1. YAZARLAR

  2. Mehmet SORAL

  3. Meral Abla'nın gözyaşları; sizi affetmez...
Mehmet SORAL

Mehmet SORAL

platform
Yazarın Tüm Yazıları >

Meral Abla'nın gözyaşları; sizi affetmez...

A+A-
Meral Abla'nın gözyaşları; sizi affetmez
İYİ Parti'nin yetkili yetkisiz, sorumlu sorumsuz veya benim gibi taban mensuplarına tavsiyem; siz siz olun sakına sakın Devlet Bahçeli'nin "Evine dön" çağrısına veya Recep Tayyip Erdoğan'nın "İYİ Parti yerli ve millidir" derken eniştem beni niye öptü misali sözlerine aldanmayalım.
Her ne kadar iki genel başkanın da bu ifadeler ile üzerimize attıkları iftiralar anlamında bizi artık aklamış olsalar da; niyetleri CHP'ye vefasızlık yapıp ittifakımıza ihanet ederek surda gedik açıp kendilerine eklenmemizi istiyorlar.
Onlar karşılıklı olarak birbirlerine her türlü hakaret ve aşağılamayı yapıp, sonra da gün gelip ülkede muktedir olma ve "Sahip oldukları makamları koruma ortak paydası"nda bütün bunları unutmuş olsalar da; biz İYİ Parti olarak siyasette ilkesel duruşu misyon edinerek, pekala Türk demokrasisine böyle bir etik anlayışı kazandırabiliriz.
Dolayısıyla, kendimizi ortaya koyup, adımızı telaffuz edene kadar yaşadığımız zulmü, uğradığımız hakaretleri unutmayalım. Meral Hanım'ın namusuna aşikare dil uzatıp, iftira atanlara kendi yandaş medyalarında yer verip; onları azarlamak bir yana kesintisiz program yapmalarına göz yumanların gün gelip de Meral Hanım veya İYİ Parti'den himmet ummak gibi bir çabanın içine girmiş olmaları; değil onları affetmek, olsa olsa bizlere acı hatıralarımızı hatırlatmış olurlar ki; ancak buna öfkemiz kabarır.
 
İlkesellik ana kaidemiz olmalıdır. Velev ki; takdir görmedik oy da almadık ama en azından tarumar olmuş demokrasimizdeki etik değerlerin derlenip toparlanmasının öncüsü olmanın keyfini hem kendimize hem de milletimize yaşatmış oluruz.
Ben buna varım ya siz...
 
MHP bir siyasi pati mi yoksa hükumete bağlı kamu kuruluşu mu?
MHP malesef çok geç fark etmiş olsak da; iradesi devlet tarafından Devlet Bahçeli marifeti ile "Gasp" edilmiş bir parti olup, T.C Devleti'nin yönetiminde hangi parti olursa olsun, ayni MİT gibi o da hükümetin emrinde görev ifa eden bir kurum şeklini almıştır.
Belki de devlet, zamanında siyasi parti görünümünde böyle bir kurumum varlığına da ihtiyaç duymuş olabilir. Ama bizler; Türk milliyetçileri olarak devlete böyle bir yapı içinde farkında olmadan hizmet etmiş olsak da; emeklerimiz helal olsun ama artık iktidar olmak istiyoruz.
Dolaysıyla biz devlet korumasında bir evde değil, kendi evimizde mutlu, huzurlu ve bahtiyar olmak istiyoruz. MHP kendi öz iradesine kavuşamadığı sürece eve dönmemiz de mümkün değil.
Bir parti olur da hiç bir zaman iktidar olmak aklından geçmiyorsa ama buna mukabil her siyasi denklemin içinde oluyorsa aklımıza da başka şey gelmiyor.
 
İYİ Parti Cumhur İttifakı'nın istediği konjonktüre uymak zorunda değil
Siyasal İslamcıların bahçesinden meyve koparmak, onların verdikleri görüntüden rol kapmak mümkün değil. Zira bu işin kompetanı onlar ve hiç de fırsat vermezler. Onlara yakışanı söküp dikerek kendimize uydurmak gibi söylem, duruş ve iddia fakiri değiliz.
Dolayısıyla, Ayasofya'da namaz kılmış olmanın siyasi bir getirisi olacağını sanmıyorum. Eğer Recep Tayyip Erdoğan'a mesaj vermek gerekiyorsa en güzel mesaj "Senin showuna alet" olmayacağım" diyebilmekti ama denmedi.
Recep Tayyip Erdoğan'ı göndermek istiyorsak niçin O'nun yaptığı ve devam ettirdiği yanlışları yapalım ki.
Meral Hanım'ın mümin bir hanımefendi olduğundan zerre şüphem yoktur. Seyahatlerini bile namaz vakitlerine göre programlayan bir insan dır. Ancak Ayasofya'ya gitmesinin zamanlamasını yanlış buldum.
Kendisini çok iyi anlıyorum Ayasofya üzerinden yaratılan algı lincine uğramamak için böyle bir program yapmayı uygun görmüş olabilir ama biz İYİ Parti olarak "kendimiz" olmak zorundayız. Artık cumhur ittifakının yarattığı konjonktürlere uyum sağlama çabasından ziyade biz söylem ve programlarımızla konjonktür oluşturmak durumundayız.
Şunu da söylemeliyim ki; benim bu ifadelerimden birileri İYİ Parti aleyhine bir şeyler çıkarmaya kalkmamalı. Meral Hanım MHP'de genel başkan adayı olmadan çok çok önce "Türk siyasetine bir kadın eli değmelidir" diyerek Meral Hanım'ı doğrudan kastettiğim bir yazı yazmıştım ve hala kendisine hem güveniyor, hem de destekliyorum.
Meral Hanım'ın gerek üslubu gerekse duruşu ile siyasete edep ve adap dilini kazandırma çabası bile Türk siyasetinin içinde olması için yeterli bir sebeptir.
Önünüzdeki seçimlerde millet ittifakının tartışmasız adayı Meral Hanım olmalıdır. Abdullah Gül gibi; AKP çöplüğünde geri dönüşüm için işe yarar bir şey aramak millet ittifakı tabanının inanmış ve adanmışlığına büyük bir saygısızlık olup, hiç bir anlamı da yoktur. Böyle bir öneri İYİ Parti tabanında zerre miskal tasvip görmez.
Muharrem İnce'nin adaylığında olduğunu gibi; AKP'ye millet ittifakının adayını belirleme gibi bir alan açma fırsatını vermemek lazım. Kılıçdaroğlu ayağına takılan Muharrem İnce "çalı"sından kurtulup genel başkanlığını korumak için onu aday yapmıştı ama kazanan Erdoğan oldu.
 
Muharrem İnce ve ''Sarayın adayı'' söylencesi
Recep Tayyip Erdoğan geçtiğimiz cumhurbaşkanlığı seçiminde Meral Akşener ile yarışmaktan korktuğu için karşısında millet ittifakının adayı olarak Muharrem İnce'yi görmek istedi ve CHP de bu tezgaha gelerek aday göstermiştir.
Erdoğan bundan o kadar mutlu oldu ki; yandaş kanalları sadece kendisinin ve Muharrem İnce'nin toplantılarından canlı yayın yaptı. Meral Hanım da dahil olmak üzere diğer cumhurbaşkanı adaylarının hiçbirisinin toplantısı canlı verilmedi.
Oysa millet ittifakının adayı belliydi. Daha partisini bile kurmadan adaylığını önceden deklare etmiş Meral Akşener'di. Dolaysıyla, CHP bu süreci yanlış yöneterek, boşuna aday arayışına giderek Erdoğan'ın hiç zorlanmadan birinci turda seçilmesini sağlamıştır.
Bugünlerde gene Muharrem İnce üzerinden senaryolar yazılmaya başlandı. HDP üzerinden Millet İttifakı'na vurmalar netice vermeyince, ittifak sarsılmayınca bu sefer içten tacizlerle millet ittifakının bir başka yöntemle gücü kırılmak isteniyor.
Dolayısıyla, ya Muharrem İnce bunun için seçilmiş bir enstrüman olabilir veya olmasa bile eğer parti kurmak gibi bir maceraya girişecek olursa bu da Erdoğan'ın galibiyeti ile sonuçlanacak bir neticeye hizmet olacaktır.
Muharrem İnce tehlikeli söylemlerle yola çıktı. Özellikle öznesi "Kürt, Kürtler" olan cümleler kurarak dokunanın yandığı HDP seçmenine aklısıra selam çakıyor. Yani Muharrem İnce kuracağı parti ile cumhur ittifakına karşı kesin tavır almış olan HDP oylarını bölerek cumhur ittifakına alan açıyor.
CHP seçmeni belki "HDP barajı aşsın" diye ihtiyaç duyduğunda HDP'ye doğrudan oyunu verebiliyor, MHP'ye de vermişti nitekim ama Cumhur İttifakı'nın işine gelen böyle bir konjonktürde bir tane CHP'li seçmen Muharrem İnce'ye oy vermez.
Muharrem İnce'nin ihtirasları aklının çok önünde gidiyor. CHP'de olmak istediği her mevki için her türlü şans kendisine tanınmasına rağmen istediğini elde edemeyince "Kendi tanrımı kendim yaparım sonra da taparım" kompleksi ile hareket ederek Cumhur İttifakı'nın kesintisiz devamı için zeminine taş döşüyor, yol yapıyor.
Bugün Kemal Kılıçdaroğlu'nu şahsen daha iyi anlamış oldum. CHP seçmenini ikna etmek için kendisinin dahi talip olmadığı cumhurbaşkanlığı adaylığını Muharrem İnce'ye tahsis etti ama gene yaranamadı; gene zıplıyor, gene zıplıyor.
Diğer bir husus ise, ne garip ki; yandaş trollere göre sanki Erdoğan kazanılan bir seçim sonrası balkon konuşması yapıyor; en az o kadar mutlu ve mesutlar.
 
Abdurrahman Dilipak ve içten vurulmak
Allah öyle yüce, öyle muktedir ki; sizin muktedirliğiniz O'nunkinin yanında ne kadar aciz, ne kadar zavallı ve ne kadar da hiç kalıyor değil mi.
Nasıl mı?
Başıboş, saldığınız çirkef adamlarınız yıllardır muktedirliğinize sırtlarını dayayarak Atatürk'ün annesine yaptıkları her türlü galiz küfürler, aşağılık sıfatlandırma ve hakaretlerini duymazdan geldiniz. Siz bunlara kör ve sağır kaldıkça onlar bundan cür'et alarak daha da azdılar.
Şimdi gün geldi; ne garip ki bu sefer kendi mahallenizden bir müptezel yine kendi kadınlarınıza benzer aşağılık sıfatlandırmada bulundu ve cümle aleminiz feryad-ı figan eyleyip "Bire alçak sen ne dersin" dediniz. Çok haklısınız, ben de sizin gibi o müptezele "Bire alçak" diyorum ama sizinle benim aramızda fark var; siz hiç de dakikalı değilsiniz. Çünkü Atatürk'ün annesine yapılan aynı alçaklığa her daim duyarsız kalıp, izlemekle bile yetinmeyip, cesaret verdiniz.
Hepiniz milletten saklayarak başkalarına maal etmeye çalıştığınız ama bedellerini millete ödettiğiniz musibetlerin müsebbibi olan gerçekleri Allah tek tek dile getirip size itiraf ettiriyor. Yani tam da "Allah söyletiyor" atasözümüzün tecelli etmesi gibi bir durum söz konusu.
Vallahi ne diyeyim ki; itiraflarınız hoşuma gitmiyor da değil, zevkle izliyorum. Mesela bunları bizler söylemiş olsak hemen "Bu bir Fetö taktiği" derdiniz değil mi? Yine de dersiniz ama yama o kadar büyük ki kapatamayacağınızı siz de kestirebiliyorsunuz.
Mesela,
"Bizim kadromuz yeterli değildi. Dolayısıyla muktedir olamadığımız için ilk önce fetö ile işbirliği yapıp muktedir olduk, sonra da onları kemalistlerle çatıştırarak birbirlerine kırdırdık kendi muktedirliğimizi sağladık" dediniz. Bunu söyleyen de bizatihi genel merkezinizdeki bir yetkilinizdi. Allah'ım sen nelere kadirsin.
Sonra;
"Bugün de beraber hareket ettiğimiz cemaatler var. Bunlar da yine Fetö gibi ihanet ederlerse onlar için de gereğini yaparız." diyen de sizsiniz. Bunu diyen de cengaver has bir parti mensubunuz.
Sanki "Millet bedel ödeyip köprülerde ölmeye hazır olduğunu sürece biz her türlü riske girerek dini cemaat ve yapılar ile işbirliği yapmaya devam ederiz, yeter ki iktidarda kalalım" der gibisiniz.
Şimdi sıra geldi o askırıncaya, pıskırıncaya, tıskırıncaya ve de inşallah çatlayınca kadar yedirip içirdiğiniz meşhur 5'leriniz var ya; onların itiraflarına. Onların en az birkaçı ne diyecekler biliyormusunuz; "Bana sağladığınız ne varsa hepsini geri alın ama ne olur bana ilk halimi iade edin".
Bana öyle geliyor ki; Allah vicdanlarınızı dile getirecek ve bülbül gibi itiraflarınızı yukarıdaki örneklerde olduğu gibi tek tek şakıyacaksınız. Millet sizi bu tür itiraflarınızla sandık başında mahkeme edip, sonra da hükmünü verip sandığa gömecektir.
 
Ali Erbaş düzeltme yapmadı aklındakini tekrarladı
Keşke sen diyanet işleri başkanı olduğundan bu güne bir defa olsun cuma hutbesi metinlerinde rahmetli Atatük'e ahde vefa gereği rahmet okutmuş olsaydın da; ben de seni yanlış anlayan bir ahmak olsaydım.
Sayın Ali Erbaş bugün yapmış olduğunuz sözde düzeltme ile bizi ahmak yerine koyamazsınız. Siz de bilmelisiniz ki; Akıl, Allah'ın bize bağışlamış olduğunu en büyük nimettir. Zekamız da onu kullanabilme kabiliyetimiz olduğuna göre; aklımızdan zorumuz olduğunu düşünüp, zekamızla dalga geçmenize müsaade edemeyiz.
Hadi diyelim Atatük'ü lanetlemedin; yahu be Allah'ın kulu 1453'den 2020'ye kadar geldin, methüsenalarla kendisine biat ettiğin muhterem de dahil olmak üzere inceden inceye gönderme yapmadığın kimse kalmadı; şimdi zorda kalınca öldüğünü hatırladığın Atatürk'ün yaşıyorken hiç mi yaptıklarına dair bir şey hatırlamazsın.
Dedim ya; bizler aklını kullanamayan, birilerine biat edip onun azatlık kabul etmeyen kölesi değiliz, kötü bir huyumuz var; özgür düşünceliyiz ve hiç de ahmak değiliz.
 
Hadi bekliyorum; Ali Erbaş'in bizatihi kendi dilinden veya hazırlattığı herhangi bir cuma hutbesinde Atatürk'ün ismini de vererek ruhuna fatiha dilemiş mi, minnet duyguları ile anmış mı.
Bulun koyun metni önüme "Ben Ali Erbaş'ı yanlış anlamış bir ahmağım" diye bağıracağım ama şayet koyamazsanız ben de alayınıza "Ali Erbaş'ı tanıyamamış sizi gidi ahmaklar" demeye devam edeceğim.
Biz adamın fikrinin ne olduğunu bildiğimiz için zikrini de ona göre yorumluyoruz.
 
Bu arada Avrupa'da corona ile ilgili kısıtlamalar geri geliyorken, zamansız ibadete açılan Ayasofya hala dolup dolup taşıyor.
Ayasofya İslam'ın ayrıcalıklı kutsal bir mabedine dönüştürülünce insanlar da doğal olarak Ayasofya'yı ziyareti Arafat'a çıkmak gibi görüp akın akın ziyarete gidiyorlar. Kimin umurunda corona, sosyal mesafe vs.
Takip ediyorum; Cumhur İttifakı'nın algılarla iradelerini adeta ipotek altına aldığı muhalefet, "Ayasofya'ya karşı çıkıyorlar" tehdidinden korktukları için kaç gündür pandemi tehdidini dile getirerek artık Ayasofya'ya olan bu insan selinin durdurulmasına yönelik bir söylem geliştiremiyorlar.
Bu sitemim elbette toplum sağlığı açısındandır. Ama daha önce deklare etmiştim; Ayasofya'da hiç bir şekilde namaz kılmayı düşünmüyorum. Bir Türk milliyetçisi olarak benim önceliğim Ayasofya'nın hemen yanı başındaki Sultanahmet'te namaz kılmaktır. Eğer ki bir Türk olarak Ayasofya'yı birileri gibi ayrıcalıklı bilip kutsarsam, Sultanahmet Camii'nin mahsun bakışlarını üzerimde hisseder, kendisine vefasızca ihanet ettiğimi düşünürüm.
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.