1. YAZARLAR

  2. Zeynel KOZANOĞLU

  3. ANADOLU PARTİSİ DE YOK ARTIK…
Zeynel KOZANOĞLU

Zeynel KOZANOĞLU

Ortak Ses
Yazarın Tüm Yazıları >

ANADOLU PARTİSİ DE YOK ARTIK…

A+A-

Resmi kayıtlara göre Türkiye’de siyasi parti sayısı 100 imiş. Anadolu Partisi kapatılıyor. Demek oluyor ki, 99 a inecek. Bunun ne anlama geldiği üzerinde beş on dakika kafa yoralım mı? Siyasi görüşümüzü katmadan, tam anlamıyla tarafsız bir biçimde düşünelim.

Bu kadar parti fazla mı? Evet, çok fazla… Siyasi partiler niçin vardır?  Ülkeyi bir yerden alıp daha ileride bir yerlere taşımak için… İyi ama bir ülkeyi kanatlandırıp uçuracak olsak bile bunun için yüz ayrı yol yordam yok ki… Eksikler belli, yapılacaklar belli, imkânlar belli…

İşte dört parti bas bayağı ortalığı yeterince tutuyor. Hadi diyelim ki, bir dört partiye daha ihtiyaç olsun… Geri kalan 91 in adı nedir, başkanı kimdir, dediği nedir? Size samimi bir itirafta bulunayım. Altmış yıldır bir yandan seçmen olarak, bir yandan da eli kalem tutan biri olarak, gazeteci olarak siyaseti yakından izleyen biriyim.

İzmir’de gazeteci olarak çalıştığım yıllarda hemen bütün siyasi liderlerin peşinde görev yaptım. Mitinglerini izledim. Konuşmalarını gazetelere, radyolara ulaştırdım. Ben buna rağmen bir Cumhuriyet Halk Partisi ile Demokratik Sol Parti arasında ne fark olduğunu kavrayamadım.  Daha ayıbını söyleyeceğim, DSP nin adını yazabilmek için google’dan yardım aldım. İsterseniz geri zekâlı olduğuma hükmediniz. Gerçek bu.

CHP denildiğinde  Hindistan’ın Gandi’sini andıran biri,  DSP anılığında da koca göbekli biri gözümün önünde canlanıyor.  Biri bizi “Ha iktidara geldim, ha geliyorum” diye diye avutuyor. Öbürünün seçimden seçime adı öne geliyor. Ondan sonra toz…

Biri Atatürk’ün güzel adını, diğeri de Bülent Ecevit’in temiz adını yelken edinmiş. Ama iki partinin kulvarı tek.

Bir Konferans salonuna bin aydın kişi oturtulsa, bizdeki siyasi partilerin başkanları da ne için parti olduklarını anlatsalar, acaba birbirinden farklı kaç “tebliğ” çıkar. Ben şuna inanıyorum. Bütün siyasi partilerin başkanları, çekip çeviricileri tek tek çok değerli insanlardır. Çok dürüst, yurt sever, insan sever, gözü tok insanlardır. Her biri bugün siyaset sahnesinde bulunanlar derecesinde ülkemizi yönetmeye de ehil insanlardır. Ancak bu yetiyor  mu?

Sözü şuraya getirmek istiyorum. Aklına gelen, kafası bozulan herkes bu ülkede siyasi parti kuruyor. Merak ediyorum, bu insanlar biraz biraz ünlenince “Memleketi ben kurtaracağım” hayaline mi ulaşıyorlar?  Yoksa bu heves niyedir? Araştırılacak bir konu.

Dünya çapında bilim adamı bir Yaşar Nuri Öztürk… Türkiye’de milyonlar “O ağzını açsa da bir şey söylese…” diye bekliyor. Hakkında tezler yazılmış, yazdığı kitapların kalınlığı kendi boyunu geçmiş bir dev adam. İşini gücünü bırakıyor. Bir partiye giriyor. Milletvekili seçilmiş olmakla boyunun ölçüsünü aldığını sandığımız sırada bir de bakıyoruz siyasi parti kurmuş.

Kardeşim, o kadar yazdın, okudun da Don Kişot’tan haberin olmadı mı? Adam yel değirmeniyle savaşmaya kalkışıyor.  Sen kırk yıldır İslamın özünü anlatıyorsun, senin üstüne bunları söyleyebilen yok. Peki, bu millete Allah yolunda gerçekleri söylemekle yaranabildin mi de Siyasette söyleyeceklerinle yaranabileceksin? Hele de Deniz’in kanatları altımda…

Başkaca örnekler üzerinde durmayacağım. Kimseyi incitmek istemiyorum.

Ama ben bir yurttaş olarak, bir seçmen olarak demek istiyorum ki, benim insanımın kafası zaten yok derecesinde karışık… Bir de seçimden seçime yüz koldan saldırarak o kafaları büsbütün karıştırmaktan ne buluyorsunuz?

Ve siyaset yoluyla geldiğiniz koltuklar ananızın memesi mi kardeşim? Bir geldi mi gitmek bilmiyorsunuz. Geçmişte Süleyman Demirel hakkında bir fıkra dolaşırdı. O günden kırk yıl önce Türkiye’ye gelen bir turist her yerde “Süleyman Demirel” adıyla karşılaşmış ve “Kimdir bu?” demiş. Anlatmışlar… “Ülkemizin yüksek yöneticisidir…” filan.

Kırk yıl sonra aynı turist Türkiye’ye geldiğinde yine Süleyman Demirel adıyla karşılaşınca sormuş: “Arkadaşlar” demiş. “Kırk yıl önce bir Süleyman Demirel’iniz vardı, şimdiki bu kişi onun torunu filan mı?” demiş… “Hayır, o Süleyman’ın ta kendisi” demişler.

Etmeyin, eylemeyin efendiler… Dünya önünde bizi küçük düşürüyorsunuz..

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.