1. YAZARLAR

  2. Murat YAZAN

  3. Modern zamanda filozof olmak
Murat YAZAN

Murat YAZAN

platform
Yazarın Tüm Yazıları >

Modern zamanda filozof olmak

A+A-

Geçtiğimiz hafta okumayı ve düşünmeyi seven bir gençle sohbet etme imkanı buldum. Hayatı ve kendisini sorguluyordu. Konuşmanın bir yerinde; “Neden artık Aristo, Platon, Yunus Emre veya Mevlana gibi insanlar gelmiyor? Günümüz dünyası böyle insanların var olması için elverişli değil mi?” diye sordu. Bu soruyu kendime lise yıllarımda sorduğumu hatırladım.

Düşüncenin tarihine baktığımızda dönemlere, inanç sistemlerine ve coğrafyalara bağlı olarak değişkenlik gösterdiğini anlayabiliriz. Antik Yunan ve Roma’yla başlayan süreçte felsefenin temelleri atılırken kimliği, benliği, insanı, dünyayı, evrendeki yerimizi sorgulama kaygısı öne çıkıyordu (Ayrıntılı bilgi için George Politzer – Felsefenin Temel İlkeleri, Rene Descartes – Felsefenin İlkeleri).  İslam düşünürleri aynı sorgulamaya yaratılış ve Tanrı’yı ekleyerek düşünceyi teolojik alana çektiler. Tasavvufun kökenleri tam da bu zamanda atıldı. Yunus, Mevlana, Şeyh Edebali, Hacı Bayram Veli gibi değerler bu kökenler üzerinde fikir ve eserlerini oluştururken Avrupa en büyük adımını Aydınlanma Çağı’nda attı.

Ortada bir düşünce tarihi olması için düşünme, sorgulama ve anlama ihtiyacı olan filozoflara ihtiyaç var. Eski Yunan'dan günümüze kadar dünya üzerinde on milyarlarca insanın gelip geçtiğini göz önüne alacak olursak “düşünür” olarak tanımladığımız ve tarihe damgasını vuran insanların sayısının nüfusa oranla çok az olduğunu görebiliriz. Demek bu insanları diğerlerin farklı kılan özellikleri var.

Fikir veya bilgi üretmek için yüksek bir zekâ, keskin bir muhakeme yeteneği, bitmeyen sorgulama arzusu ve hepsinin ötesinde bu üretim için duyulan büyük bir istek olmalı. Yeni bir şeyler üretmek için “öncesini öğrenmek” de temel şartlardan biri. Bu da okumaya, öğrenmeye ve kaynak takibine bağlı. Peki, şartlar düşünürleri nasıl etkiler?

Assos Behramkale Aristo’nun yaşadığı ve eser ürettiği yerlerden biri. Gidenler bilir ki burası muhteşem deniz ve gök manzarasına sahip olan bir doğa harikasıdır. Behramkale girişindeki turist bilgilendirme metnini okuduğunuzda “Bu manzarayı seyredip eser vermemek mümkün mü?” diye düşünürsünüz. Ancak orada Aristo dışında binlerce insanın yaşadığını ve Aristo gibi düşünüp eser vermediklerini de gözden kaçırırsınız. Yunus gibi bir Anadolu velisinin hayatına baktığınızda onu motive eden faktörün çektiği çileler yoksulluk olabileceği aklınıza gelir. Bu durumda varlıklı Mevlana’yı gözden kaçırırsınız. Özellikle Luther ve Erasmus gibi Aydınlanma Çağı düşünürleri Katolik kilisesinin koyu taassubu ve gücüyle mücadele ederek, cümlenin tam anlamıyla dişleri ve tırnaklarıyla kazıyarak canları pahasına eser ve fikir ürettiler.  

Aklında “Modern zamanda filozof yetişmesi zor” düşüncesi olanların temel çıkış noktaları çevre koşullarıdır. Bilinen en ünlü ve üretken düşünürler elektriğin olmadığı, nüfusun az, doğanın bakir kaldığı ortamda fikir ve eserler üretmişlerdi. Yalnız kalabilecekleri alan ve zamanlara sahiptiler. Yaşam şartları bugüne göre göreceli olarak daha kolaydı. “Uyaranlar” daha azdı, 12 saate varan mesai saatleri, zamanınızı boşa harcayacağınız telefon ve televizyonlar yoktu. Dolayısıyla düşünmek ve üretmek için konforlu zaman ve ortama sahiptiler. Bu açıdan bakınca haklılık payı verebileceğimiz şartları bir de farklı bakış açısından değerlendirelim.

Geçmişte bilgiye ulaşmak zordu. Eserlerin çoğu el yazması olduğundan ulaşılması zor, bedeli yüksekti. Günümüz üniversitelerine eş kabul edilebilecek okulların sayısı iki elin parmaklarını geçmiyordu. Bilgiye sınırlı gruplar içinde erişiliyor ve sistem usta-çırak ilişkisiyle yürüyordu. Bugün dünya üzerinde binlerce üniversite var. Her tür bilgiye (yanlışları da dâhil olmak üzere) internetten ulaşmak mümkün. Bir anlamda “yediğimiz önümüzde, yemediğimiz arkamızda” Hangi ekol üzerine çalışacağımızı özgürce seçebiliriz. Bunun için bir ustaya ve onun bilgisine ihtiyacımız yok.

Görüldüğü üzere alt alta toplayıp çıkardığımızda her dönemin avantaj ve yoksunlukları var. Bu durumda iş, esas malzeme olan “insanda” bitiyor.

Bir kısmımız bahaneler üreterek düşünmek ve üretmekten kaçarken, bir kısmımızın hayata, varlığına ve evrendeki yerimize dair kaygıları var. Hayata dair üretilebilecek tüm bilgilerin üretildiği ve “yeni bir şey kalmadığı” görüşü de düşünsel tembelliğin farklı bir yansıması. Tam da küresel kapitalizmin sömürdüğü dünyada yeni fikirlere ve uyanışlara ihtiyaç var. Mevlana’nın ifadesiyle; “Dün dünde kaldı cancağızım… Bugün yeni şeyler söylemek lazım.”

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.