1. YAZARLAR

  2. Neşe DİLEKÇİOĞLU

  3. Deprem çantası...
Neşe DİLEKÇİOĞLU

Neşe DİLEKÇİOĞLU

TRT THM Sanatçısı
Yazarın Tüm Yazıları >

Deprem çantası...

A+A-

İstanbul depreminde toplanma yerleri gündem olsa da ben çocuk parkında olurdum İstanbul'da yaşasaydım.

Çocukluğumda hiç gitmediğim bir yerdir çocuk parkı.

Bizim zamanımızda mahallemizde var mıydı onu da bilmiyorum. 

Onun yerine lunaparka giderdik. Ankara'da olsam 'Bunu da düşünün' derdim.

Ankara deprem bölgesi değil tabii. 

Konu da bu değil zaten, bu ciddi bir iş, deprem...

Medyadan takip ediyorum.

Deprem toplanma yerleri kimi zaman AVM, kimi zaman çocuk parkı ya da yerlerinde yeller esiyor.

Yel almamış aslında toplanma yerlerini el almış.

Deprem koordine toplantılarında sanırım öncelikle bir yer aranıyordur diye düşünüyorum .

Katılmadım ama öncelikle inşaat olmayan bir yer var mıdır?

Bunu tespit ediyorlardır sanırım.

Gerisi kolay.

Kolay mı?

Çatlayan binaları depreme hazır hale getirmek birinci konu.

Hangileri yıkılacak, hangileri destek alacak onu da müteahhitler bilir! Ne kadar malzeme çaldılar, demiri az mı koydular evlerin kolonlarına, kumdan mı harç yaptılar onu en iyi müteahhitler bilir. 

Bilir de konuşurlar mı onu da bilemem.

Toplanma yerlerine hepsini toplasak belki itiraf ederler.

1999 Depreminde yıkılan evlerin molozlarını elinizle tuttuğunuzda deniz kumu, sanki sahil kenarında kumdan kaleler yapıyor gibi elinizde dağılıyordu.

Müteahhidi daha sonra tutuklandı ama çok değerli sanatçı büyüğüm Türk Sanat Müziğinin usta yorumcusu ve sesi Ziya Taşkent, eşi, kızı ve torunlarıyla birlikte Yalova'daki yazlıklarında enkaz altında kalarak can verdiler .

Bizlere büyük bir travma ve acı bırakarak gittiler.

Üstelik cenazelerine uzun süre çalışma yapılarak ulaşıldı.

Cenaze törenlerine katılmıştım. (O cenaze kokusunu size anlatamam)

20 Senedir bu büyük depremden ders aldık mı?

O günden itibaren deprem bölgesinde olmasak da DASK yani deprem sigortası zorunlu hale getirildi.

Eee biz de verdik tabii zorunlu sorunlu! Afedersiniz zorunlu.

Silivri yakınlarında 5.8'lik deprem bize deprem gerçeğini yeniden hatırlattı. 

Yoksa yine unutup gitmiştik.

'Daha büyük bir depremin öncüsü' dediler deprem bilimciler.

Sonradan onlar da ikiye ayrıldı. 

Her TV programında ellerinde baget, neon ışıklı İstanbul haritası üzerinde hangi fay hatlarının kırıldığını bir güzel anlattılar.

Niye mi? Hazırlıklı olalım diye.

Neye hazırlık?

.................?

Deprem gerçeğinden öne çıkan şey İstanbul Belediye Başkanı  sayın Ekrem İmamoğlu'nun bu koordinasyon toplantısına çağırılıp çağrılmadığı, deprem bilimcilerin önüne geçti.

"Çağırdık efendim kendi koordine merkezindeydi"

O televizyon senin, bu televizyon benim  geziyordu"

(Yani o da alınan önlemleri, yapılan çalışmaları anlatacak elbette, ya ne yapacaktı. Koca Büyükşehiri yönetiyor)

"Hayır çağrılmadım"

"Eeee Bakanları, Valiyi, Komutanları, bilumum üst düzeyi çağırdık mı?"

"Onlar çağrılmadan, aranmadan, navigasyonla yer tespit ederek (herhalde öyledir) geldiler sorumlulukları gereği."

"Niye çağıralım ki o da  sorumluluğunu yerine getirerek gelseydi tv tv geziyor ama Bakanların olduğu yere gelmiyor koordinasyon toplantısına."

Deprem tartışması hoop birden karşılıklı atışmalara dönüşüverdi. 

Koskoca Büyük Şehir Belediye Başkanı unutulur mu?

Onu da bilmiyorum işte unuttular mı?

Depreme sahip çıkmaları iyi bir şey de birlikte sahip çıkmalarının önünü tıkayan ne peki.

Siyaset.

İyi de bu deprem siyasi bir deprem değil ki, taşları yerinden oynatsın.

Uyum içinde ortak çalışma isteyen bir konu.

Yoksa İstanbul halkı bu tartışmanın altında kalarak ezilecek.

Depremden korunabilirsin de bu tartışmadan korunamıyorsun, bir türlü bitmek bilmiyor. 

Basın  açıklamasında nasıl önlem  alıyoruz, aldık yerine, konu bu noktaya geliveriyor.

Soran muhabir de kaşıyor tabii ki bu konuyu. (Sor mu diyorlar ikide bir nedir?)

Halkla röportajlarda güleyim mi, ağlayayım mı, bilemedim.

Kadıncağız haklı olarak toplanma yerinin üzerinde Avm olduğunu görünce, o binanın sağlam bir yapı olduğunu düşünüyor sanırım.

Diyor ki, "Deprem anında bir koşu oraya mı gideceğiz?"

"Alış veriş mi edeceğiz önce? Yani bu kimin aklına gelir?"

Valla benim aklıma gelir hanımefendiciğim

Önce oraya koşarım bir koşu.

Önce bir deprem çantası alırım güzelce kendime.

Sonra içini bir güzel doldururum.

Makyaj malzemelerim, olmazsa olmaz içeceklerim (Bu konuyu açmıyorum zararlı şeyler çünkü)

Göz kalemim mutlaka olur. 

Sandviçlerim, AVM'de var mıdır bilmiyorum ama yara bezi ve bandı, cımbızım, aynam, yaz indirimden aldığım penyelerim.

Zaten doldu gitti deprem çantam da. 

Daha sonra toplanma yerini ararım telefonum çalışıyorsa. 

Bulursam ne alâ. 

Bulamadım, yandı gülüm keten helva.

Kaldım depremin ortasında bir başıma.

Neyse, beni bir ay idare edecek kadar deprem çantam var ya. (Çanta değil bavul)

Şaka bir yana bu çok önemli işte.

Tartışmayın. 

İşinizi lâyıkıyla yapın, bu boynuzun borcu.

Bakın İstanbul halkı için çok daha önemli.

Deprem öldürmez, önlem alınmazsa hatalı yapılar öldürür. 

Şöyle Japonya'daki gibi esnek binalar yapsanız diyorum keşke.

Esneye esneye atlatırdık hiç hasarsız.

Tartışmalar yüreğimize hasar veriyor, görmüyor musunuz?

Siyasî depreme yakalanmayalım aman deyim.

Zaten yeterince korkuyoruz.

Japonya'daki binalar gibi esnek olun biraz, yeter.

Korkmayın, yıkılmazsınız...

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.