1. YAZARLAR

  2. Ruhittin SÖNMEZ

  3. Biz neyi satacağımızı iyi biliriz
Ruhittin SÖNMEZ

Ruhittin SÖNMEZ

Yazarın Tüm Yazıları >

Biz neyi satacağımızı iyi biliriz

A+A-

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Körfez ülkelerinden borç para ve yatırımcı bulma ziyaretleri devam ediyor. 

Muhalefet bu ziyaretleri “kapı kapı dolaşıp kredi dilenmek Türkiye’ye yakışmıyor” diye eleştiriyor. 

Ancak önce ekonomi kurmayları sonra bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan gitti. Eskiden “katil”, “darbeci” diye lanetledikleri Körfez devletlerinin yetkilileri ile görüştüler. Bu da ekonomik zaruretin büyüklüğünü göstermekte. 

Erdoğan’ın son açıklamasından borç para bulmanın kolay olmadığı ama Türkiye’nin bazı önemli varlıklarının bu ülkelere satılacağı anlaşılıyor.

R. Tayyip Erdoğan “Körfez ülkelerinin, Türkiye’den belli ‘ASSET’leri alma durumu olacak. Ama BOTAŞ’ın satılması gibi bir durum yok. BİZ NEYİ SATIP SATMAYACAĞIMIZI İYİ BİLİRİZ” dedi.

Cumhurbaşkanımız nadiren ve belli durumlarda İngilizce kelime ve kavramları kullanıyor. Bazen Akdeniz’e “White Sea”demek gibi hatalar yapsa da “one minute” ve “Vay Pi Ci” (YPG) gibi kullanımları dikkat çekiyor. 

Bu açıklamada “ASSET” sözcüğünü kullanması bence bilinçli bir tercih. Erdoğan’ın çok kurnaz bir siyasetçi olduğu bu örnekle bir kere daha ortaya çıktı.

İngilizce sözlüklerde “Asset” sözcüğünün karşılığı “varlık, mülk, kıymetli şey, servet” olarak verilmekte.

Erdoğan “Bu ülkeler bazı varlıklarımızı/ mülklerimizi/ kıymetli şeylerimizi alacaklar” dese vatandaşlarımızın çoğunun milli gururu incinebilir, toplumsal vicdanda rahatsızlık yaratabilirdi. “Yabancıların belli asset’leri almaları” durumunda bırakın gurur incinmesi, övünç duygusuna bile yol açabilir.

*   *   *

KÖRFEZ ÜLKELERİ BOTAŞ’I ALMAZ

Bu açıklamadan BOTAŞ’ın Körfez ülkelerine satışının gündemde olmadığı anlaşılıyor. Esasen bu ülkeler için BOTAŞ cazip bir yatırım değil. Çünkü ithal ettiği doğalgazın vatandaşa maliyetinin altında satılması sebebiyle zarar ettiği biliniyor. Ayrıca Rusya’dan alınan doğalgaz bedellerinin 20-25 milyar dolar kadarını Putin’in Erdoğan’a seçim kıyağı sebebiyle ertelendi. 

Körfez ülkeleri kârlı olmadığı için BOTAŞ’ı almak istemez ama stratejik olarak Rusya almak isteyecektir. BOTAŞ’ın Rusya’ya satışı yakın gelecekte gündeme gelirse şaşırmam.

“Rusya’ya satış” derken yeni bir döviz girişi olacağı anlaşılmasın. Mevcut doğalgaz borçlarının bir kısmına mahsuben BOTAŞ Rusya’ya devredilebilir.

Efendim “bu kadar stratejik varlıklar yabancı devletlere verilir mi?” diye soranlar olacaktır. Şu kadarını söyleyelim, satışı düşünülen diğer varlıkların da (assetlerin) en az Botaş kadar stratejik önemi olduğunu göreceğiz.

*   *   *

BAE, KATAR VE SUUDİ ARABİSTAN’IN YATIRIM TERCİHİ

Körfez ülkelerinin başındaki hanedan mensupları “elin Arabı” diye küçümsenecek insanlar değil. Hepsi İngiltere veya ABD’de iyi tahsil yapmış, para işlerini iyi bilen adamlar bunlar. Ayrıca ülkelerinde kalıcı bir yönetim oluşturabilmek için Batı ile ilişkilerini iyi tutan kurnaz yöneticilerdir. Paralarını yönetmek konusunda ABD ve İngilizlerle iş birliği içindedirler.

Körfez ülkelerinin Türkiye’ye borç para vermesi gerçekçi değil. Ancak dolar bazında yüzde 10’un üzerinde anormal yüksek faizlerle bir miktar verebilirler. Onlara mutlaka kısa vadede çok kâr getiren yatırım araçları sunulacaktır. Bunlar teknoloji üretmedikleri için fabrikalar kuracak değiller.

Türkiye’de mevcut, rakibi olmayan kârlı şirketler (savunma sanayii şirketleri gibi), limanlar, maden işletmeleri, bankalar, yüksek rant getirisi olan inşaat yatırımları ilgilerini çeker.

Bu yüzden stratejik önemi olan Roketsan’ın, Ziraat Bankası’nın, TCDD’nin, Türk Hava Yolları’nın satılacağına dair söylentiler dolaşıyor. (Tank Palet fabrikasının 50 milyon dolar gibi çerez parasına Katar’a verildiğini hatırlayınız.)

Bu ülkelere veya başkalarına mal, hizmet ve savunma sanayi ürünlerimizin daha fazla ihracı yapılabilirse elbette iyidir. Fakat yumurtasını değil tavuğu satmak doğru bir yöntem değil.

Türkiye hazinesi tamtakır ve devlet borç içinde. Üstelik deprem yaralarının sarılması, seçim vaatlerinin yerine getirilmesi gibi zaruretler de var. 

İhraç kalemlerinde bir miktar artış yapılabilirse, bundan sonraki borçlanma ihtiyacını azaltır. Ama bugünkü sıkıntıya derman olmaz.

*   *   *

SATIŞ VE ALIŞTA YENEN KAZIKLARDAN DERS ALINDI MI?

Cumhurbaşkanı Erdoğan “BİZ NEYİ SATIP SATMAYACAĞIMIZI İYİ BİLİRİZ” dedi ya. Akla hemen daha önce satılan ve alınanlardan dolayı yediğimiz kazıklar geldi.

Türk Telekom’un satışı malum. 

Türk Telekom’un yüzde 55 hissesi, 2005 yılında 6,5 milyar dolara Lübnanlı Hariri ailesi ve Suudilerin ortak olduğu, Oger şirketine satıldı. Telekom satıldığında borcu yoktu ve kasasında 2 milyar dolar para vardı.

AKP destekli Oger şirketi Telekom’u satın alırken Türk bankalarının verdiği krediyi kullandı. Yani Türkiye’ye döviz getirmedi. Kazandıklarını yurtdışına götürdü. Sonunda Türk bankalarına milyarlarca dolarlık batık kredi borcu bırakarak, borcunu ödemeden çekti gitti. Türk Telekom alacaklı bankalara kaldı. 

Oger Telekom’un on yıllık kârından hissesine düşen 7 Milyar doları aldı götürdü. Şirketin altyapısında mevcut çok değerli bakır kabloları sattı. Yeni yatırım yapmadı. Bu yüzden Avrupa’nın en düşük hızlı internetine sahibiz.

*   *   *

“SATARKEN” yediğimiz kazıkların yanında bir de yabancı ülkelerden “ALIRKEN” yediğimiz kazıklar var. 

ABD’den F35 alımı için 1,4 milyar dolar ödemiştik. Ortak olduğumuz projede, uçağın 1.005 parçasının Türkiye’de üretimi için yatırımlar yapmıştık. Bizi projeden çıkardıkları gibi parasını ödemiş olduğumuz F35 uçaklarını bize vermediler. 

Bunların yerine yeni F16’lar ve mevcut F16’larımızı modernize edeceğimiz kitleri almaya çabalıyoruz. İsveç’in NATO üyeliğine kapıyı açmamızın karşılığı olarak, Başkan Biden “bunları almanız için ABD Kongresini ikna etmeye çalışacağım” diye söz verdi.

Rusya’dan, 2,5 Milyar dolar ödeyerek, 4 adet S400 bataryası aldık. Ancak bu bataryaları siyasi dengeler sebebiyle kullanamadığımız için hangara kapattık.

Cumhurbaşkanı Erdoğan “Bu yediğimiz kazıklardan dolayı tecrübe kazandık, bundan sonra satacağımıza ve alacağımıza daha çok dikkat edeceğiz” demek istemiş olabilir.

Bize de sadece “inşallah” demek düşer. 

Çünkü Cumhurbaşkanlığı sisteminde yapılan hatalar için denetleme ve hesap sorma mekanizması yok. 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.