1. YAZARLAR

  2. Nurettin BÖLÜK

  3. İman ve ahlak
Nurettin BÖLÜK

Nurettin BÖLÜK

ortakses
Yazarın Tüm Yazıları >

İman ve ahlak

A+A-

                     

                İman ve Ahlak

                Ahlak, ister inanan olsun ister inanmayan; insanların davranış şekline verilen genel bir addır. İnsanlar yaşadıkları sürece kendilerine bir davranış düzeni kurmuşlardır. Bu düzen çoğu zaman İlahi iradenin gönderdiği dinler vasıtasıyla veya insan topluluklarının kendilerinin kurduğu bir düzendir. İşte ahlak, düzende insan fiillerinin tamamlayıcı parçası olarak da tarif edilir.

                İnsan fiillerinde kendisi ve toplum için faydalı olanları yapıyorsa ‘iyi ahlaklı’, zararlı olanları yapmakta ısrara ederse ‘kötü ahlaklı’ olarak nitelendirilir. Kur’an’da “iyi ahlak” olarak genelde” Salih amel” tabiri kullanır. Bu ameller özetle: İbadetleri imkân ölçüsünde yapmak, söz ve fiillerinde doğru olmak, bütün canlılara yardım etmek, akraba ve dostlarından başlayarak bütün insanlarla iyi ilişkiler içerisinde olmak, hak adalet dışına çıkmamak.

                Sıkça söylenen bir hadise göre, münafıklığın alameti üçtür. Konuşunca yalan söyler, sözünde durmaz, emanete ihanet eder. Bu münafık kişi, namaz- oruç-haç gibi ibadetlerin tamamını yapsa; yine münafıktır. Yapılan ibadetler kişiyi yanlış fiillerden korumuyor- kurtarmıyorsa, bir faydası yoktur. İbadetler kişiyi Allah’a yaklaştırarak Salih amel işlemesine yardımcı olur. Olamıyorsa, gösterişten zaman kaybından, aç kalmadan, yorgunluktan ibaret olarak kalır.

                Bütün inanç gruplarının, inanmayanların kendilerine göre bir ahlak anlayışı vardır. Bütün İlahi dinler bozulmadan önce İslam’dır. Hz. Âdem de İslam’dı, Hz. Musa’da, İsa da. Yani bütün İlahi din mensuplarından İslam Ahlakı çerçevesinde düzen kurmaları istenmiştir.  Bu yüzden Allah, Bakara suresi 62. Ayet ve Maide suresi 69. Ayetlerde: Yahudi, Hıristiyan, Mecusilerden; Allah’a, ahiret gününe inananlardan Salih amel (İyi Ahlak) işleyenler için bir korku yoktur ve onlar üzülecekler de değildir. Buyurmaktadır.

                İyi ahlaklı olmak, Allah’ın emir ve yasaklarına uymaktan geçiyorsa da inanmayanlarında iyi ahlak sahibi olduklarını görmek, ahlakın fıtrat gereği olduğunu anlamamız için kâhin olmaya gerek yoktur.

                Her insan doğuştan akıl, vicdan ve irade fıtratıyla donanımlıdır. İşte iyi ahlak, fıtraten verilen bu üç özelliği iyi amelde kullanmaktır.

                İlahi dinlerin buyrukları ve Peygamberler, iyi ahlakı toplumlarda hâkim kılmak için örneklik yapmışlardır. İyi ahlaklı olmanın yolunun öncelikle ibadetlerden geçtiği Müslüman toplumlarında dile sıkça getirilir. Vaaz vermek için kürsüye çıkan herkes, “Namaz dinin direğidir.” Demektedirler. Önceliği namaz alınca ahlak unutulmuş veya unutturulmuştur. Neticede namaz kılan ahlaksız bir toplum oluşmuştur; İslam aleminde.

                Halbuki Peygamberimiz, eğrilmiş namaz direğini doğrultmak için değil; güzel ahlakı tamamlamak için gönderildiğini söylüyor. Yine eşi Hz. Ayşe, “O’nun ahlakının Kur’an ahlakı” olduğundan söz ediyor.

                Namazsız Müslüman olunur ama Ahlaksız Müslüman olunmaz. İmanın farzlarında ahlak geçmiyor, biliyorum. Ahlaksız bir imanın da sakat bir iman olduğu kanaatını taşıyorum.

                Ahlaksız bir toplum, Sağır, dilsiz, topaldır. Hastalıklıdır. Allah böyle sakat bir toplum öngörmemiştir. Din ve toplum hayatından ahlakı çıkarırsanız ne sağlıklı toplum kalır ne de din. Toplum, sağlıksız bir yığın; Din ise değersizlikler nizamı olur. Allah’ın öğrettiği hayat nizamı yerine düzensizlik hayatı oluşur.

                Bir de İslam Dünyasında ahlak, belden altına indirgenmiştir. Cuma namazlarında hutbe sonrası okunan Nahl suresi 90 ayet: “Şüphesiz Allah adaleti” diye başlasa da adalet, gücü elinde bulunduranların kulaklarına ulaşamamaktadır. Yine aynı ayette geçen ‘’fahşa’’ sözcüğü her türlü hayasızlığı, fenalığı, azgınlığı ifade ediyorsa da bizim Müslümanlarımız bu sözcüğü sadece iffetsiz kadınlar için algılamışlar ve “fahişe” demişlerdir.

                Allah’ın emir ve yasaklarına uymayan her fiil “fahşa” kapsamındadır.

                Türkiye de işe alımlarda kanunlara, Allah’ın ayeti Nisa/58’e (İşi ehline veriniz) emrine rağmen; uygulamaların yanlışlığını yüksek sesle “UTANMAZLIK “olarak ifade edenlere, gücü elinde bulunduranlar, “Ne utanması bilakis gurur duyuyoruz” diyorsa; o toplumda ahlaktan söz etmek bile abestir. Senin başın örtülü, soyadın zengin olsa ne yazar? Ahlak fakiri olduktan sonra. İman ediyorum desen bile ahlaksızlardan alkış alırsın. Ahlaksızlıkla iman bir arada olmaz.

                Günümüz Türkiye’sinde fahşa karşılığı ahlaksız uygulamalar hayli konuşulmaktadır. En çok dile getirilenler:

                Bir yerde çalıştığı halde (çok yerde çalışıyormuş gibi) sus payı olarak verilen ballı maaşlar.

                Milletin malını gücü elinde bulunduranların paylaşması.

                Kişiye özel ihale kanunları çıkarılması.

                Kişiye özel şartnameler hazırlayarak, sözde mülakat sınavlarıyla; Kamuda işe alınmalar.

                Adaletin güçlüleri koruma, zayıfları sindirme aracı olarak kullanılması.

                Torpil ve kayırmanın her çeşidinin kamu kurumlarının olmazsa olmazı durumuna getirilmesi.

                Adaletin ve hukukun düzeni koruma amacının dışına çıkarılması.

                Benden olana yaşama hakkı, benden olmayana “Ne halin varsa gör” denmesi.

                Kulun hakkının kuldan alınarak başkasına verilmesi.

                Bu fiillerin işlenmesinde, aracı olan da yardım eden de faydalanan da hepsi kul hakkına girmişlerdir. İman ediyorum diyenler! Kul hakkının şirkten sonra en büyük suç ve günah olduğunu da   bilenlerdir. Dünyevilik, onlara Hesap Gününü unutturmuş olmalı ki Allah’ın lanetlediği FAHŞA AHLAKINI KENDİLERİNE RAHBER EDİNMİŞLERDİR. Onlar adına ben korkuyorum, ürperiyorum.

                Selam ve sevgiyle

 

                Nurettin Bölük 11.12.2025

               

 

 

 

 

 

                               

                İman ve Ahlak

                Ahlak, ister inanan olsun ister inanmayan; insanların davranış şekline verilen genel bir addır. İnsanlar yaşadıkları sürece kendilerine bir davranış düzeni kurmuşlardır. Bu düzen çoğu zaman İlahi iradenin gönderdiği dinler vasıtasıyla veya insan topluluklarının kendilerinin kurduğu bir düzendir. İşte ahlak, düzende insan fiillerinin tamamlayıcı parçası olarak da tarif edilir.

                İnsan fiillerinde kendisi ve toplum için faydalı olanları yapıyorsa ‘iyi ahlaklı’, zararlı olanları yapmakta ısrara ederse ‘kötü ahlaklı’ olarak nitelendirilir. Kur’an’da “iyi ahlak” olarak genelde” Salih amel” tabiri kullanır. Bu ameller özetle: İbadetleri imkân ölçüsünde yapmak, söz ve fiillerinde doğru olmak, bütün canlılara yardım etmek, akraba ve dostlarından başlayarak bütün insanlarla iyi ilişkiler içerisinde olmak, hak adalet dışına çıkmamak.

                Sıkça söylenen bir hadise göre, münafıklığın alameti üçtür. Konuşunca yalan söyler, sözünde durmaz, emanete ihanet eder. Bu münafık kişi, namaz- oruç-haç gibi ibadetlerin tamamını yapsa; yine münafıktır. Yapılan ibadetler kişiyi yanlış fiillerden korumuyor- kurtarmıyorsa, bir faydası yoktur. İbadetler kişiyi Allah’a yaklaştırarak Salih amel işlemesine yardımcı olur. Olamıyorsa, gösterişten zaman kaybından, aç kalmadan, yorgunluktan ibaret olarak kalır.

                Bütün inanç gruplarının, inanmayanların kendilerine göre bir ahlak anlayışı vardır. Bütün İlahi dinler bozulmadan önce İslam’dır. Hz. Âdem de İslam’dı, Hz. Musa’da, İsa da. Yani bütün İlahi din mensuplarından İslam Ahlakı çerçevesinde düzen kurmaları istenmiştir.  Bu yüzden Allah, Bakara suresi 62. Ayet ve Maide suresi 69. Ayetlerde: Yahudi, Hıristiyan, Mecusilerden; Allah’a, ahiret gününe inananlardan Salih amel (İyi Ahlak) işleyenler için bir korku yoktur ve onlar üzülecekler de değildir. Buyurmaktadır.

                İyi ahlaklı olmak, Allah’ın emir ve yasaklarına uymaktan geçiyorsa da inanmayanlarında iyi ahlak sahibi olduklarını görmek, ahlakın fıtrat gereği olduğunu anlamamız için kâhin olmaya gerek yoktur.

                Her insan doğuştan akıl, vicdan ve irade fıtratıyla donanımlıdır. İşte iyi ahlak, fıtraten verilen bu üç özelliği iyi amelde kullanmaktır.

                İlahi dinlerin buyrukları ve Peygamberler, iyi ahlakı toplumlarda hâkim kılmak için örneklik yapmışlardır. İyi ahlaklı olmanın yolunun öncelikle ibadetlerden geçtiği Müslüman toplumlarında dile sıkça getirilir. Vaaz vermek için kürsüye çıkan herkes, “Namaz dinin direğidir.” Demektedirler. Önceliği namaz alınca ahlak unutulmuş veya unutturulmuştur. Neticede namaz kılan ahlaksız bir toplum oluşmuştur; İslam aleminde.

                Halbuki Peygamberimiz, eğrilmiş namaz direğini doğrultmak için değil; güzel ahlakı tamamlamak için gönderildiğini söylüyor. Yine eşi Hz. Ayşe, “O’nun ahlakının Kur’an ahlakı” olduğundan söz ediyor.

                Namazsız Müslüman olunur ama Ahlaksız Müslüman olunmaz. İmanın farzlarında ahlak geçmiyor, biliyorum. Ahlaksız bir imanın da sakat bir iman olduğu kanaatını taşıyorum.

                Ahlaksız bir toplum, Sağır, dilsiz, topaldır. Hastalıklıdır. Allah böyle sakat bir toplum öngörmemiştir. Din ve toplum hayatından ahlakı çıkarırsanız ne sağlıklı toplum kalır ne de din. Toplum, sağlıksız bir yığın; Din ise değersizlikler nizamı olur. Allah’ın öğrettiği hayat nizamı yerine düzensizlik hayatı oluşur.

                Bir de İslam Dünyasında ahlak, belden altına indirgenmiştir. Cuma namazlarında hutbe sonrası okunan Nahl suresi 90 ayet: “Şüphesiz Allah adaleti” diye başlasa da adalet, gücü elinde bulunduranların kulaklarına ulaşamamaktadır. Yine aynı ayette geçen ‘’fahşa’’ sözcüğü her türlü hayasızlığı, fenalığı, azgınlığı ifade ediyorsa da bizim Müslümanlarımız bu sözcüğü sadece iffetsiz kadınlar için algılamışlar ve “fahişe” demişlerdir.

                Allah’ın emir ve yasaklarına uymayan her fiil “fahşa” kapsamındadır.

                Türkiye de işe alımlarda kanunlara, Allah’ın ayeti Nisa/58’e (İşi ehline veriniz) emrine rağmen; uygulamaların yanlışlığını yüksek sesle “UTANMAZLIK “olarak ifade edenlere, gücü elinde bulunduranlar, “Ne utanması bilakis gurur duyuyoruz” diyorsa; o toplumda ahlaktan söz etmek bile abestir. Senin başın örtülü, soyadın zengin olsa ne yazar? Ahlak fakiri olduktan sonra. İman ediyorum desen bile ahlaksızlardan alkış alırsın. Ahlaksızlıkla iman bir arada olmaz.

                Günümüz Türkiye’sinde fahşa karşılığı ahlaksız uygulamalar hayli konuşulmaktadır. En çok dile getirilenler:

                Bir yerde çalıştığı halde (çok yerde çalışıyormuş gibi) sus payı olarak verilen ballı maaşlar.

                Milletin malını gücü elinde bulunduranların paylaşması.

                Kişiye özel ihale kanunları çıkarılması.

                Kişiye özel şartnameler hazırlayarak, sözde mülakat sınavlarıyla; Kamuda işe alınmalar.

                Adaletin güçlüleri koruma, zayıfları sindirme aracı olarak kullanılması.

                Torpil ve kayırmanın her çeşidinin kamu kurumlarının olmazsa olmazı durumuna getirilmesi.

                Adaletin ve hukukun düzeni koruma amacının dışına çıkarılması.

                Benden olana yaşama hakkı, benden olmayana “Ne halin varsa gör” denmesi.

                Kulun hakkının kuldan alınarak başkasına verilmesi.

                Bu fiillerin işlenmesinde, aracı olan da yardım eden de faydalanan da hepsi kul hakkına girmişlerdir. İman ediyorum diyenler! Kul hakkının şirkten sonra en büyük suç ve günah olduğunu da   bilenlerdir. Dünyevilik, onlara Hesap Gününü unutturmuş olmalı ki Allah’ın lanetlediği FAHŞA AHLAKINI KENDİLERİNE RAHBER EDİNMİŞLERDİR. Onlar adına ben korkuyorum, ürperiyorum.

                Selam ve sevgiyle

 

                Nurettin Bölük 11.12.2025

               

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.