1. YAZARLAR

  2. Mehmet SORAL

  3. Takipsizlik kararı alan sağlıkçılar göreve
Mehmet SORAL

Mehmet SORAL

platform
Yazarın Tüm Yazıları >

Takipsizlik kararı alan sağlıkçılar göreve

A+A-

Ben kimsenin o haltı etmiş olmasına, şu b.ku yemiş olmasına bakman; T.C Devleti'nin bağımsız ve hür mahkemelerinin vermiş olduğu takipsizlik kararına bakarım. (Muktedirler de öyle demiyor mu?)

Mahkeme ne demiş; "Bu adam suçlu bulunmamıştır".

Ama çok garip ki; bu karar suçsuz bulunmak için yeterli olmayıp, muktedirlerin "zanları"na göre de aklanmaları gerekiyor. Evet, zan yürütmek mümkündür ama "zan" üzerinden verilen hükmün belgelere dayanması gerekir öyle değil mi?

Bugün hepimizce malum olduğu üzere; KHK ile görevlerinden uzaklaştırılıp, haklarında sokuşturma açılıp, takipsizlik kararı verilen çok sayıda eğitimci, sağlıkçı var ama görevlerine iade edilmiyorlar ve atıl vaziyette bekletiyorlar. Oysa o insanlar yetişsinler diye milli servetten ne kadar para harcandı.

İşte Fetö ile mücadelede bu tür mahkeme kararlarına rağmen; verilen kararlar ile uygulamalar arasındaki çelişkileri medeni aleme anlatamadığımız içindir ki; devlet olarak dış dünyada sahip çıkanımız olmadığı gibi derdimizi de anlatacağımız muhatap bulamıyoruz.

İşte bu tür çelişkiler olunca; meclisimizi bombalayan, köprüde insanlarımıza kurşun sıkan hainlerin arkasındaki ipi tutan puştlar her daim bu çelişkili durumları aleyhimize kullanmaya çalışıyorlar.

Ben ülkemizde olup bitenleri objektif olarak görüp değerlendirebilmek için her daim kendimi dış dünyaya atar, oradan ülkemi gözlemlerim. Çünkü buradan gözlemleyince muktedirlerin dayattıkları perspektiften bakmak gerekiyor ki; o da biatcıların işidir, bana gelmez; tabiatıma uymaz.

Bir video izledim. Doçent birisi. Yıllarca ABD'de biyoloji alanında akademik eğitim alıp çalışma yapmış. Sonra yurda dönmüş. Bir üniversitede öğretim görevlisi olarak çalışmaktayken KHK ile hakkında soruşturma açılmış. Nihayetinde; soruşturma sonucu yargılandığı mahkeme hakkında takipsizlik kararı vermiş. Bu arada 2011 yılında akademik çalışma olarak TÜBİTAK'a Koronavirüsler üzerine projeler göndermiş, değerli bulunmuş ama üzerine gidilmemiş. Bu akademisyen görevine iade edilmediği için açıkta bekliyor.

Şimdi bu insan diyor ki; "Benin Koronavirüs üzerine özel eğitimim ve çalışmalarım var. Bu bilgi ve birikimimi aşı bulunması dahil her türlü şekilde kullanmak istiyorum".

Yani demem o ki; bu yetişmiş nitelikli insanlar bir şekilde atıl tutulmayıp, değerlendirilmeleri gerekir diye düşünüyorum.

Zaman aslında bir anlamda sınanmakdır

Onlar İstanbul eski belediye başkanı Sözen'in şahsında CHP için ne demişlerdi; "İstanbul susuz kaldı, banyo yapamadık, günlerce cünup kaldık" demişlerdi. Oysa ki; Allah'ın vermediğine Sözen ne yapabilirdi değil mi?

Vallahi CHP'lilere bir hak doğdu. Pekala "AKP yüzünden cünup bile olamadık" diyebilirler. Koronavirüs nedeniyle eşlerin arasına "sosyal mesafe" girdi. Kimsenin keyfi yerinde değil, moraller bozuk.

Öyle ya; her iki felaket de Allah'tan değil mi? Ama CHP ve AKP'li olmayan birisi olarak şahidim ki; Allah'tan gelen doğal felaketi kuldan bilen ilk AKP olmuştur.

Sol'a husumet 'Sağ'a hürmet mi? Asla

Rahmetli Başbuğ'un "Sol ile kavgamız bitmiştir. Bundan sonraki kavgamız sağ ile olacaktır" sözünü "Sağ iktidarların ilelebet devamı için misyonunuz; onlar her türlü darda kaldıklarında neye ihtiyaç duyarlarsa onun gereğini yapın" şeklinde anlamamızı Türk milliyetçilerine dayatanların şerrinden hem inanç ve ülkülerinizi, hem de devletimizi ve milletimizi korumak için elbette kendimize yeni bir ikametgah ve duruş belirlemeniz gerekiyordu; biz de "Özgür düşünceli Demokrat Türk milliyetçileri" olarak onun gereğini yaptık.

Biz bu şuura erişmenin kazanımı ile BOP projesi dahilinde gerçekleştirilen "Tek adam" rejiminin akamete uğratılmasının ilk kıvılcımını ateşledik. Başardık mı; belki henüz değil ama devam etmeyeceği de aşikar.

Dolayısıyla, Türk milliyetçilerini BOP projesine eklemleme tezgahına tekmeyi vurup, yerle yeksan ettik.

Korona'nın gücü

Hani ne oldu; Patriot'ler, S400'ler, Esed, Rusya, İran, ABD, BOP, İdlib, Doğu Türkistan...

"Ey ..." diye başlayan kin ve öfke nöbetleri. "Alçaksın, şerefsizsin, namertsin" böğürmeleri...

Gözle görülmeyen, elle tutulmayan bir canlı; sıktı mı tüm muktedirlerin ümüğünü? Nasıl da soktu hepinizi hizaya değil mi; marş marş...

Allah'ım bizler de kani idik ki; sadece kendi aile efradının tüm can ve mal güvenliklerini teminat altına alarak; narsist düşüncelerinden kaynaklanan kişilik bozukluğu ile müsebbibi oldukları savaşlarla insanlara bu dünyada yaşamayı zulme dönüştüren; dünyanın orasındaki, burasındaki, şurasındaki muktedirlerin de öyle veya böyle canlarının yanması gerekiyordu ve yaktın da...

Biz masun insanları; işin doğası gereği onlarla elbette eşit kılman gerekiyordu. Onlarla eşit olduk diye sevinelim mi ağlayalım mı; Araf'tayız. Biz bu musibet virüs ile hissemize düşeni aldık ama o muktedirlerin üzerine gidebildiğin kadar git... Git ki; her yıl milyonlarca insanın kanına girmeye artık fırsat bulamasınlar.

Ama bu sefer mazlum ve mahsun insanlığımızı koru; bizden yana ol Allah'ım...

Amin...

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.