1. YAZARLAR

  2. Bahattin AYHAN

  3. Vekalet savaşları olur da, vekalet iktidarı olmaz mı?
Bahattin AYHAN

Bahattin AYHAN

Ortak Ses
Yazarın Tüm Yazıları >

Vekalet savaşları olur da, vekalet iktidarı olmaz mı?

A+A-

Vekalet savaşları özellikle 21. yüzyılda pek moda oldu. Sovyetler'in dağılması sonrasında oldukça da gelişti. Savaşta olması gereken güç, savaşa beslediği terör örgütlerini sokuyor. Onlara maddi, manevi, lojistik her türlü desteği veriyor. Böylece kendi askerinin ölümünü önlemiş oluyor. Savaşta ölen ise vekalet savaşını yapanlar oluyor. Ortadoğu savaşları artık vekalet savaşları şeklinde yürütülüyor. Türkiye’ye karşı dost ama Türkiye’ye karşı düşman olanlar böylece kendilerini gizliyor ve vatandaşlarının hayatını feda etmiyorlar. IŞİD, PKK, El Nusra, Müslüman Kardeşler ve diğerleri gibi kanlı örgütler bu işin taşeronluğunu yapıyorlar. Ortamı kan gölüne boğuyorlar. Vekalet savaşları işte böyle bir şey. Türkiye açısından baktığımızda esas düşman yerine vekalet düşmanla karşılaşıyoruz. Vuran, kıran, yakan, yıkan, öldüren onlar. Arkalarında kim var? Onlara güç veren devletler var. Bu devletlere karşı Türkiye bir şey yapabiliyor mu? Hayır sadece yaygara koparıyor.

Türkiye bir garip yönetimin kucağında "Deve tellal iken, pire berber iken, annem beşiğimi tıngır mıngır sallar iken" misali tıngır mıngır sallanıyor. İki ortaklı görünen siyasi iktidar aslında resmi iktidar zahiri iktidar. Yanına aldığı küçük ortak yönetimin dışında, resmiyeti yok. Sadece ittifaklar. Resmen ortak değil. Ortak olsa yönetim içinde bakanları, sorumluluk alan üyeleri olmaz mı? "Olumlu işlerde ben yaptım, olumsuz işlerde o yaptı" diyerek sorumluluktan kaçmanın bir yolu bu olsa gerek. Küçük ortak "af" diyor af çıkıyor, "kayyum" diyor kayyum tayin ediliyor… Vesaire vesaire.  Şimdi de küçük ittifak Anayasa Mahkemesi'nin yeniden yapılanmasını gündeme getirdi. Demokrasiden geri kalan bir iki kurumu da yok etmeyi hedefliyor. Hani iktidar adildi, özgürlükçüydü, milliyetçiydi? Tepki geldiğinde "ben yapmadım o yaptı" mantığı ile birileri avutuluyor. Rabia selamına secde ediliyor. Dokuz ışık sorgulanıyor.

Nuh’un gemisi Tufan sonrası, yağmurlar dindi ve gemi Ağrı dağına oturdu. Hz. Nuh Peygamber’in her gün uçurduğu bir güvercin, bir gün ağzında ot parçasıyla döndü. Bunu gören Nuh peygamber karaya ayak bastı. Herkes sularda boğulurken gemideki canlılar hayatta kaldı ve çoğaldılar. İnsan ister istemez kendi kendine soruyor Nuh tufanı yakın mı diye? 

Dünden daha yakın olduğunu söylersek keramet olmaz. Hele bir ABD seçimleri belli olsun. Kazanana göre dünya şekillenecek, Tufan olacak. Türkiye bu Tufanın neresinde olacak derseniz: Tufanda en fazla zarar görenler arasında yerini alacak. En azından "dün dündür, bugün bugündür" diyenler olmayacak.

Bekri Mustafa hafız olmuş, medreseye devam etmiş. Sonradan içki içmeye başlamıştır. IV. Murat döneminde yaşamış ve baskılara bayrak asmış, kendini içkiye vermiştir. Kendisi "sarhoşların şahı", "içki yasağını delen halk kahramanı", "ayyaşların babası" adlarıyla anılmıştır. Baskılara baş kaldırmıştır.

Bekri Mustafa, İstanbul’da IV. Murad döneminde kayıkçılık yapmaktadır. Bir gün kayığına iki kişi  biner. Denize açılırlar. Mustafa içki testisini çıkarır lıkır lıkır içmeye başlar. Bunun üzerine IV. Murad "Ver de biraz biz içelim" der. Bekri Mustafa "Sizin gibi beyzadeler bunu içmez. İçindeki su değil rakı, hem içerseniz kendinizi de beni de yakarsınız" der. "Hele bir ver de içeyim." Ağzına bir yudum alır. "Ben padişahım yanımdaki de vezirim, içki yasak sen sultandan korkmuyor musun?" demesi üzerine Bekri Mustafa "Denize açıldık bizi nereden görecek? Ben sana demedim mi içme size göre değil, bunu kaldıramazsın diye, bak iki yudum içtiniz sapıttınız!" der.

Günün sözü

Bilgin olan konuşur ama alim olan dinler (Anonim)

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.