Zeynel KOZANOĞLU

Zeynel KOZANOĞLU

Ortak Ses
Yazarın Tüm Yazıları >

EDEP YA HU!!!

A+A-

 

“Edep Ya Hu...”

Geçmişte, dükkânlarda, iş yerilerinde böyle bir levha bulunurdu. İnsanlar konuşurken edep erkândan uzaklaşmasın diyeydi bu... Bana kalırsa www.ortakses.com sitesinin tepesine böyle bir levha konulması gerekiyor. Yazı yazan kimi arkadaşlar daha temkinli olurlar ve böylece bir kesim insanımıza hoş görüneblme uğruna bir başka kesimi kırıp geçirmezler. Elbette umurlarındaysa bu...

Şunu demek istiyorum. Ben bu sitede yayınlanan yazıları akıl ve ruh sağlığı yerinde, kültürü yeterli kişiler tarafından yazıldığını varsayıyorum. Bunun aksi geçerli kılınacak olursa, herkes aklına geleni yazar, kulağına çalınanı yazar, hatta kendisine doğru gibi geleni doğru diye yazar.

O zaman da kargaşa başlar. Kimin kime sövdüğü, kimin kimi sevdiği belirsiz bir hal doğar.

Peki, bu sitede böyle bir yazı yer aldı mı? Evet yer aldı.  Hem de çok üzüldüğüm bir nokta, yazar arkadaşın adının önünde “Dr.” harfleri var. Bu eğer “Doktor” demek ise üzüntüm daha da büyür. Böyle bilimsel kariyr sahibi bir kişi nasıl böyle bir yazıya imza koyar. Ve neye dayanarak?

O yazıyı okumamış arkadaşlara kolaylık olsun diye bilgi vereyim. 1944 yılında Stalin’in zulmünden Türkiye’ye kaçan 146 Azeri kardeşimizi o günlerin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü Sovyetlere geri verdirmiştir. Onların öldürüleceğini bile bile geri göndertmiştir.

Yazıda dile getirilen olay gerçektir. Ve bütün insanları kahredicidir. Azeri kardeşlerimden birinin kılına zarar gelmiş olması, başkalarını bilmem ama, beni torunlarımdan birini yitirmiş olmak kadar kahreder. Ancak kişi kişiye biz böyle iken, işin içine devlet girince, devletlerden de canavar olanlar girince herhalde kahrola kahrola katlanacağımız durumlar doğar ki, bunu akıl edememek akılsızlıktır.

DÜNYADA OLUP BİTENLER...

Dünyada devletler arasında neler oluyor, haberimiz var mı? Günümüzden elli yıl kadar önceydi. İzmir’de gazeteciydim. Yunanistan’dan eşi ve iki küçük çocuğuyla kaçıp gelmiş ve Türkiye’ye sığınmış bir ailenin Yunan’a geri yollanmak üzere olduğu haberini aldık. Üç beş gazeteci Emniyet Birinci Şubeye gittik. Adamı ve kadını gördük. Tipik bir yoksul Anadolu köylüsü görünümündeydiler.

Müdür beye bir şeyler söyleyecek olduk. “Boyunuzdan büyük işlere karışmayın beyler... Bu bir devlet işidir ve şimdi aklınızı kullanın ve kaçın kaybolun buradan...” dedi. Bilmiyoruz ki hangi hesaplar araya giriyor. Hangi ihtimaller göz önüne alınıyor. Davulun sesi uzaktan hoş gelebilir.

Sonra, “Devletin bekası” diye bir kavram var. Elinizdeki devletin devam edebilmesi için nelere dikkat edeceğinizi zamanın koşulları belirliyor. Tarihe bakıverelim. Osmanlı’nın otuza yakın padişahı kardeş kaatili, ana baba katili ve hatta bebek kaatili. Muratlardan birinin padişah olduğu gece saraydan tam on sekiz cenaze çıktı. Bunlardan biri de sekiz aylık bebekti. Anasını emiyordu. Beklemeyip boğdular.

Kanuni Sultan Süleyman kendi çocuklarını ve torunlarını öldürttüğünde benim bugünkü yaşımdaydı. Bırakınız saltanatı, yaşamanın bile insanın artık umurunda olmaması gereken bir yaş bu. Ve daha önce de taa Cem Sultan’ın Girit adasında ele geçirdiği çocuklarını ve torunlarını da öldürtmüştü. O da katmerli kaatildi. Üstelik Türkye’den kaçışlarından kırk yıl sonra.

Bu hükümdarlar devletin devamlılığı için bunu yapmışlardı. Üstelik dedelerinden izinli olarak...

Peki, şimdi bu kimseleri “ecdadımız” diyerek bağrımıza basarken Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunda payı bulunan, bu devletin on iki yıl boyunca cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan ve neredeyse elli yıl önce ölmüş biri hakkında insan ağzına asla yakışmayacak bir dil kullanmak insanca mıdır?

İsmet İnönü eleştirilebilir. Hatta ben de bu konuda bir şeyler söyleyebilim. Ancak  işitenlere             Edep Ya hu” dedirtecek laflar edersem, bu İsmet Paşayı küçültmez ama, benim terbiye yönünden noksanımı ortaya koyar. Ayıplanırım. Utanmaya davet edilirim.

SEN OLSAYDIN...

Sen cumhurbakanı olsaydın ne yapardın?

Tepene ayı dikilmiş. Topuyla, tankıyla “Geldim, geliyorum” diyor. Öte yanda bir kaatil, bütün Avrupa devletlerini yutmuş. Senin ülkenin güveneceği dal yok. Askerinin ayağında postal yok. Elinde çomak bile yok.  Ve ayı diyor ki: “Ya o kişileri ver, ya da geliyorum haaa!...”

Evet, şimdi söyle arkadaşım, o gün sen Türkiye Cumhurbaşkanı olsaydın ne yapardın?

 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum