1. YAZARLAR

  2. Mehmet SORAL

  3. Millet İttifakı kazanamayacak aday gösterirse...?
Mehmet SORAL

Mehmet SORAL

platform
Yazarın Tüm Yazıları >

Millet İttifakı kazanamayacak aday gösterirse...?

A+A-
"Kemal Kılıçdaroğlu"nun aday olup da kaybetmesi durumunda başına nelerin geleceğini şimdiye kadar CHP içinde yaşadıkları ile AKP ve Erdoğan'nın ağzından dinlediklerini dikkate aldığında; bundan sonra da neleri yaşayacağını çok iyi tahmin ediyor olmalı.
Aday olup da kaybederse; bırakın CHP'de Genel Başkan olmasını, üye bile kalmasına müsaade edilmeyecektir. CHP marjinal bir grubun elinde marjinal bir partiye dönüşecektir. Cumhuriyet değer ve kazanımlarının kaybedildiği yenilmişlik hissiyatı ile tüm motivasyon kaynaklarının tükendiği noktada siyasal İslamcılar karşı devrimlerini elde ettikleri aşırı özgüven ile tek tek hayata geçirmeye başlayacaklardır.
İYİ Parti için de aşağı yukarı aynı süreç söz konusu olacaktır; aidiyet duygusunu besleyen her türlü unsur ve umut tükenmiş olacağından parti hızlı bir erime ile o an ki mevcut milletvekillerinin bir dönemlik siyasi ömürlerinin bitimi itibariyle doğal bir tasfiye sürecine girecektir
MHP, Devlet Bahçeli'nin siyasi ömrünün yaşlılık nedeniyle sona ereceği, artık MHP üzerinde bir tahakkümünün olamayacağı zannının yaratacağı psikoloji yuvaya dönüş sürecini başlatacak doğal olarak güçlenecektir. AKP Cumhuriyetin ilk seksen yılını daha cüretkar ve fütursuzca sorgulayarak Atatürk'ü koruyan kanunlar kaldırılarak, adının geçtiği her yere Erdoğan ismi monte edilecektir.
 
Siyasal İslamcılar ile etnik özürlü, Türk düşmanı "Kripto Türkler"e göre Türk devleti değil de çok uluslu bir devlet olarak görülen Osmanlı'ya aidiyet duygusundan hareketle Osmanlıcılık yaygın hale getirilecek, iktidarın da teşviki ve yoğun algı propagandaları ile bu ortak aidiyetin genel kabul görmesi sağlanacak. Ve nihayetinde bu konjonktür oluşturulup milletin psikolojisi de müsait hale getirildikten sonra milletin tarifi ile bayrağın şeklinin değiştirilmesine sıra gelecektir. AKP Genel başkan yardımcısı Yasin Aktar "Türk diye bir şey yoktur" derken veya RTÜK üyesi Hilal Kaplan "Bu ay yıldızlı bayrak herkesi temsil etmiyor, altına farkı bir renkte şerit çekilerek azınlıkları da temsil eden şekil değişikliğine gidilmeli" derken aslında 2023 seçimleri sonrası ne düşündüklerini bir anlamda itiraf etmiş oluyorlardı. Vahdettin denen tescilli haini bile masumlaştırma çabası bu günlere denk getirilmişse; Cumhur İttifakı'nın 2023 seçimlerini kazanmaları durumunda bizleri ve ülkemizi nelerin beklediğini ön görmek için kahin olmaya gerek var mı...
HDP'ye gelince; Recep Tayyip Erdoğan açılım sürecinde "Osmanlı'da Laziztan eyaleti vardı, Kürdistan eyaleti vardı" derken, eğer 2023 seçimlerini kazanması durumunda ne gibi bir değişme hazırlıklı olduğunu belirtmiş olmuyor mu.
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu
Sayın Meral Akşener ve 6'lı masanın diğer birleşenleri...
Öyleyse; evet işiniz çok zor ama sokağa çıktığınızda işinizin bir o kadar da kolay olduğunu göreceksiniz; sokak millet ittifakının adayını belirlemiş durumda, size düşen sadece o ismi açıklamaktır.

Cemaatler, tarikatlar, aşiretler, hemşeri dernekleri ve Siyaset Kurumu

Siyasi partiler ve siyasiler kesinlikle ve kesinlikle taraftar kazanmak için şu dört unsur ile diyaloğa girmemelerini hem kendileri, hem millet ve hem de devletin bekası açısından elzem olarak görüyorum..

*Cemaatler
*Tarikatlar
*Aşiretler
*Hemşeri dernekleri
Bu üç unsurun hukuki tanımları olmadığı için yaşanan olumsuzluklar karşısında hukuki sorumlulukları da olmuyor. Ancak varlıklarını güç unsuru olarak kullanarak siyasi partilerle ikili ilişkilere girerek pazarlıklar yapıp nihayetinde siyasetin dizaynında rol alabiliyorlar veya farklı güçler tarafından kullanılabiliyorlar. Bunun en güzel örneği "Gülen cemaati"nin ABD istihbaratının kontrolüne geçerek 15 Temmuz ihaneti ile ABD işgaline kadar varacak bir süreci yaşamış olmamızdır.
Çağdaş ve cumhuriyet değerleri ile yönetilen bir ülkede demokrasiyi besleyen ve geliştiren unsurlar cemaat, tarikat ve aşiretlerin güçleri ile değil, siyasi partilerin çağı okumaları, insanların refah ve mutluluklarını nasıl artıracakları üzerine olmalıdır.
İYİ Parti'nin aşiret ziyaretini hiç uygun bulmadım. Aşiret ziyareti onlara güç vehmetmek olur ki; hemen bunun icraatını yaşanan istifa olayı ile gördük; partide danışman olan bir aşiret mensubu, Meral Hanım'ın bir başka aşireti ziyaret etmesi üzerine muhtemelen o aşiret ile rekabet halinde veya hasım olmalı ki protesto etme amacıyla istifa etti.
İYİ Parti'nin kurulması ihtiyacının hangi meşruiyet üzerine dayandırılacağının anlatılmasından tutalım da kurulduktan sonra rüştünü gösterme ve kurumsallığını kazanma süreçlerinde elimizden geleni yazarak, anlatarak zaman zaman dahil olarak hiç bir bedel beklemeksizin yaptık. Amma velakin partiler için insanların nitelikleri değil nicelikleri önemsediği için nicelikleri önemsenen aşiretler ziyaret ediliyor ama bizler hiç bir şekilde dikkat çekip umursanmıyoruz.
Bu durum her siyasi parti için geçerli olan bir tespittir. İsterim ki; bu anlamda mensubu olduğum, olmakla da iftihar ettiğim İYİ Parti geleneksel hale gelmiş olan ve siyaset kurumunu zaman zaman vesayetleri altına alma çabasına giren bu gayri hukuki yapılarla ilişkili ve iltisaklı olma haline son vererek, yoksa da fırsat vermeyerek öncü olur.
Şimdi benim bu yürekli ve samimi bir İYİ Partili olarak dikkate çektiğim husustan partime küskünlüğümü çıkarmak gibi bir anlam yüklemesi yapmak isteyenler olacaktır. Onlara sözüm ne partimi ne de Meral Akşener'i size yedirtmem bilesiniz. Çünkü Meral Akşener'in MHP'deyken bile genel başkan adayı olmak aklından geçmiyorken ben "Türk siyasetine bir kadın eli değmeli o da Meral Akşener olmalı" başlığında yazı yazmıştım. Bu yazım da partime faydalı olmak için kaleme alınmıştır.
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.