1. YAZARLAR

  2. Hülya SEZGİN

  3. Uzak çağların yakın kenti… Çankırı
Hülya SEZGİN

Hülya SEZGİN

Ressam
Yazarın Tüm Yazıları >

Uzak çağların yakın kenti… Çankırı

A+A-

ismail-altun.jpg

Şimdilerde İzmir’de yaşıyor olsam da her zaman söylüyorum ya ben Çankırılıyım. Altı yaşında iken oradan ayrılmış olsam da ruhum oralı. Çünkü annem, babam, kardeşlerim, akrabalarım oralı. Çocukluğum oralarda geçmiş, hamurum oranın unu ile yoğrulmuş…  Ve memleketimi seviyorum da…

Geçmiş yıllarda “Çankırı’ya sitem” başlıklı yazımda söz etmiştim. Gerek Safranbolu’yu gerekse de Beypazarı’yı veya mimari yapı olarak benzerlik gösteren diğer yerleri gezdiğimde hep burnumun direği sızlar benim. Çünkü benim Çankırı’mda da aynı mimari özellik, tarihi yerler ve kültürel özellikler fazlasıyla  var.  Böyle olduğu halde gezi-tur şirketlerinin programlarında neden Çankırı yok diye üzülür, hayıflanır, hatta kızarım…

Birkaç kez bu konu ile ilgili girişimlerim, görüşmelerim olduysa da pek sonuca ulaşmamıştı. ÇANDEF (Çankırılılar Federasyonu) Genel Başkan vekili  Mehmet Dereli  ile bu konuyu pek çok konuştuk. Üzüntümü dile getirdim. Sonra Mehmet bey,  ilçe dernek başkanları ve Vali Yardımcımız Ömer Bedrettin Sağsöz  ile birlikte Ankara Sanat Fuarı’nda sergimi ziyarete geldiler. Mutlu oldum.  Hemşehrilerimle tanışıp dertleştim.  Ömer Bedrettin bey sanatsever ve görüşü geniş bir vali yardımcısı.

“Hülya hanım İstanbul’da Feshane Çankırı Tanıtım Günleri  olacak. Orada sizi görmek isteriz.” deyip davet  edince  kabul ettim. Zaten var olan Çankırı resimlerime ek resim çalışmaları yaptım. Kardeşim kadar sevdiğim can arkadaşlarım Savaş Simitli ve Fatih Başbuğ ile gitmeye karar verdik.  Orada hem resimlerimizi sergileyecek, hem de canlı performans gerçekleştirecektik... Hem Fatih de yarı hemşehrimiz sayılırdı. Çünkü annesi Aynur hanım Eldivanlı…

Savaş Ankara’da yaşıyor ve tanınmış çok iyi bir ressam. Fatih ise doçent, Nevşehir Üniversitesi resim bölümü başkanı...

Feshane Günleri geldi... Heyecanım dorukta… Üç arkadaş ver elini İstanbul… Beyoğlu Öğretmen Evi’nde Çankırı Valiliği’nin konuğu olacağız. Çok güzel, tarihi bir bina. Müdürü de hemşehrimiz İlker bey…

Geldik Feshane’ye. Güzel bir stant ayarlamışlar.  Hemen resimlerimizi serdik. Şövalelerimize tuvallerimizi koyup başladık çalışmaya… Hemen yanımızda rahmetli annemin ilçesi Eldivan standı yer alıyor… Dernek başkanı kardeşim Cenk Ünlü… Hülya ablasını hiç yalnız bırakmadı… “Bir yere gitmem gerek Cenk!” dememle  “Hemen abla.”diyerek standımızı bekledi. Çöreklerden, meşhur Eldivan kiraz kurusundan, Eldivan’a özgü yiyeceklerden getirdi… Her sıkıntımda yardıma koştu... Genç kaymakamımız  Harun Ersin Polat  ile tanıştık. Bir idealist… Eldivan için güzel şeyler yapmak istiyor… İnşallah bir sanat etkinliği yapacağız orada…

Derken  program coşkuyla başladı. Mehter takımı sonrasında Yarenler ahilik kültürünü yansıtan oyunlar oynarken geçmişim film şeridi gibi gözlerimin önünden geçti. Rahmetli babam anlatırdı; Bir gün Yaren toplantısına konuk etmişler onu. Başağa, küçükağa…  gelenekler… usuller… hepsini  anlatmıştı… Hayalimde bir bir canlandı. Gözlerim yaşardı… yaşardı… hep tavanlara bakıyorum böyle durumlarda ben. O zaman yaş akmıyor. Boğazım düğümleniyor, yutkunuyorum…  anı geçiştiriyorum.  Sonra bir türkü, ardından komşu stanttan ikram edilen kızılcık şerbeti, yağlı börek… gene Eldivan… gene çocukluğum… gene anılarım, Sarıkayalar’da düvene binmem…  kiraz dallarında söylediğim türküler… Ve gene gözlerimi aça aça tavanlara bakıyorum… geçiştiriyorum…

Çeşit çeşit standlar…Valilik, Karatekin Üniversitesi, Halk Eğitimi Merkezi, Eldivan,  Kurşunlu, Bayramören, Ilgaz, Çerkeş ve diğerleri…  Hepsi kendine has elişlerini,  ürünleri sergiliyorlar. Tam karşımızda Kızılırmak standı var. Koca bir akvaryuma nerede ise 1.5 metre Uzunluğunda yayın balığı ve büyük büyük  sazan balıklarını koymuşlar. Herkesin ilgi odağı. Başkaları ne düşündü bilmem ama ben gene çoook eskilere gittim. Evimizin bahçesinin alt yanından çay akardı. Vallahi tam anımsamıyorum ama ya Acı çay, ya da Tatlı çay’dı adı. Çocukken ayakkabılarımızı çıkardığımız gibi tertemiz suya dalardık. İki kardeş dört köşesinden suyun içinde tuttuğumuz mendille balık avlardık…

 Bir de dizi dizi çiçek bamya getirmişler standa asmışlar. Biliyor musunuz yaren sohbetlerinde çiçek bamya çorbasını yemeğin sonunda yerlermiş. Çünkü güveç, pilav ve benzeri ağır yemeklerden sonra hazmı kolaylaştırsın diyeymiş. Eşim Hikmet  bamya sevmez. Oysa etli kuru bamyayı annem her bayram pişirirdi bize. Hasretim…  “Bir dizisini bana satın.” dedim. “Ablam satılık değil ama giderken sana 3 dizi verelim dediler.”  Pek sevindim, ama giderken unuttular… Neyse sağlık olsun… Haklarını yemeyeyim şimdi. Bamyayı unuttular ama Kızılırmak pirinci verdiler ki şimdi pişirdiğimde parmaklarımı da yiyeceğim diye korkuyorum, öyle lezzetli…

Vahap Yartaş, Ömer Lütfi Özenç, Kaptan Mustafa Can, Muharrem Hançerli, Asuman Dinçer, Narınç Kaşkalı ,  Sevcan Çelik, Harika Ören, Meltem Aktaş, … ve adını sayamadığım pek çok arkadaşım ve hemşehrim geldi… tanıştım, kaynaştım, mutlu oldum…

Bu arada unutmadan Ömer Lütfi Özenç bir yaren havası oynuyor… bayıldık…

Devam edecek…

Hülya Sezgin/ Kültür sanat yönetmeni

www.haberhurriyeti.com

 

kadinlar.jpg

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.