1. YAZARLAR

  2. Hülya SEZGİN

  3. Haylaz çocuk Necip
Hülya SEZGİN

Hülya SEZGİN

Ressam
Yazarın Tüm Yazıları >

Haylaz çocuk Necip

A+A-

Haylaz çocuk Necip
 
Akşam uçağım kalkacak. Trabzon resim festivaline gideceğim. Sabri tel etti: “Bugün 13.30 da ziyaret saati varmış. Burhan’la birlikte Necip’e gideceğiz.”

Dile kolay, otuz beş yıllık arkadaşlık. Liseden beraberiz. Haylaz çocuklarız. O mutlu öğrencilik günlerimiz hayat telaşı ile ara vermişti. Hepimiz sırayla evlendik, iş hayatına atıldık… çocuklar ... derken çoğumuz emekli ve hatta hatta bazılarımız büyükanne büyükbaba olmuş...

Yıllar sonra yeniden bulduk birbirimizi. Hemen bir toplantı düzenledik. İnciraltı’nda bir kafede. Hiç kimse ümit etmezken 27 kişi toplanmıştık. Sarıldık kaynaştık eski günler, bugünler dolu dolu sohbet etmiştik… Sonra okulda pilav günü, tekrar bir toplantı... bir daha...

Derken okul döneminde çok renkli hepimizi güldüren can arkadaşımız kasap (İbrahim Evcim) zaten rahatsızmış. Bir çırpıda gitti... İşlerim dolayısı ile hastaneye ziyaretine gidemedim. Çok üzüldüm, suçluluk duydum.

En son toplantıya Necip Vardar eşi İlknur ile gelmişti. Birbirimize bakıyoruz, tanır gibi oluyoruz, ama hatırlayamıyoruz. Meğer aynı sokakta oturmuşuz. Ama iş telaşı ve yaşam kavgası işte. Sabah çık, akşam gel… kimsenin kimseyi gördüğü yok. Veya görse bile acele bir yerlere yetişme telaşından kimse kimsenin yüzüne alıcı gözle  bakmıyor ki tanısın…

İş yerime gelip gidiyormuş İlknur oradan biliyor. Necip ile ise hiç karşılaştık mı bilmiyorum. Karşılaşsak bile zaten dediğim gibi kimse kimseyle ilgilenmiyordu ki!

İşte bu yüzden Sabri söyleyince yeniden bir suçluluk duygusuna daha dayanamam diye her şeyi olduğu gibi bırakıp  hemen hastaneye koştum. Çünkü eşinin anlattığı üzere doktorlar iki adet zararlı kitle bulmuşlar. Biopsi için parça alacaklar ve ameliyat edeceklermiş. Eğer durum çok ilerlemiş ameliyata gerek görmezlerse de açtıkları gibi kapatacaklarmış. İşte  açıp kapatmışlar Necip’i.

Eşi İlknur; O nasıl bir metanetli kadındır ki giyinmiş, hafiften makyaj yapmış, dimdik kocasının yanında… etrafında. Kocası ameliyat oldu sanıyor. Çocuklar da öyle. Yalnızca İlknur biliyor acı gerçeği. Rolünü tam yapabilsin; mutlu ameliyat, başarısını kutluyor durumunu tam oynayabilsin diye her şeyiyle uygun davranıyor. Necip’in görüntüsü iyi, morali yüksek. Sanki son görüşmemizden bu yana kilo da almış gibi. İlknur’a soruyoruz, ondan önce Necip heyecanla cevaplıyor bizi “Bu kadın var ya bu kadın... Geceleri bile beni uykumdan uyandırıp kendince hazırladığı kuvvetli yemekleri devamlı bana yedirdi. İnsan yemekten ölür mü? Ben az daha yemekten ölecektim.”  İlknur mutlu bakıyor, ama gözlerinin derinlerinde hüzün var…
Ziyaret saati bittiğinde  sarılıp vedalaşıyoruz. “Çok sevindim. Sağ olun” diyor.
Bizi merdivenlere kadar yolcu etmek için beraber geliyor. Yürürken sessizce soruyorum; “Nasıl?” Hemen gözleri buğulanıyor,
“İyi değil. Açtılar ve hemen kapadılar. Kendisi de çocuklarda ameliyat oldu, her şey yolunda sanıyorlar. Bir tek ben...” Dayanamıyorum”... Bu güçlü kadının yalnızlığını çaresizliğini yüreğimin derinlerinde hissedip sarılıyorum. Bir müddet öylece kalıyoruz. İkimizin de gözleri nemli ayrıldığımızda Sabri “Bak, ne zaman istersen her türlü destek konusunda hemen ara, elimizden geleni yaparız” diyor. Burhan ve ben de benzer şeyler söylüyoruz…

Ben de hastaneye bir yakınımı ziyarete giderken aşırıya kaçmadan hafif makyajımı yapar derli toplu giderim. Eskiden öyle yerlere perişan halde gitmek adettendi. Seviniyor sanıldığı varsayılırdı. Oysa ben tam tersini düşünüyorum: Hasta yatan beni de hasta gibi görüp üzülmesin diye güzel görünmek isterim. Ve orada hastalıktan, sıkıntıdan değil; hastayı neşelendirecek ve hatta kahkaha attıracak konular bulup konuşmaya çalışırım. Her güzel şeyin, sağlığın başı moral değil mi?

Eve dönmek için durağa Sabri, Burhan ve ben üçümüz birlikte yürüdük. Ben binene kadar beklediler. Sanki küçük kız kardeşleriyim. Okulda iken ben onlara çok uyum sağlayamazdım. Annem her yere göndermezdi. Kaçamazdım da. Demek ki korkakmışım. Şimdi toplantılarımızda onlar anlatıyorlar;
“Pamukkale’ye gittiğimizde şöyle olmuştu” “Marmaris’te böyle olmuştu” “Okulu ekip pikniğe gittiğimizde Sabri’nin başına gelenler...” ben bakıyorum.  Tabii bir şey anlamıyorum. O güzel gezilerde birlikteliklerde neden ben yokum diye üzülüyorum. Biraz parasızlık, biraz da tutucu bir ailemin olması sebep.

Çocuklarıma asla engel olmadım. “Eğer ben onlara iyi ve kötü, doğru ve yanlışı öğretemediysem, zaten ben engellemeye çalışsam da  onlar yapacağı varsa yapar. Niçin mutlu olacakları bir şeye engel olayım?” diye düşündüm hep. Çünkü çocuklukta yaşanan dostluklar, arkadaşlıklar daha naif, daha art niyetsiz, çıkarsız. O yüzden de daha keyifli, daha coşkulu ve daha mutlu...

Bineceğim minibüs geldiğinde vedalaşırken Sabri’ye  “Hani geçen gün facebook da  geçmişi sil düğmeniz olsaydı ne yapardınız diye bir soru vardı ya! İşte ben geçmişimi asla silmezdim.  Ama üzüldüğüm bir tek şey var o da  şimdiki aklım olsaydı aileme direnir sizinle daha çok vakit geçirirdim” dedim…

Yıllar sonra tekrar çocuklaşmak, kendinizi çocuk hissetmek isterseniz  çocukluk arkadaşlarınızla bir araya gelin…
19.06.2010

***

İki yıl önce yazmıştım bu yazıyı ve yayınlamaktan caymıştım… Bu gün ise duyduğum bir haberle yıkıldım. Acımı CTML (Cumhuriyet Ticaret Meslek Lisesi) Facebook grubunda lise arkadaşlarımla şu sözcüklerle paylaştım…

ARKADAŞLAR 29 EYLÜL 2012 SAAT 19.20 DE NECiP VARDAR ARKADAŞIMIZI
9 EYLÜL HASTANESİNDE KAYBETTİK. EŞİ İLKNUR'A, OĞULLARI KUTAY VE BERKAY'A SABIRLAR DİLİYORUM. ALLAH RAHMET EYLESİN...
Hülya Sezgin / CTML 6/E Sınıfı   No:871


O günlerde gittiğimiz bir yemekten sonra facebookta paylaşılan yorumlardan örnekler…

Ahmet Yücelmiş: Oğlum İsmet herkesin fotoromanını çekmişsin bir tek benim fotoromanımı çekmemişsin alacağın olsun kardeş dedik bağrımıza bastık sende taş çıktın

İsmet Değişmez: Ulan Memiş. Sen çirkin ben çirkin. Milletin içini mi karartacağız köftehor. Bi gün beraber oluruz. Birine de kamerayı veririz. İkimizi çekerler. Altına da şöyle yazarız. "VARMI BİZDEN DAHA ÇİRKİNİ" :)

Necip Vardar: Çok teşekkür ederim arkadaşlar. Mutluluk hepimizin hakkı, hepimiz mutlu ve sağlıklı olalım. Güzellik veya çirkinlik diye bir şey yoktur ve de göreceli bir kavramdır hepinizin içi o kadar güzel ki dış güzelliği olanlara 5 değil 5000 çekersiniz sizin kalbiniz herkese yeter…

Güle güle Necip, rahat uyu…

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.