1. YAZARLAR

  2. Ruhittin SÖNMEZ

  3. Adil ve dürüst bir seçim bekliyor musunuz?
Ruhittin SÖNMEZ

Ruhittin SÖNMEZ

Yazarın Tüm Yazıları >

Adil ve dürüst bir seçim bekliyor musunuz?

A+A-

Önce 31 Mart’ta “ADİL yani adaletli bir seçim olabilir mi?” konusunu değerlendirelim:

Bir an için hiç hile falan yapılmadığını, insanların özel ihtiyaçlarını giderecek para, hediye, devlet imkânları ile işe alma gibi oy satın alma ahlaksızlıklarının da hiç olmadığını varsayalım. 

Seçimlere 13 parti katılacak. Bu partilerin veya adaylarının seçim kampanyalarını, halka kendi görüş ve projelerini aktarma imkânlarının bırakın eşitliğini, birazcık dengeli olduğunu dahi söyleyebilmemiz mümkün değildir.

1- AKP’nin devlet hazinesinden aldığı resmi seçim yardımı ile Mecliste temsil edilen diğer partilerin aldığı hazine yardımı arasında uçurum var. Mecliste temsil edilmeyen partiler ve bağımsız adayların ise hazine yardımı imkânı yok.

2- AKP 16 yıldır iktidarda, belediyelerin çoğunluğunu da AKP’li başkanlar yönetiyor. Valiler, kaymakamlar, emniyet görevlileri, belediye başkanları ve diğer kamu kurumlarının yöneticileri devlet imkânlarını AKP lehine kullandırmada yarış halinde.

Seçim dönemlerinde bazı olağanüstü tesadüfler yaşıyoruz. Mesela İstanbul B. Belediyesi’ne bağlı İSPARK İstanbul’un bütün yollarını otopark olarak işleten bir şirket. Ayrıca katlı, katsız otoparklar işleten İspark marinalardan, taksi ve minibüs duraklarından da gelir elde ediyor.

Zarar etmesi mümkün olmayan bu şirket tam da 24 Haziran seçimlerini takip eden 2018’in üçüncü çeyreğinde zarar ediyor.

3- Devlete iş yapan müteahhitlerin gönlünden kopan bağışlar (!) sadece iktidar partisine doğru akıyor.

4- Bu iddialar ne kadar doğrudur bilemeyiz. Ama gördüğümüz kadarıyla, AKP’nin sadece İstanbul’da yaptığı bir mitingin maliyeti, bütün muhaliflerin Türkiye çapında harcadığı seçim masraflarının toplamından fazladır.

5- Seçmene erişmede en önemli araçlar TV kanalları, gazeteler ve internet siteleridir. TV kanallarının ve gazetelerin yüzde 90’ı AKP kontrolünde olan yandaş veya havuz medyası denilen grupların elinde. Bunların parti liderlerini ekrana çıkarma oranları bakımından adalet sözünün yanından geçmesi söz konusu olamaz. Devletin TRT’si de yandaş kanallardan farklı değil.

Muhalif lider ve adayları ekrana çıkarma süresindeki dengesizlik yanında, seçilmesini istemedikleri partilerin liderleri ve adayları ile ilgili “yokmuş gibi davranma” veya aleyhe propaganda makinesi “yorumcuları” ile seçmen davranışını yönlendirme çabalarını da unutmamak gerekir.

6- Bir de anket şirketleri var. Her seçim döneminde en objektif olduğu sanılan biri veya birkaçının “parayı kim verirse ona uygun sonuçlar üretebilen” firmalardan olduğu açığa çıkıyor. Eee para kimde var?

7- Toplumumuz adil bir seçim istiyor mu? Sanmıyorum. “Yüzde 99’u Müslüman olan” ahalimiz, adaletsiz ve ahlaksız usullerle seçim kazansa da, “kazanandan, güçlüden yana” olmayı tercih ediyor.

Bütün bunlar bundan önceki seçimler gibi eşit şartlarda yarışın olmayacağı, adaletsiz bir seçimin gelmekte olduğuna şüphe bırakmıyor.

********************************

SEÇİMLERİN DÜRÜST YAPILMA(MA)SININ SORUMLUSU: YSK

Yüksek Seçim Kurulu (YSK)’nun görevi “Seçimlerin başlamasından bitimine kadar, seçimin düzen içinde yönetimi ve dürüstlüğüyle ilgili bütün işlemleri yapmak veya yaptırmaktır.”

YSK’nın anayasa değişikliği referandumunda (16 Nisan 2017), oylama sırasında aldığı kararla mühürlenmemiş oy pusulalarını geçerli sayması, bunu son Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçimlerinde de uygulaması çok tartışmalara yol açmıştı.

Seçmenlerin parmaklarının çıkmaz boya ile boyanmasının kaldırılması da kafalarda soru işaretlerine yol açmıştı.

SEÇSİS sistemi, “dışarıdan girilerek sonuçlar üzerinde oynama yapılabilirliği yönünden güvensiz bulunduğu” için ABD’de kullanılmaktan vazgeçilen; Almanya ve Yunanistan’a önerildiği halde güvenilir bulunmadığı için uygulanmayan bir sistemdi. Bütün bunlara rağmen Türkiye’de kullanılmakta inat edilmesi de YSK’ya olan güveni sarsmaktaydı.

Bütün bunlar yetmemiş gibi, “YSK Başkanı da dâhil olmak üzere, toplam 6 üyenin Ocak 2019’da görev süresi doluyordu. AKP’nin mini torba yasa teklifiyle bu üyelerin görev süreleri 1 yıl uzatıldı.”

Anayasa aykırı olduğu halde, YSK Başkanı ve beş üyenin görev süresinin yasa ile uzatılması da yine seçimin güvenliği hakkında şüphe uyandıracaktır.

Seçim yapılsa ve üyeler yenilense veya eski üyeler yeniden seçilse idi böyle şüphe olmazdı. Ama böyle olmayınca “hiçbir şeyi şansa bırakmıyorlar” diye yorumlara yol açtı.

********************************

TBMM BAŞKANI NİYE İSTİFA ETMEDİ?

TBMM Meclis Başkanı Binali Yıldırım İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için AKP adayı oldu.

Anayasa'nın 94. Maddesi'ne göre: "Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, Başkanvekilleri, üyesi bulundukları siyasi partinin veya parti grubunun Meclis içinde veya dışındaki faaliyetlerine katılamazlar.”

İstifa etmeden partisinin seçim faaliyetlerine katılması anayasanın açıkça ihlali demek.

Anayasa hükmü bu kadar açık olduğu halde, Cumhurbaşkanı Erdoğan “istifasına gerek yok” dedi.

Anayasa hükmü olmasaydı bile, bu durumun açık bir adaletsizlik olduğundan şüphe yok. TBMM Başkanlığı forsu, araç ve imkânlarını kullanmak diğer adaylar ile yarışı adil olmayacak demek.

Öncelikle Binali Yıldırım’ın bu haksızlığı ve adaletsizliği içine sindirememesi gerekirdi. Ama istifa etmedi.

Binali Yıldırım seçimi kazanamazsa, “TBMM Başkanlığından da olma” ihtimalinden korkuyor olamaz. Tayyip Erdoğan isterse O’nu tekrar seçtirebilir. Seçimde başarısız bulur ve Binali Yıldırım’a kızarsa da, Yıldırım o koltukta zaten oturamaz.

Bu yüzden kararı kendisi vermedi, “talimata uydu” diye düşünüyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.