1. YAZARLAR

  2. Ruhittin SÖNMEZ

  3. AFRİN ÜZERİNDEN PSİKOLOJİK HAREKAT
Ruhittin SÖNMEZ

Ruhittin SÖNMEZ

Yazarın Tüm Yazıları >

AFRİN ÜZERİNDEN PSİKOLOJİK HAREKAT

A+A-

Cumhurbaşkanı Erdoğan Afrin’e yönelik “Zeytin DalıHarekâtını” bir “savaş” olarak tanımlayarak buradan bir “savaş atmosferi” yaratmaya çalışıyor. Bu atmosferi kamuoyuna yaymak için de her fırsatı kullanıyor.

En önemli devlet meselelerini bile partisinin il kongrelerinde gündeme getiriyor.

Hafta sonunda AKP’nin Kahramanmaraş ve Gaziantep il kongrelerinde konuştu.

  • Partililerin ‘Reis bizi Afrin’e götür’ sloganları atmaları üzerine; “Sefer görev emri olanlar göreve hazır olsunlarama şu anda ihtiyaç yok. Karar verildiği anda yola revan oluruz” dedi.

Oysaki böyle bir ihtiyacın olmadığı ve bu şartlarda olmayacağını hem kendisi ve hem de TSK mevcudu ve harekâta katılanların niteliklerini değerlendiren herkes biliyor.

Ancak bu söze inanan vatandaşlarımız tarafından e-devlet “sefer görev sorgulama hizmeti” yoğun bir ilgi gördü. E-devlet kilitlendi, bu hizmeti veremez hale geldi.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisini izleyenler arasında bulunan ve asker selamı vererek ağlayan, asker kıyafetli küçük bir kız çocuğunu gördükten sonra kürsüye çıkarttı.

Ağlayan çocuğa sarılan Erdoğan, “Türk bayrağı da cebinde… Şehit olursa inşallah, bayrağı da inşallah örtecekler. Her şeye hazır, değil mi?”

Elbette şehitlik kutsal bir kavram ve her Türk gerekirse vatan için şehit olacak bir inanca sahiptir. Ancak gerektiğinde asker ve asker adaylarına gösterilebilecek bir hedefi ve motivasyon cümlelerini küçük bir kız çocuğuna söylemek ne kadar doğrudur?

Bir devlet başkanının küçük bir kız için ölmeyi teşvik edici değil, daha güzel yaşayabileceğine dair umut veren konuşmalar yapması gerekmez mi?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “çözüm süreci” dediği dönemde teröristlerce şehit edilen Mehmetçiklerin cenaze törenlerinde “şehitler ölmez, vatan bölünmez”sloganlarının atılmasına dahi karşı çıktığını hatırlıyoruz. Hatta bu sloganların söylenmemesi için gerekli önlemleri aldırdığını biliyoruz.

Dahası, bu sebeple Devlet Bahçeli ve Kemal Kılıçdaroğlu’na "Siz kandan besleniyorsunuz, kafatası milliyetçilerisiniz" dediğini de unutmadık.

Ancak “savaş atmosferi” yaratmak şu anki politikalarına daha uygun geliyor.

SAVAŞ DEĞİL TERÖRLE MÜCADELE

Öncelikle tespit edelim ki, Afrin’de TSK’nın yaptığı bir savaş değil, terörle mücadele operasyonudur.

Üstelik 1980’den itibaren muhtelif tarihlerde yapılan terörle mücadele operasyonlarının en büyüğü de değildir. Türkiye’nin 50 bini aşan sayıda askerle yaptığı operasyonlar olmuştur. Hiçbiri iç politika malzemesi olmamış, savaş atmosferi oluşturulmamıştır. (Afrin Harekâtına katılan kuvvetlerimiz, ÖSO dâhil, 25 bin civarındadır.)

Afrin’de Türk ordusunun karşısında bir ordu yoktur, terör örgütleri vardır.

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan yarattığı savaş atmosferi içerisinde halkın hoşuna gidebilecek bazı sözler de serpiştiriyor.

Anketlerde sığınmacı Suriyeliler konusunda toplumumuzda biriken bir tepki olduğunu gördü.

“Misafir ettiğimiz 3,5 milyon Suriyeliyi, topraklarına geri göndereceğiz" dedi. “Bunun için sınırın iki tarafında konutlar yapılacağını ve Suriyelilerin oraya yerleştirileceğini” söyledi.

Oysaki daha birkaç ay önce, Gıda Tarım Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba tam tersini söylemişti: “Suriye'den gelen 3,5 milyon misafirlerimiz var, kendileri gitse biz onları göndermeyeceğiz, bizim ihtiyacımız var” demişti.

Hâlbuki yapılması gereken belliydi. Suriyelilerin ülkelerine geri dönebilecekleri siyasi ve ekonomik şartların oluşmasına katkı sağlamak gerekiyordu.

GİZLİ GÖRÜŞMEDE NELER KONUŞULDU

15 Şubat 2018 tarihinde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD Dışişleri Bakanı Tillerson’la, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun tercümanlığında, 3 saat 15 dakikalık resmi tutanaklara geçirilmeyen bir görüşme yaptı.

Bu tarz bir görüşme hiç bir ciddi devlette olağan sayılmaz. Türkiye Cumhuriyetinin diplomatik geleneklerine de aykırıdır.

İYİ Parti’nin resmi basın açıklamasında, “tutanaklara geçirilmemiş bu toplantıda alınan hiçbir kararı ve verilmiş hiçbir sözü tanımadığını ve bağlayıcı saymadığını yüce Türk Milleti önünde bütün devletlere deklare etmektedir… Sayın Meral Akşener’in Cumhurbaşkanı seçilmesi ile birlikte, Türkiye Cumhuriyeti’nin dış politikalarını yeniden inşa ve ihya edeceğiz. BOP çerçevesinde kayıt dışı verilen sözleri tarihin çöplüğüne atacağız” ifadesi yer aldı.

***

  • İYİ Parti çok önemli iki soru sordu. Türk milletinin bu soruların cevabını bilmeye hakkı vardır:

“Afrin operasyonunu başarıyla tamamlayıp Suriye’nin bütünlüğünü sağladıktan sonra geri çekileceğiz,” dediğinize göre,

Şam ile doğrudan diyalog kurmak için ne bekliyorsunuz?

Amerika’ya, Afrin ve Menbiç’te izin verilen alanlarda kalmamız karşılığında, Fırat’ın doğusunu PYD/YPG’ye bırakma sözü verdiniz mi?

  • Bir de CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba’nın iddiası var. “O toplantıda, Cargill’in talepleri doğrultusunda, şeker fabrikalarının satışı görüşüldü.”

Doğru mu? Bu konuda bir söz verildi mi?

Bilmeye hakkımız var.

FESLİ KADİR’İN ÖNEMLİ ZİYARETÇİLERİ

Türkiye Cumhuriyeti devletinin protokoldeki ilk iki ismi, “fesli Kadir” olarak bilinen, sözde tarihçi Kadir Mısıroğlu’nu hastanede ziyaret ettiler. Önce Cumhurbaşkanı Erdoğan, arkasından TBMM Başkanı İsmail Kahraman (Şevki Yılmaz ile birlikte) Mısıroğlu’na bizzat “geçmiş olsun” dediler.

Türk Milleti olarak bizleri temsil makamında olan bu iki devlet adamının ziyaret ettiği kişinin “herhalde devletimiz ve millet olarak bizler için çok değerli özellikleri olmalı” diye düşünebilirsiniz.

Bu adam gerçekten çok özel biri.

İstiklal Harbimizde “keşke Yunan galip gelseydi” diyebilecek kadar Atatürk ve Türk düşmanı…

Türkiye Cumhuriyeti devletimizin kurucusu Atatürk’e nefretini “10 Kasımda saat 9.05’de kenefe gidin” diye açıklayan bir terbiyesiz…

"30 Ağustos zafer değil, yenilgidir… Mustafa Kemal’in verdiği zararı Yunan vermezdi” diyen bir meczup…

"Atatürk'ü sevenler ahmak ya da sahtekârdır" diyen bir edepsiz…

"Bir kâfiri (Mustafa Kemal Atatürk'ü kast ediyor) beğendin mi namaz kılsan da kâfir olursun. Oruç tutsan da kâfir olursun. Hacca gitsen de kâfir olursun. İman hassas bir şeydir" diyen bir din istismarcısı…

İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif Ersoy hakkında “pezevenk, serserinin teki”diyen ortak değerlerimizin düşmanı bir çukur adam...

Ben bu kişiyi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Beştepe’deki sarayda ağırlamasını anlayamıyorum. Erdoğan ile Meclis Başkanı İsmail Kahraman’ın bu adamı hastanede ziyaret etmelerini de tasvip edemiyorum.

Bu eylemlerinde Türk Milletini ve bir ferdi olarak beni temsil etmediklerini ilan ediyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.