1. YAZARLAR

  2. Ruhittin SÖNMEZ

  3. Zafer mi, hezimet mi, mümkün olanın en iyisi mi?
Ruhittin SÖNMEZ

Ruhittin SÖNMEZ

Yazarın Tüm Yazıları >

Zafer mi, hezimet mi, mümkün olanın en iyisi mi?

A+A-

Türkiye’nin bir hafta içinde ABD ve Rusya ile yaptığı anlaşmaları “zafer mi, hezimet mi?” ekseninde tartışmak gerçekçi değil.

Türkiye’nin varmak istediği hedeflerle elde ettiklerini kıyaslayarak vardığımız noktayı çok gerilerde bulabiliriz.

Fakat 20 gün öncesine kadar bölgede mevcut dengeleri lehimize olarak bir hayli değiştirdiğimizi tespit ederek, askeri ve diplomatik alanda başarılı olduğumuzu da söyleyebiliriz.

Ama asla yapmamamız gereken yorum şeklini sorarsanız, “AKP E. Milletvekili ve Prof. Dr.” unvanlı “Burhan Kuzu’nun yaptığı gibi yapmayın” diye cevap verebilirim.

Malum, Burhan Kuzu Twitter hesabından yaptığı paylaşımda şu ifadeleri kullandı:

Lozan’da masada kaybetmiştik. Kıbrıs Barış Harekâtında Adanın tamamını alamamıştık. Barış Pınarı Operasyonu, Cumhurbaşkanımızın liderliğinde ABD’ye adeta diz çöktürdü. Hem sahada hem de masada kazandık.”

Kurtuluş Savaşımızla ve Kıbrıs Harekâtımızla, Suriye’de sınırlı bir bölgeye yaptığımız, kısmi bir askeri operasyonun kıyaslaması akla ziyan. Keza, bu savaşların sonunda yaptığımız antlaşmalarla Barış Pınarı Harekatımız sonrası yapılan mutabakatları kıyaslamak da öyle.

Dileğimiz henüz nihai etkileri ortaya çıkmayan mevcut anlaşmalardan Türkiye’nin azami fayda ile çıkması. Ama buradaki başarıyı yücelterek siyasi bir rant elde etme hevesi ile tarihimizin gurur kaynağı olan iki önemli savaşımızı ve nihayetinde yapılan antlaşmaları küçümsemek tek kelimeyle milli birlik ve ortak şuura darbe vurmaya çalışmaktır.

*****************************

LOZAN VE KIBRIS’LA KIYAS EDİLEMEZ

Siyasi müzakerelerde varılmak istenen hedef ile karşı taraf/ tarafların varmak istediği hedeflerin çatıştığı bir alan mevcuttur. Genelde taraflar her konuda istediklerini kabul ettiremezler. Bazı tavizler verilerek iki tarafı da tatmin eden bir alanda anlaşma/ mutabakat sağlanır.

Bu çerçeveden baktığımızda Lozan’da Türk tarafı olarak bütün istediklerimizi alamasak da zamanın bir numaralı devleti İngiltere’yi çıldırtacak kadar yüksek bir oranda taleplerimizi kabul ettirdik.

Türkiye Cumhuriyeti’nin tapu senedi olan Lozan Antlaşması “mümkün olabileceklerin en iyisi” olmasa bile “mümkün olabilen çok iyi” bir antlaşma olarak tarihe geçti.

Kıbrıs Barış Harekâtında “Adanın tamamını askeri olarak kontrol ettikten sonra antlaşma yapılsaydı daha kârlı çıkabilirdik” tezi doğrudur. Ancak dünyanın en güçlü devletlerinin karşı çıktığı bir harekâtı bu derece ileri götürseydik sonuçları ne olurdu?

Kıbrıs’ta, başta ABD, büyük güçlerin ağır baskısı altında, elde ettiğimiz sonuç da “mümkün olabileceklerin en iyisi” olmasa bile “mümkün olabilen çok iyi” bir antlaşma olarak tarihe geçti.

Bu antlaşma ile elde ettiklerimizi de korumaya devam ediyoruz. KKTC’nin varlığı bile tek başına büyük bir başarıdır.

Barış Pınarı Harekâtımızda da başta ABD, Rusya, İran, AB ve Arap Birliği ülkeleri de dahil hemen herkesin karşı çıkması, büyük güçlerin ağır baskısı altında harekatımız bir yerde durduruldu.

Asıl hedefimiz PKK/PYD/YPG güçlerinin imhası ve bir devlet kurma imkanını kaybetmesiydi.

Bu olamadığı taktirde, Fırat’ın doğusunda Suriye sınırları içindeki Ayn El Arap/ Münbiç’ten başlayan ve Irak sınırına kadar olan bölgede 444 km uzunluğunda 32 km derinliğinde bir güvenli bölge oluşturmak ve Türkiye’deki Suriyelilerden 2 milyonunu bu bölgeye yerleştirmekti.

ABD ve Rusya ile yapılan mutabakatlarla bizim kontrolümüzdeki alan 120 km uzunluğunda ve 32 km derinliğindeki alan olarak kaldı. Hedefimizin geri kalanındaki alan Suriye Şam Yönetimi ile Rusya kontrolüne geçti. Rusya bu alandan da PYD/YPG güçlerini çıkarma sözü verdi.

Görüldüğü gibi varmak istediğimiz hedeflerin çok gerisinde kaldık. Ancak bu harekatın ve anlaşmaların “hezimet” olduğu anlamına gelmez.

Bu süreçle Türkiye elini güçlendirmiş, Suriye’de masada etkili aktörlerden biri olma imkânımız artmıştır.

Türkiye olarak, ABD ve Rusya ile “mümkün olabileceklerin en iyisi” olmasa bile “mümkün olabilen iyi” mutabakatlar yaptığımızı söyleyebilirim.

Mutabakatların uygulanmasındaki süreç bu iki “iyi” mutabakatın “çok iyi” bir anlaşma olmasını da sağlayabilir, anlaşmaları “iyi” olmaktan da çıkarabilir.

*****************************

ABD DENKLEMDEN ÇIKMAZ

Bazıları yaptığımız mutabakatlar ile “ABD’nin Suriye denkleminden çekildiğini” ifade etmeye başladı. Böyle olsa PKK/PYD/YPG güçlerinin ABD desteğini kaybetmesiyle Türkiye’nin terör tehdidinden uzunca bir süre kurtulacağı düşünülebilir.

Ama koskoca ABD’nin küçük bir alanı kapsayan kısmi bir mutabakata bakarak Ortadoğu denkleminden çıkacağını varsaymak asla akılcı olamaz.

ABD’nin İsrail’in güvenliğini sağlamak amacıyla bir PKK devleti kurdurma projesinden vazgeçeceğini düşünmüyorum.

Ayrıca Irak’tan Akdeniz’e uzanan bir “Kürt Koridoru oluşturarak” alternatif petrol ve gaz hattı oluşturmaktan da vazgeçme ihtimali son derece düşüktür.

ABD’nin, BOP projesi kapsamında, İran’la çatışma ihtimalini ve Türkiye’yi bölme emellerinin devam ettiğine dair parametreleri de göz ardı etmeyiniz.

Halen PKK/PYD/YPG güçleri son derece modern silahlarla donatılmış 50 bin terörist askeri ile Suriye’de oluşturulan güvenli bölgenin sınırında iki Trakya büyüklüğünde alanı kontrol etmektedir.

Ben böylesine emperyal hedefleri olan, kendi milli çıkarları için askeri ve ekonomik gücünü küstahça, hoyratça kullanmaktan çekinmeyen ve PKK’ya bu kadar yatırım yapan bir ABD’nin Suriye ve Ortadoğu denkleminden çekileceğine ihtimal vermiyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.