1. YAZARLAR

  2. Murat YAZAN

  3. İlkeler ve düşüncede tutarlılık
Murat YAZAN

Murat YAZAN

platform
Yazarın Tüm Yazıları >

İlkeler ve düşüncede tutarlılık

A+A-

İkilem ve yalpalamaları ilkokulda, 12 Eylül darbesinde görmeye başladım.

Kendini “demokrat” olarak tanımlayanların darbeci Evren’i ve darbeyi desteklediklerine şahit oldum.

Kendini “sosyal demokrat” olarak tanımlayanların 28 Şubat sürecini alkışladıklarını gördüm.

Kendini “özgürlükçü” olarak tanımlayanların tesettürlü kızlara üniversite yasağını onayladıklarını izledim.

Kendini “solcu” olarak tanımlayanların e-muhtıranın arkasında durup sevinmelerine şahit oldum.

Özel sohbetlerde Fetö’ye sövüp sayanların Fetö makbulken işlerini gördürmek için Zaman gazetesine abone olduklarını, örgüte girmeye çalıştıklarını ibretle izledim.

AKP iktidara geldiğinde her gece yarım şişe viski içen bazı iş adamlarının sakal bıraktığını, eşlerinin tesettüre girdiğini, ailece Umre ve Hac ziyaretleri yaptıklarını gördüm. Halen evde yalnızken içmeye devam ediyorlar.

15 Temmuz darbesi olduğunda sosyal medya hesaplarında darbeyi destekleyen mesajlar atanların darbe başarısız olunca mesajlarını silmelerine şahit oldum. O anlarda ben ve benim gibi çoğu insan darbeyi lanetleyerek düşüncelerimizin arkasında durduk ve risk aldık. Darbe başarılı olsa ya hapiste ya da mezardaydık.

Bu tavır ve davranışları pragmatizm, popülizm ya da oportünizm diye tanımlayan havalı kavramlar üretilmiş. Ortak noktaları; faydacılık! Yani; “işime yarıyorsa, dünya yıkılsa umurumda olmaz” yaklaşımı.

Toplumun genelinin nasıl düşünüp davrandığına bakmıyorum ancak kendisini aydın, akademisyen, gazeteci, kanaat önderi olarak nitelendiren insanların bu tuhaf kıvraklıklarına ve sert dönüşlerini hayretle izliyorum.

“Her devrin adamı” olarak nitelenen, her devirde para kazanan aydın ve gazetecileri hepimiz biliyoruz. İlkeleri ve düşünsel namusları adına kaybetmek pahasına yerinden bir adım kıpırdamayan aydın ve gazetecileri de. Tarih her şeyi not alıyor ve herkes günü geldiğinde hak ettiği şekilde anılıyor. Rüzgârgülü gibi hava nereden eserse oraya dönenlerle açık yanlışlara “hayır” diyebilenler birbirinden ayrılıyor. Bir dönem mecliste bulunup durmadan parti değiştiren “fırıldak Kubilay” lakabı takılan şahıs bu adı evlatlarına, hatta torunlarına miras bırakmıştır.

Evlatlarımıza, torunlarımıza bırakmamız gereken miras düşünsel disiplin, tutarlılık ve ilkelilik olmalıdır. Tarih her türlü olumsuzluğa rağmen fikirlerinin arkasında duranları yazar. Tersten düşünecek olursak; 1900’lerin başında Mustafa Kemal Paşa’nın Vahdettin döneminde gücü ve itibarı vardı. Eğer herhangi bir ülkenin mandasını kabul etseydi Türkiye Cumhuriyeti olmayacaktı, varlıklı ve konforlu bir hayat sürecekti. O ilkelerinin peşinden gitti, rahat etmek yerine mücadele etmeyi tercih etti ve Mustafa Kemal Paşa değil, Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK oldu!

Sokrates savunması!

Tarih Sokrates’i ölüme mahkûm eden 500’ler Meclisi'nden kimsenin adını hatırlamaz. Ama karısının; “haklı olmana rağmen idam edileceksin” sözü üzerine “haksız olup mu idam edilseydim” diyen Sokrates halen hatırlanıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.