1. YAZARLAR

  2. Adem ARI

  3. Tükçemiz, Kürtler ve Sonrası
Adem ARI

Adem ARI

YAD
Yazarın Tüm Yazıları >

Tükçemiz, Kürtler ve Sonrası

A+A-

TÜRKÇEmiz, KÜRTler ve Sonrası

Dünya üzerinde yok olmuş milletler vardır.

Bugün Kızılderili milleti yok, İnka milleti Aztek milleti yok. Ancak Kızılderili İnka, Aztek torunları var sadece.

Kuzey Afrika’da Berberiler nerede, Eski Mısırlı Kıptlar nerede? Evet varlar ancak Berberi ve Kıpt olarak değil Arap olarak.

Talas savaşından sonra Müslüman olup Abbasi ordusunun belkemiği Ortadoğu ve Anadolu’ya gelen Türkler nerede?

Anadolu’dan önce Arapların TÜRKİYE dediği Tulunoğulları ve İhşidler nerede?

Türk tarihi maalesef yok olan Türk kavimleri ile dolu. Neden yok oldular? Baskın yabancı kültür ve nüfus altında eridiler. Giyim-kuşamları, yeme içmeleri değişti. Düşünceleri değişti, türküleri değişti çünkü dilleri değişti.

Dil’in kaybı milliyetin kaybının son noktasıdır.

Dil ses ve harfleriyle şekilden oluşan bir olgu değil,

Dil; bir milletin düşünme felsefesi, hayatı okuma biçimi,

Dil bir milletin eşyayı algılama tarzı,

Dil; gönlün sesi, dil; ozanın sesi,

Dil; dindarın gözyaşları ile duası,

Dil; ninni, dil; kahramanlık türküsü,

Dil İzmir’in dağlarında açan çiçek,

Dil; Kafkas kartalı Şeyh Şamil’in narası,

Dil; aşrı aşrı memlekete giden gelinin yarası

Dil; Sakarya’ya yokuş çıkartan ses,

Dil; Bektaşi’ye “Ya Ali” dedirten nefes.

Dil; “geldiniz gaaariii” diyen tatlı bir karşılama

Dil; Önce bakışan sonra titrek sesle konuşan dudaktan çıkan gönül sızısı

Dil; atanın oğula vasiyeti.

Güzel Yurdumuz Türkiye’deyiz. Bu toprakları nasıl Yurd yaptık. Kılıcımız, kanımız, dinimiz ve dilimizle.

Bizden önce bu topraklara gelen Türkler de vardı ancak onlar dillerini kaybettiler ve Türklük şemsiyesinden yana düştüler.

Talas savaşından sonra Araplarla Türkler diyalog sürecine girdi. Bundan sonra kitleler halinde Müslüman olan Türkler Horasan’da Abbasilerle Emevi hanedanına darbe yaptılar. İhtilalci Türkler Abbasi devletinde askerlik hizmeti yaptı.

Türkler için Bağdad yakınında Samarra şehri kuruldu. Garnizon şehir. Türk-İslam kültürü özgün ilk örneklerini burada verdi. Burada yetiştirilen Türk askerler aileleriyle Bizans sınırına yerleştirildi. Türkler Bizans ile Abbasi arasına tampon oldu. Bölge sık sık Bizans ile Abbasiler arasında el değiştirmesine rağmen Türk aileler geri çekilmedi.

Maalesef Orta Asya’dan yeni kitleler de gelmedi. Bölgelerinde kuvvetli olan Türk valiler devletler kurdu: Tulunoğulları ve İhşidler gibi. Yeni kitlelerin gelmemesi burada olanları baskın kültürün hegomanyası altına itti. Fars bölgesine yakın olanlar maalesef Farslaştı, Arap bölgesine yakın olanlar Arap kültürünün etkisiyle Araplaştı.

Orta Asya’dan beslene dil de yok oldu. Bölgede adeta Farsça’nın Kuzey-Batı lehçesi diyebileceğimiz karma bir dil oldu.

Sonrasında Selçuklu Türkleri geldi bölgeye. Sultan Alpaslan, Romen Diyojen’le yaptığı anlaşmasına; “Türklerle Bizans arasındaki sınır ötedenberi İslamlarla Bizans’ın doğal sınırıdır” diyerek Mersin Toroslardan, Kars’a kadar bir hat çizdi ve “Bu bölge Türklerin olacak” dedi. Selçuklular geldi; Saltuklular oldu, Artuklular oldu.

Tuğrul, Çağrı, Alpaslan, Tapar, Sancar, Bey, Sultan isimleri oldu.

Batıda Selçuklular kendini yeniledi. Büyük Selçuklu’dan, Türkiye Selçukluları doğdu ancak Orta Asya kaynağı kurur gibi oldu. Orta Asya ile aramıza Harzemşahlar girdi.

Selçuklu Sultan adları İranlaştı; Kılıç Arslan’ların yerini Keykubat, Keyhüsrev, Keykavus’lar aldı.

Bilim dili, Arapça, resmi dil Farsça oldu. Türkçe, sokakta kaldı.

İmdada Moğollar önünden kopup gelen Türkmen kitleleri yetişti.

Batı Anadolu kuzeyden güneye Türkmenlerle dolup taştı. İran yaylalarında eğlenmeyen Ahmet Yesevi müridleri, Alperenler, Anadolu’ya Türk Mührü vurdu. Türkçe Anadolu’da sazdan söze, gönülden dile işlendi. Yunuslar, Hacı Bayramlarla Batı Türkçesi oluştu. İşte bu Türkçe sayesindedir ki Farsca yazan Mevlana’nın oğlu Sultan Veled bile Türkçe yazdı.

Özetle Anadolu Türklüğü İranileşmekten kurtulmanın ötesinde yeni bir heyecanla dirildi. Bu diriliş, Söğüt’de Osmanlı’yı kurdu.

Güzel dilimizden birkaç güzel sözle bitirelim lafımızı;

İnsanın süsü yüzdür, Yüzün süsü göz

Aklın süsü dildir, Dilin süsü söz.

Dile gelemeyenler

Kalbin en ağır yükleridir.

İYİler bir çeşittir kötüler çeşit çeşit.

Bir şey vermiyorsan bir şey alamazsın.

İYİ İnsan olamazsan İYİLİK bulamazsın.

Yaşlılık ne saçın ağarması ne de belin bükülmesidir.

Gayesi biten ve ümidi sönen herkes yaşlıdır.

 

DİL DİLE DOLAŞIR DA KUTADGU BİLİG’DEN SÖZ EDİLMEZ Mİ?

Dildendir mutluluk, dildendir değer,
Dili olmayana insan mı derler!
İnsanda dilince değişir kader:
Ya yurda baş olur ya başı gider.
Çoğu faydasızdır, eyüsü özdür,
Asıl söz, bilerek söylenen sözdür
Kem söz, duyanları hep düşman eder,
Ederse insanı söz sultan eder.
Ne yumruktan, ne kılıçtan iz kalır,
İnsan ölür, arkasından söz kalır.
Söyle: doğru, güzel, öz sandığını,
Söyle: bildiğini, inandığını.
Söyle: inananlar gelsin izinden,
Canına mal olsa da dönme sözünden.

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum