1. YAZARLAR

  2. Nurettin BÖLÜK

  3. "Allah'ın ruhundan üfürmesi"nden anlaşılan...
Nurettin BÖLÜK

Nurettin BÖLÜK

ortakses
Yazarın Tüm Yazıları >

"Allah'ın ruhundan üfürmesi"nden anlaşılan...

A+A-

Kur’an’da çok sayıda ayette geçen "Allah’ın ruhundan üfürdüğü" sözü, Secde suresi 9. Ayette, daha net ve açıklayıcıdır. İnananlar ve inanmayanlar arasında çok tartışılan konulardan biridir. İnananlar ayette geçen ruh’tan: İdrak, akletme, düşünme, vicdan gibi insani hasletlerin kastedildiğini belirtirken, inkarcılar ise nefsi öne alırlar. Kötü nefsin yanlış uygulamalarının da Allah’tan geldiğini, Allah’ın üfürmesi sonucu insanda oluşan durumdan kaynaklandığı iddiasını öne sürmektedirler.

İnkarcılar adı üstünde Allah’a inanmadıkları halde, sizin inandığınız Allah, ruhundaki kötülüğü insanlara yükleyerek, insanların kötülük yapmalarına sebep olmuştur; demeye getirirler.

Bir ayette Allah ne murat ediyor, istediği nedir? Tam anlamak için, ayetten önceki ayetlere ve ayetin bütünlüğüne bakmak gerekir. Bir kelimeyi cımbızlayıp almak bize gerçek manayı vermeyebilir. Şimdi Secde suresi 4. Ayetten itibaren başlayarak 9. Ayeti yazalım.

Secde 4. Allah, gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri altı günde yaratıp sonra da Arş’a istiva (düzgün yerleştirilme) etmiştir; O’ndan başka ne bir kurtarıcı ne de bir şefaatçi vardır. Siz düşünüp öğüt almaz mısınız? 5. O gökten yere kadar bütün işleri planlayıp yürütmektedir. Sonra işler O’na sizin hesabınıza göre bin günlük bir günde yükselirler. 6. İşte, görülmeyeni de görüleni de bilen aziz rahim Allah budur. 7. O her şeyin yaratılışını mükemmel yapmış; insanı yaratmaya da balçıktan başlamıştır. 8. Sonra onun neslini basit bir suyun (meni) özünden yaratmayı sürdürmektedir. 9. Sonra onu belli bir düzene koydu, ruhundan üfledi ve size kulaklar, gözler ve kalpler verdi. Ne de az şükrediyorsunuz!

Yukarıdaki ayetlerden anlaşılacağı üzere, Allah kâinatı belli bir plan dairesinde yaratmıştır. Yarattıktan sonra kendi haline bırakıp bir tarafa çekilmiş değildir. İlmini, iradesini hikmetini kâinatın oluşumunun her safhasında göstermiştir. Ve göstermeye de devam etmektedir. Hiçbir yaratık, hiçbir devirde ve anda yalnız, başıboş bırakılmamıştır.

Yine ayetlerde geçen yaratılmanın altı günde veya bin günlük bir günde olması, (Mearic s.4.ayette) belirtildiği gibi elli bin yıllık bir gün ifadeleri, kâinatın ve canlılığın oluşumlarının Ol! Emriyle anında olmadığı, Ol! Emrinden oluşumun başladığı an anlaşılmaktadır. Bugün fosil ilminin getirilerinden de anladığımız gibi, kâinatın oluşumu için milyonlar yıl geçmiştir.

Buradan şu sonucu çıkarmak yanlış olur. Allah, ol! Dediğinde anında olamaz mıydı? Bence olurdu. Ama Allah böyle uygun görmüş, böyle planlamış, ilim de hikmet de lütuf da O’nun. Bize O’nun dediklerine uymaktan başka bir şey düşmez.

Aynı oluşum, gelişim, değişim ve olgunlaşma insanlar ve diğer canlılar içinde geçerlidir. İnsanın oluşumu ile ilgili birçok ayet vardır.  Hepsinde sudan başlayarak bir evrim vardır. Su, balçık, balçıkla karıştırılmış saman gibi safhalar belirtilmiştir. Yukarıda yazılı Secde suresi 7. Ayet, son noktayı özetle koymuştur. "O her şeyin yaratılışını mükemmel yapmış; insanı yaratmaya da balçıktan başlamıştır.’’ 8. Ayette ise bu günkü son halini almış insandan söz etmektedir. "Sonra onun neslini basit bir suyun (meni) özünden yaratmayı sürdürmektedir.’’

İnsan bu günkü haline milyonlarca yılda gelmiştir. Bugün dünyanın çeşitli yerlerinde bulunan homo dediğimiz insanımsı prototiplerin, fosil ilmi ile yapılan incelemeler neticesinde iki milyon, iki buçuk milyon yıl öncesinin izlerine rastlandığı artık herkes tarafında kabul edilmektedir.

Bu insan görünümlü prototipler uzun yıllar hayvanlar gibi iç güdüleriyle yaşamışlardı. Sosyal bir hayat tarzları yoktu. Bulunan fosillerde yanlarında basit sivri uçlu silah diyeceğimiz koruyucu veya öldürücü araçların bulunması, yine de diğer hayvanlardan daha üstün bir yapıda olduğunu göstermektedir. Bakara suresi 30. Ayet, prototip insanların, Allah’ın ruhundan üfürmeden önceki halini (kan dökücü, bozguncu) anlatmaktadır.

Prototip insanlarda da işitme ve görme organları vardı. Canlıydılar. Yani ruh üflenmeden öncede insanların canı vardı. Ruh, cana karar verme yetisi, şuuru kazandırdı. İnsana hayat verdi. Can çıktığında yani ölüm halinde ruh ölmez, geldiği aleme gider, uyku halindedir. Kıyamet sonrası mahşerde, tekrar uyandırılır.

Secde 9. Ayet, Sonra onu belli bir düzene koydu, ruhundan üfledi ve size kulaklar, gözler ve kalpler verdi. Ne de az şükrediyorsunuz! Görüldüğü gibi ayet gayet açık. Allah, insana son şeklini verdikten sonra, ruhundan üfleyerek; var olan biyolojik kulak, göz, kalb’e vurgu yapmaktadır. Kur’an’da akıl ve idrak için beyine pek vurgu yapılmaz. Beyin yerine düşünme, idrak, şuur, akıl için kalpten söz edilir. Duygunun ve vicdanın da uygulanma yeri kalptir.

Ayette geçen göz, kulak, kalp biyolojik değil, algı merkezleri olarak belirtilmektedir. İnsan artık duyu organları ile çevresindekileri algılayan, algıladıkları ile düşünen, yorum yapan, akleden, şuurlu mükemmel bir insan olmuştur. Ve sizi bu donanımlarla yükleyen Allah’a şükredin denilmektedir.

Nefsi kontrol edecekte bu şuurlu yapıdır. Allah, iyiliği ve kötülüğü yaratmıştır. İsteyene iyilik verir, kötülük vermez. Kişi aklını, iradesini, vicdanını kullanarak istediğini seçer. Allah bu konuda müdahaleci değildir. Nefsi ruhun bir parçası görsek de durum budur.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum