1. YAZARLAR

  2. Zeynel KOZANOĞLU

  3. SON DÖNEMEÇ...
Zeynel KOZANOĞLU

Zeynel KOZANOĞLU

Ortak Ses
Yazarın Tüm Yazıları >

SON DÖNEMEÇ...

A+A-

SON DÖNEMEÇ…

Türkiye olarak son dönemece geldik.  Seçmen yurttaş 10 Ağustos 2014 Pazar günü sandığa gidiyor. Bu seçim Cumhuriyet tarihinin en kritik seçimi. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” söyleminin hükmünü çoktan yitirdiği anlaşıldı. Yılan ise ille dokunacak.  

Kurtuluş savaşı yıllarında da “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” fikrinde olanlar çıktı. Yılan ilk bir iki ayda dokunmadı ama, ondan sonra geldi üç buçuk yıl oturdu. Ve bin bir güçlükle çıkarabildik. O yanlışın açtığı yarları on yıllarca saramadık.

17 Aralık 2013 sabahı ve ondan beş on gün sonra Türkiye’de milletin gözünü açması için iki örnek olay yaşandı. İki büyük deprem… “Türk milleti titre ve kendine dön” depremiydi bu. İlk birkaç günün şaşkınlığını atlatamasalardı, milletimiz uyanacaktı.

Ancak “Yavuz hırsız ev sahibini bastırdı. “Hem vuran ve hem de ne vuruyorsun bee…” diye bağırmayı hüner belleyen şer odağı çarkı tersine çevirdi. Benimle bilgisayar üzerinden çatır çatır kavga eden İstanbul’da oturur Çankırılı camcı hemşehrim bile inandı ki, 17 Aralık iftiradır, 25 Aralık düzmecedir, bütün telefon konuşmaları “Oğlum parayı sıfırla” feryadı montajdır. Umarım geçen birkaç ay içinde uyanmıştır.

Ve ne zavallı insanlarız ki, Türkiye’de ne kadar yolsuzluk ve soygun olmuşsa, tarih  boyunca “gık” ımız çıkmamıştır. Hatta soyguncuyu, hırsızı başımıza taç etmişizdir. Onun için bir Jet Fadıl derdinden yıllardır kurtulamıyoruz. Adam on yılda bir ortaya çıkıyor, milyonlarca dolar dolandırıp geçiyor, sonra yeniden piyasaya çıkıyor. Ve yeniden çıkıyor.

Bir azılı katil cezaevinden çıkacak olsa konvoyla karşılanır. Türkiye’nin en büyük soygun kapısı” diye adlandırılan TOKİ nin başından atılan Bakan efendi, memleketinde “Türkiye seninle gurur duyuyor” diye karşılandı. Kolunda yedi yüz bin liralık rüşvet saat taşıyan eski bakanımız gittiği yerde kahramanlar gibi karşılanıyor.

Uzun lafın kısası milletim bu kez yanlışa düşmese… diyorum.

Cumhurbaşkanı seçiyoruz. Adaylardan birinin hırçınlığına bakın ve karar verin, o kadar.

Genç arkadaşı saymazsak ortada iki aday var. Adaylardan biri düne kadar başının üstünde tuttuğu diğer adayı yerden yere çalıyor. Hakkında demediğini bırakmıyor. Saksı diyor, Mısırlı diyor, profesörlüğüne laf ediyor… Hepsini işitiyorsunuz.

Peki köylerde tarım ürünleri üzerinden yarışmalar düzenlenir. Siz hiçbir yarışmada kendi hünerinden söz etmek yerine “Ben şu yöntemi uyguladım, şu zahmeti çektim” demek yerine karşı yarışmacıyı kötüleyen “Köylü Dayı” ya rastladınız mı?  

“O çok kötü…” diyerek yarışma kazanılır mı? Bu kafa nasıl bir kafadır?

Demem o demek ki, son dönemeçteyiz. Sandığa giderken sağduyudan ayrılmayın lütfen…

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.