1. YAZARLAR

  2. Murat YAZAN

  3. Görkemli tabutlar
Murat YAZAN

Murat YAZAN

platform
Yazarın Tüm Yazıları >

Görkemli tabutlar

A+A-

Ben bu millete aşığım! Tıpkı Marmara depreminde olduğu gibi, devlet harekete geçip bir şeyler yapamadan önce enkaz kaldırmaya ilk andan itibaren başladılar ve birçok insanı enkaz altından çıkardılar. Yardımlar afet haberi yayılır yayılmaz toplanmaya başlamıştı. Millet refleksini devletten çok önce gösterdi.

Ölenlere rahmet, yakınlarına başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyorum. Defalarca afet yaşıyoruz, defalarca yol gösteren, eleştiren, yeri geldiğinde öven yazılar yazıyoruz. Ve bu döngü hep böyle devam ediyor. Radikal önlemler alınmazsa bu lanetli döngü sürüp gidecek.

Devleti bir makine olarak tanımlayacak olursak; devlet hantal bir makinadır. Kendisini Max Weber’in deyimiyle 'bürokrasi kafesine' hapsetmiştir. En küçük bir işlem için imza kere imza, bürokrat kere bürokrat gerekir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti de tüm devletler gibi hantaldır. Yavaş işler. Bakanların uçaklara binip afet bölgesine gidip orada kameralara demeç vermeleri devletin hızlı ve etkili çalıştığını göstermez. Hızlılık 'devlet makinasının' doğasına da aykırıdır. Kendisini mevzuat, kural ve kanunlar üzerine inşa etmiştir. Bir yanıyla çok işe yarayan bu yapı, ani afetlerde paralize olur. Orada başka bir mekanizmanın devreye girmesi gerekir.  

On ili ve çevresini etkileyen felaket, bu topraklarda meydana gelmiş en büyük doğal afettir. Bir benzeri yoktur ve on bine yakın bina yıkıldı. Böyle bir manzarayla en güçlü, en varlıklı devletlerin başa çıkması kolay değildir. Kaldı ki bu felaket Avrupa ya da Amerika’da olsa kimse bizim insanlarımız gibi enkaz kaldırmaya kalkmaz. Yetkili birimleri bekler. Tam da bu nedenle milletime aşığım diyorum. Biz kelle koltukta komşularımızı kurtarmaya çalışırız. Bizim başka türlü bağlarımız ve 'insan' anlayışımız var. Belki de sahip olduğumuz en büyük zenginlik bu. Enkaz görenler karıncalar gibi üşüşüp büyük bir gayretle çalıştılar.

Marmara depremi Ağustos’da olmuştu. Enkaz altında kalanların donma, dışarıdakilerin barınma sorunu yoktu. Gerektiğinde ağaç altında uyundu. Bu felaket Şubat’ta, iklimi sert coğrafyada başımıza geldi. Çoğumuz enkaz altında kalanlar için meşhur "72 saat" söyleminin geçerli olmadığını biliyorduk. Söylemeye dilimiz varmıyordu ama enkaz altındakilerin donarak öleceklerini içimiz yanarak kestirebiliyorduk. Bu bölge için 72 değil, 48 saat vardı. Çünkü deprem uykuda yakalamıştı, Enkazdan çıkanların üzerlerine fanila, bazılarında pijama, eşofman vardı. Kimse kolay kolay kazakla, kot pantolonla uyumaz. Bu kıyafetlerin üzerini kar kaplayan enkazda sıcak tutma olasılığı yoktu.

ÖNERİLER:

1999 Marmara depreminden sonra çok başarılı bir yapı mevzuatı oluşturuldu. Ancak mevzuatların oluşturulması yetmez, Uygulanması önemlidir. Bu bağlamda;

1. Zemin etüdünün durumuna göre yeni binaların denetlenmesi görevi belediyelere aittir. Bölgede 1999’dan sonra yapılan ve çöken binaların müteahhitleri, denetlemeyle görevli kişiler PARTİ AYRIMI OLMAKSIZIN bilinçli taksirle ölüme sebebiyet vermek suçundan yargılanmalı, ceza enkazdan çıkan tüm vefatların sayılarıyla çarpılmalı, ayrıca ölenlerin yakınlarına maddi manevi tazminat hakkı verilmeli ve UYGULANMALIDIR. Ondan sonra görelim bakalım kim çürük bina yapacak, kim yapıya ruhsat verecek! Bu yasamaya düşen önemli bir görevdir. Bu yasa çıkarılır ve uygulanırsa bir daha bu ülkede yeni bina çökmez.

2. 1999 öncesi yapılan tüm yapılar yer, bölge, şehir ayrımı olmaksızın (anıtsal yapılar ve SİT alanı hariç) ne kadar sağlam görünürse görünsün zorunlu kentsel dönüşüme tabi tutulmalıdır. Hak sahiplerinin hakkı yenmeden, birilerine makul kar dışında rant sağlamadan.

Radikal bir yaklaşım gibi görünmekle birlikte, milyonlarca hayatı kurtarır.

3. Daha radikali; en büyük yıkımlar suya doymuş ovalar üzerine yapılan şehirlerde gerçekleşiyor. Antakya Amik Ovası gibi. Yıkılan yerlere yeni binalar yapmak yerine şehir yapılaşmaya daha uygun zemin üzerine kurulmalıdır. "Çok masraflı" diyenler olabilir ancak kanal İstanbul saçmalığına ayrılacak kaynak, bu tür hayat kurtaran işlere ayrılabilir.

4. Depremin, afetin Millet İttifakı, Cumhur İttifakı olmaz. Afet parti ayırmıyor. Belediyeler kentsel dönüşüm projeleri için iktidarla çalışmak durumunda. İktidarın seçimle el değiştirmesi söz konusu. İktidarda kim olursa olsun, belediyelerle eşgüdüm halinde çalışmalı. Belediyeden gelen yazılara ergen kaprisiyle cevap vermemek, bundan siyasi rant beklemek bu millete yapılacak en büyük İHANETTİR! Belediyeleri çalıştırmazsanız bunun hesabını ilk etapta halk, seçim sandığında da iktidar öder!

5. Kanun gereği yardım dağıtımları AFAD tarafından organize ediliyor. AFAD hantal devlet makinasının hantal kurumu olduğunu bu afette ortaya koydu. Bir radikal öneri daha; AFAD Türk Silahlı Kuvvetleri'ne bağlanarak bağımsız bir kurum haline getirilmeli. Bu ülkede son 20 yılda bürokrasiye liyakatsiz yenge, baldız, enişte, kayınço atamalarına şahit olduk. TSK’da hızla refleks gösteren yetişmiş istihkâm ve levazım subayları var. Uzmanlık alanları savaş anında bile hemen harekete geçip yaşam alanları yaratmak, insanlara gıda ve barınma olanakları sağlamak. Gelen yardımların sevk ve idaresini onlardan iyi yapacak bürokratlar olduğunu düşünmüyorum.

Bu ciddi bir sınavdı ve sınavı sadece millet geçti. İlk günden itibaren yardımlar toplandı. Değil on şehir, yüz şehre yetecek yardım tırları yola çıktı, daha da çıkacak. Bazı şirketler ve şahıslar ürettikleri ürünlerini maliyetine verdiler. Tırcılar mazot parasına bunları taşıdılar, kar amacı gütmediler. İki yorganı olanlar bir yorganını yıkayıp temizleyip bölgeye gönderdi. Hiçbir şeyi olmayanlar dualarını gönderdiler. Sadece ben, ona yakın whatsapp grubuna davet edildim. Beton kırsın diye onlarca hilti almaya çalışanlar, bot, bebek bezi ve ihtiyaç malzemeleri toplayanları biliyorum. Bu sadece benim bildiklerim. Bu millet gerçekten özel bir millet. Peynirin 300 lira olduğu ülke ekonomik sıkıntıyı falan unuttu. Milletimiz bu ağır ekonomik şartlara rağmen elinden geleni yapıyor.

Önerilerimin önemli olduğunu düşünüyorum. Ben enkaz altından çıkarılanlarla değil, afetten sonra ayakta kalan bina, yol ve havaalanlarıyla gururlanmak istiyorum!

Bir çift lafım da gsm operatörlerine;

Gsm operatörleri; Her afette olduğu gibi bu afette de çuvalladınız! “Baz istasyonlarını kurduğumuz binalar çöktü, elektrik yok” vs. diye ağlayacağınızı biliyorum. Hepimizi günde on kere arayıp “taahhüt süreniz bitti” diye taciz etmeyi, yeni tarife kakalamaya çalıştığınızı, ödemesi geciken faturalara 20 lira açma kapama bedeli yansıttığınızı (bir düğmeye basarak hat açılıyor.) yaşadık. Az yeseydiniz de 100’er tane seyyar baz istasyon aracı alsaydınız bölgede telefon ve internet sıkıntısı olmasaydı. Öneriler kısmına 6. Madde de buradan olsun.

6. Afet bölgesinde abonelerine kaliteli ve kesintisiz telefon, internet hizmeti vermeyen gsm operatörünün lisansı bedelsiz iptal edilir. Hadi yapmayın da göreyim.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum