1. YAZARLAR

  2. Prof. Atila BİTİGEN

  3. Ütopya'dan Distopya'ya...
Prof. Atila BİTİGEN

Prof. Atila BİTİGEN

platform
Yazarın Tüm Yazıları >

Ütopya'dan Distopya'ya...

A+A-

Ütopya; Türk Dil Kurumu tarafından 'gerçekleştirilmesi imkânsız tasarı veya düşünce' olarak tarif edilmiş. Hayalci olan kişileri tanımlamak için ütopik (hayalî) sıfatı kullanılmış. İnsanlığın mutluluğu ve huzuru için üretilmiş ütopyalar vardır. Bu ütopyaları üreten insanlar, aslında kaybettiğimiz cenneti yeryüzünde kurmayı hedeflerler. Ütopya bir hayal, bir fikirdir. Sonra bu somut önermeye, sisteme ve modele dönüşür. Modern ideolojiler böyle doğar. Çağdaş İngiliz filozoflarından John Gray, Kara Ayin adlı eserinde her ütopik fikrin katliâmcı olduğunu söyler. Ünlü siyaset felsefecisi John Gray Kara Ayin’de Fransız Jakobenlerden Rus Bolşeviklere, Nazilere kadar dünyayı dönüştürmeyi amaçlayan ütopyaların, bin yılcı Hıristiyan inançların seküler bir uzantısı olduğunu düşünüyor. Modern ütopyacı tasarılar Ortaçağ’ın dinsel mitlerini yeniden üretmiş ve benzer bir şiddeti körüklemiştir. Cenneti hayal eden ütopikler dünyayı cehenneme çevirmişlerdir.

Ütopya, gerçekte mevcut olmayan, ileriye yönelik tasarlanan ideal toplum biçimi anlamına geliyor. Köken olarak Yunancadan neşet etmiş. Thomas More'un yazdığı Utopia isimli kitabıyla dünya çapında yaygınlaştığı sanılıyor. Ütopyalar, bugünü değil geleceği anlatıyor. Yani ütopya bugün gerçekleşmesi mümkün olmayan, imkânsız olan tasarımları açıklıyor. Ütopyalar özendirici ya da istenilen niteliktedir.

Kelime olarak ilk defa John Stuart Mill tarafından kullanılan distopya, gelecekte olabilecek olumsuz toplumları tanımlamak için kullanılır. Ütopik toplum anlayışının antitezi olarak kullanılan distopya, otoriter ve baskıcı bir sistem olarak ifade edilir. Olumsuz bir geleceği, kötü bir hayatı ifade etmek için kullanılan bu kelime Yunanca kökenlidir. Distopik toplumlar özellikle konusu gelecek zamanlarda geçen hikâyelerde yer alır. Bunlardan en ünlü olanı George Orwell'ın Bin Dokuz Yüz Seksen Dört adlı romanıdır.

1984 romanı distopya örneğinin şaheser klasiklerinden. Totaliter bir yönetimin toplumun tüm hücrelerine kadar inip kontrol etme müdahil olma çabasını anlatır. Toplumun ahmak ve budala olmasını ister, onları hayali savaşlara sürüklemenin en iyi yolu budur. Yeni bir dil oluşturarak eskinin kelimelerini azaltıp kısa cümlelerle köreltip düşünmeyi imkânsız hale getirmeyi amaçlar. Kavramlar yeniden tanımlanarak yeni anlamlar verilir kötülük iyidir, cehalet güçtür büyük birader sevmek ve bağlı olmak itaat etmek mutluluktur. Karşı düşünen hain ajan düşünce suçlusu suçu işlemiştir düşünce polisi tutuklar onu buharlaştırır yani yok eder. Büyük birader her evde ekran önünde hayata müdahale ediyor,20 dakika sadece bir boş zaman bırakıyor. Büyük savaş sonrası iktidara gelmiş konseyin yönettiği büyük birader sisteminde konsey üyeleri ayrıcalıklı pozisyonda seçkin zengin halk perişan fakir açlık içinde. Her saat başı haberler veriliyor büyük birader savaşı bizzat idare ediyor ordularımız her cephede başarılı ordumuz güçlü silah üretimi artmış. Ayakkabı üretimi artmış açlıktan perişan halka 25 gram daha fazla çikolata yiyeceği müjdesi veriliyor. Rakamlarla saat başı ülkenin ne kadar üretimin arttığı geliştiği propagandası yapılıyor. Eskinin ne kadar kötü olduğu söylenerek geçmiş sürekli geçmiş kötüleniyor. Kimse kimseye güvenmiyor evlat babasını gece rüyasında büyük birader yalan söylüyor dedi diye babasını şikâyet ediyor, herkes hain iç düşman veya yabancıların emellerine hizmet eden vatan haini olarak yaftalıyor. Geçmişi hafızası silinmiş insanları partiye sadakat şereftir diye kutlanmış parti lider sevgisi ile dolduruluyor. Otoriteye mutlak itaati isteyen yönetenler sadık köpekler haline getirmeye çalışarak adeta onları hayvanlaştırıyorlar.

Bazan bu ütopyalar dağılan ve parçalanan imparatorlukları bir arada tutma, bölünme korkusu veya iktidarını kaybetme korkusu nedeni ile aşırı müdahaleci kontrolcü baskıcı yönetimlerce topluma pompalanır. Beka sorunu varlık yokluk mücadelesi haline getirilen siyasi mücadele acımasız kuralların hâkim olduğu vahşi ormanı hatırlatır. Hayatta kalma mücadelesi düşmanı yok etme rakibi etkisiz hale getirme mücadelesine dönüşür.

Baskıcı rejimler, maskeli insanlardan oluşan münafık bir toplumun oluşmasına yol açarlar. Herkes maske takarak gerçek kimliğini gizler bu ise ülkeyi maskeli baloya dönüştüren ilişkiler sahte yüzlerde maske dalkavukların yükselip haysiyetlilerin ezildiği bir topluma dönüştürür. Özgür ortamda kendini ifade etmelerine veya itirazlarına müsaade etmezseniz iki şey olur: Bu insanlar, ya yurt dışına çıkarlar veya faaliyetlerini yer altına indirirler. Her iki durumda da kontrolünüzün dışına çıkıyorlar demektir. Konuşan toplumlarda patlamalar olmaz. Ancak susturulan toplumlarda adeta gaz birikmesi gibi sıkışmalar meydana gelir. Böyle durumlarda çoğu zaman küçük bir kıvılcım adeta grizu patlaması gibi sonuçlar doğurur. İçine kapalı suskun bireylerde ani patlamalar yaşandığı gibi baskı altındaki toplumlarda patlama şeklinde ani sosyal olaylar ortaya çıkabilir. Sessiz atın çiftesi yaman olur havlayan köpek ısırmaz demiş atamalarımız.

Özgürlüğün olmadığı yerde ancak korku, sindirme ve fikrî yok oluş vardır.

İdeolojiler ideal toplum düzeni hayal ederek hayatı cehenneme çevirmişlerdir. Ütopyalar distopya’ya dönüşmüştür. Adil düzen diye yola çıkanların son durağı da buna benziyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.