1. YAZARLAR

  2. Zeynel KOZANOĞLU

  3. Ankara'dayım...
Zeynel KOZANOĞLU

Zeynel KOZANOĞLU

Ortak Ses
Yazarın Tüm Yazıları >

Ankara'dayım...

A+A-
Ankara'dayım ama kaç gündür Ankara beni görmedi, ben de Ankara'yı şöyle  üstünkörü görebildim. Sokağa çıkamıyorum. nedenini anlatayım da halime gülün... Havanın sıcaklığından... Bir de Ankara'nın trafiğinden.
 
Bu ne sıcak yarabbi.. Ve bu ne kargaşa. Hangisinden yakınayım. Sıcak dayanılacak gibi değil. Ankara'nın trafiği trafik değil. En iyisi sokağa çıkmamak, diye düşündüm ve kayın birader Sırrı Beyin evine kapandım. Bereket Sırrı Bey de Kıyısın'lı. Kahrımı çekiyorlar. Eşi Fatoş birinci sınıf aşçı. Fasulye'yi yumurtayla kavumuş. Bu akşam baş yemeğimiz bu idi.
 
Hani, 'Yeme de yanında yat' derler ya... Tıpkı o hesap. Hayruş'un keyfi yerinde. Hele Nevşehir üzerinden İzmir'e dönmek üzere Ankara'ya gelen ve kaç gündür Ankara'dan bir türlü ayrılamayan Beyhan kızımız da onun yüzünü daha da güldürdü. Danimarka'da akşam sabah bir aradalar ama yine de ana kız özlem giderdiler. Kaan, Ertuğ, Kaan'ın babası  Levent... Anlyayacağınız Ankara'da hayli kalabalığız. 
 
Ankara'da hiç mi sokağa çıkmadım? Zorunlu bir ziyaret beni bekliyordu.
 
Can dostum, yakın arkadaşım, kardeşim gibi sevdiğim. edebiyatçı Prof. Dr. Şerif Aktaş'ı yitirdik. Değerli eşinin acısını paylaşmak üzere evine gideceğiz.
 
 Biz Keçiören'de kalıyoruz. Eskişehir yolu üzerinde Korukent filan diye mahalleler var. Yaşamkent'e gittik.Allahım, bu ne böyle? Caddeler tıklım tıklım araba dolu. Kimin ne yandan geçtiği, geçeceği belli olmuyor. Trafik her yüz metrede bir tıkanıyor. Sağdan soldan girmeye kalkışanlar ortalığı büsbütün geçilemez hale getiriyorlar. Bir yerlerden siren sesi geliyor. Bakıyorum arabaların hiç biri tınmıyor.
 
Benim yaşadığım Kopenhag'ta ambulansın acı çığlığını işiten arabalar yoldan çil yavrusu gibi çekilirler. Ve ambulans geçtikten sonra da kimse o giden arabanın peşine takılmayı akıl edemezler. Avrupalıların akılları kısa olduğundan mıdır acaba?
 
Her neyse, Ankara'yı canım burnumda baştan başa geçtim ya... Ne çektiğimi ben biliyorum. Biliyor musunuz ben Ankara'ya 1949 yılında geldim. Ondan öncesi de var ama, ilk çocukluk yıllarımı saymayacağım. 1949 yılında Ankara bugünkü halinin yüzde biri kadardı. Evet yüzde biri kadar... Hem nüfus bakımından, hem kapladığı alan bakımından... Ama taşıdığı önem bakımından bugünküyle aynı durumdaydı. Türkiye Cumhuriyeti'nin başkenti.
 
Bu arada konu dışına çıksam da birilerine beddua etsem, beni bağışlar mısınız? Anayasa'nın yeniden yazılması ile görevli komisyonun üzerinde anlaşamadığı maddeler açıklandı. Komisyon üyeleri Ankara'nın başkent kalması yolunda gereken madde üzerinde de anlaşamamışlar. 
 
Bu komisyon üyelerinin hepsine burada yazılamayacak biçimde bedduamı ediyorum. Çocukluğumuzda Kıyısın köyünde topal halamız vardı. Rahmetli öfkelendiği kimseler için söylerdi. Ah ne vardı, burada yazabilseydim. Ama Allah biliyor. İşte o bedduadan ediyorum.
 
Konuya döneyim... 1950 yılına girerken aklı eren herkes biliyordu ki, o günlerde Ankara'da sadece üç dört bin otomobil varken, bu sayı kısa zamanda yüz binlere çıkacaktı. Peki, caddeler aynı cadde, evler aynı ev... Meydanlar aynı meydan. Bu kadar otomobil nereye sığacaktı? Hiç bir yere sığamıyor.
 
Ve görüyorsunuz Ankara'da hiç kimse trafikten memnun değil.. 'Yalnız Ankara mı?' demeye kalkışmayın... Ben sadece Ankara'yı yazıyorum. İstanbul daha berbat. İzmir daha kötü. Ve 1950 yılından beri Ankara'nın mimarları, Ankara'nın yöneticileri asla önlem alma yolunu tutmuş değiller.
 
En yakın geçmişte açılmış caddelere bakıyoruz, gülünç.
 
Hele bütün yöneticilerin gözü önünde bir Demet semti oluşup gelişti ki, sorumluları yargılansa yeridir. Daha ne diyebilirim? Bu yazı nasıl bitirilebilir? Deveye sormuşlar, 'Boynun niye eğri?' diye. Deve demiş ki, 'Nerem doğru ki?
 
Ankaralılar' Ankara'nız size mübarek olsun. Daha da gelmem Davo... pardon Ankara'ya... Sözümde durabilecek miyim bilemem....
 
Duramazsam da üzülmem... Sözünde duramayan bir tek ben mi varım bu ülkede?
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.