum bana süzme yoğurdu tarif etmeye başladılar. “...Hani torbaya koyuyorsun... şıp şıp suyu damlar...”
“Yok” dedim. “Biz ona süzme yoğurt deriz. Kefir o değil. Hem o şıp şıp damlayan su aslında çok faydalı imiş . Atılmamalı, kullanılmalıymış. Böbrek taşını da düşürürmüş.“ Şoförümüz bıyık altından alaycı gülerek yanıtladı “Abla bende hiç taş olmayaa... sizin yollarda düşe kalka kalmıraaa...” Öfkelendim ama sesimi çıkarmadım, haklıydı. Nevai dakika başı telefon edip “Nerdesiniz, gelem alam sizi” dese de şoförümüz beni otele kadar getirdi sağ olsun... 
 
İyi insanlar Nahçıvanlılar... Eh kardeş ülke... İki devlet, bir milletiz onlarla... 
 
Aslında, Nahçıvan Azerbaycan’ın en eski şehirlerinden biri. Antik Yunan bilim adamı Ptolemeus, M.Ö. 2. yüzyılda Nahçıvan’dan “refah içinde bir kent” olarak söz etmiş. Asırlar boyunca sürüp giden istilalar nedeniyle, defalarca yıkılıp yeniden kurulan bu sevimli şehir, artık huzurlu bir bilim ve kültür kenti havasında. Nahçıvan’da halen bir üniversite ve “Azerbaycan Milli İlimler Akademisi”nin şubesi bulunuyor. 
 
Tebriz otelde konaklayacağız. Beş yıldızlı ve çok güzel bir otel. İşletme müdürü Bekir bey Türkiye Türkü.. Kaldığımız süre içinde Nahçıvan'a özgü tüm yemekleri bize tanıtmak için büyük çaba harcamışlar. Çeşit çeşit et yemekleri... sarmalar, dolmalar... hepsinden azıcık tatmaya kalksam bile İzmir'de iki-üç öğünde yediğimden daha fazlaya denk geliyordu. Ama hepsi çok lezzetliydi... Nasıl yemem? Kilo mu... Elbet aldım. “Amaaaan... battı balık yan gider... dönünce dişimi sıkarım. Ama bu yemekleri bir daha bulamam.” diye bir güzel afiyetle yedim... 
 
Sebze yemeği çok yok onlarda. Genelde et, balık ve tavuk ağırlıklı besleniyorlar. Yeşillik olarak tarhun, reyhan, kişniş ve çok ince yeşil soğan geliyor her sofraya. Hele bir gün Rize'de bol bol yediğimiz ancak kırk beş yıldır bir daha görmediğim lezzetli doğal bıldırcın ızgarası getirdiler ki mest oldum. Çocukluğuma gittim...  
 
O zamanlar Rize'de yüksek tepelere ağ gerer, arkasına da lüks lambası yakarlardı geceleri. Karadeniz'i aşarak Rusya'dan gelen yorgun bıldırcınlar ışığı görünce karaya ulaştık diye hızla konmaya çalıştıklarında ağa çarparak yere düşer ve bir daha yorgun olduğundan kalkamazdı. Armut gibi sepete toplar, ertesi gün de pazarda satardı Rizeliler. Rahmetli babam da alır gelir, ben bütün gün onlarla oynardım, akşama da sofraya gelince önce ağlar, sonra çaresiz yerdim... 
 
Gezmeye başlıyoruz.... 
 
İkinci gün programda gezi var. Önce Ulu önder Haydar Aliyev'in heykeline gül koyduktan sonra müzesini gezdik. Nahçıvan’ın en çok ziyaret edilen yeri, Mümine Hatun Türbesi. Bu türbe, 12. yüzyılda, Atabey İldeniz Cihan Pehlivan tarafından otuzlu yaşlarında vefat eden eşi Mümine Hatun adına yaptırılmış. Selçuklu mimari özellikleri sergileyen türbenin dış sütunlarında Yasin Suresi tekrarlanmış. Üst kısmında mimarının yazılmış bir sözü var: “Biz giderik, ancak kalır rûzigâr. Biz ölürük, eser kalır yadigâr“. Dış cephesindeki yüksek nişler, aralarında turkuaz çinilerin parladığı  bu son derece estetik türbeye hayran kaldım. Bir de mimarın sözünü çok sevdim. “Benden sonra kim bilir belki resimlerimin asılı olduğu duvarların sahipleri de beni hayırla anarlar.” diye düşündüm...   
 
Sonra buzhane denilen yerde öğle yemeğimizi yedik. Eskiden buzhane imiş, restore edilmiş ve güzel bir lokanta ve eğlence yerine dönüşmüş. Sanata çok değer veriyorlar. Çocukluk yaşlarında sanat eğitimine başlıyorlar. Diyorlar ki “Tarihimizi ressamlarımızın yaptığı resimler sayesinde öğreniyoruz.” Her yer gül bahçeleriyle donatılmış. 
 
Gezdiğimiz Devlet Halı Müzesi’nin dünyada bir benzeri yokmuş. 14. yüzyılda kışla olan binada bugün sergilenen 18.-20. yüzyıllara ait halılara paha biçilemiyormuş. Müzenin en kıymetli eseri, 8 kadın tarafından 8 ayda tamamlanan, 1,2 milyon adet ilmekli Nahçıvanlı olan merhum Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev'in resminin işlendiği halı idi.  
 
Pek çok tarihi eserin sergilendiği Devlet Tarih Müzesi de görülmeye değer... 
 
l. Dünya Savaşı'nda Türk ordusu Nahçıvan'ın Ermeni istilasından kurtulmasını sağlamış.  Kazım Karabekir Paşa onlara çok yardım etmiş. Onu çok seviyorlar ve müzelerinde ona ait bir köşe var.  
 
Sırada herkesin kutsal kabul ettiği, dualar edilerek adakların kesildiği Eshab-ı Kehf dağı ziyareti vardı. Buranın öyküsü bizdeki pek çok yerde olan yedi uyurlar öyküleriyle aynı.  Yedi arkadaş ve bir köpek dinsizlerin zulmünden kaçarken bu dağa sığınmışlar. Dağ onları saklamış. Tam üç yüz yıl uyumuşlar. Uyandıklarında hiçbir şeyin farkında olmadan pazara ekmek almak için gittiklerinde uzattıkları parayı fırıncı tanımamış. Sağa sola sorduklarında ise üç yüz yıl öncesinin geçerli parası olduğu anlaşılmış...  
 
Huzur veren, yemyeşil bir yer. Tepede bulunan mağaraya 3500 basamakla çıkılıyor. Yukarıda uyurların mezar taşları var. Köpek ile çobanın mezar taşı ise çıkışta yer alıyor. Bu öykü kitabımızda yer aldığı gibi, İncil’de bile yer alıyormuş. Ve her dinden kimseler burayı ziyaret edip dualar ediyor, dilek ve adakta bulunuyor. Sonra dilekleri olunca adaklarını kesmeye yeniden geliyorlar. Adak kesildikten sonra oluşan kurbanın atık parçaları, kötü koku ve sinek gibi olumsuzluklar yok. Pırıl pırıl tertemiz her yer...  
 
Devam edecek...
 
Hülya Sezgin / [email protected]
10374394_598466513593526_1319985296_n.jpg
 
nahcivan-3.jpg
 
nacivan6.jpg
 
nahcivan7.jpg
nahcivan10.jpg
 
eldar-001.jpg
 
10351688_890377657645787_9154148910101033628_n.jpg
ilknur-001.jpg
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum