1. YAZARLAR

  2. Zeynel KOZANOĞLU

  3. GELE GELE GELDİK...
Zeynel KOZANOĞLU

Zeynel KOZANOĞLU

Ortak Ses
Yazarın Tüm Yazıları >

GELE GELE GELDİK...

A+A-

 

Gele Gele Geldik...

Evet, gele geldik Copenhagen’a... Sekiz yüzyıl önce sahilde bir balıkçı uğrağı imiş. Günümüzde bir buçuk milyon nüfuslu bir kent. Biz de Ilgaz’ın Kıyısın köyünde doğduk, yarı ömrümüzde “Senin ekmeğini ağzında tutan aslan Kopenhag’ta” dediler, şimdilerde bu kentin kıyısında bir beldede otuz yıldır deviniyoruz. Kimilerine göre tuzumuz kuru, bize kalırsa içimizde önlenemeyen bir yangın var. Dilimizde de bir ilenç:

“Bizi bu yaban ellerinde ekmek aramaya mecbur edenlerin tepesi altında kalsın...”

Beş ay süreyle yurdumuzdaydık. Şairin “Kim bu cennet vatanın uğrunda olmazki feda” dediği vatanımızdaydık. Vatan yine de cennete benziyordu ama, bu zebanilerin benim vatanımda işi neydi? Güzelim Cumhuriyetimi ele geçirenlerden söz ediyor değilim.

Benim yaşadığım ortamda, benim dzeyimde ve benim gibi iki ayakları üzerinde duran ve basbayağı insan gibi de konuşan kimi yaratıklar var ki, ülkeyi baştan başa tutmuş durumdalar. Örnek mi istiyorsunuz. Bakınız anlatayım. Daha doğrusu birkaç örnek vereyim:

Kuşadası Davutlar’da yazlıktayız. Evimizin ön yüzüne koruyucu demir düzenek koydurmak istedik. Bir usta bulduk, bin altı yüz lira istedi. Bir başkasına sekiz yüz elliye yaptırdık. Verandamızı yarım metre kadar genişletmeye niyetlendik. Bir usta yedi bin lira istedi, işi dört bine bir başka ustaya verdik. Bir arkadaşımın hesabına yüz lira yatırmaya çalıştım, bankacılar otuz lira istediler. Ve bu arada şaşırtıcı bir güzellik yaşadım.

Bankanın koruma memuru bana “gel amca” dedi. Banka dışındaki düzeneekten yüz liramı yolllayıverdi. Benim vicdan sahibi insanım geleceğinin kararmasını da göze alarak haksızlığa karşı durmaya kendisini zorunlu hissediyor. Delikanlım inşallah bir kazaya uğramaz.

Canımızdan, kanımızdan biri... Türkiye’de üniversite biitimiş, üstüne de master yapmış. İzmir’de işe girdi. Sabah yedi buçuktan akşam yedi buçuğa kadar dolu dolu on iki saat çalışacak, gündelik yirmi lira... Evet sadece iki adet on lira...

Danimarka’ya geldik. Anıl’ımız havaalanından bizi aldı. Arabası müsteşar arabası gibi bir alamet. Kazancıyla aldığı araba. Üç beş ay önce Kopenhag üniversitesini bitirdi. Şimdi master yapıyor. Haftada bir iki gün PTT de çalışıyor. Kendi geçimini kendisi sağlıyor.

Aldığımız ilk haber ev kiramız üç yüz elli lira kadar indirilmiş. Yanlış okumadınız kiramız indirilmiş.  Hayruş’un banka hesabına baktık, yaz boyunca gelen aylıkları onu bekliyor. Buradan yazmak çirkin düşer. Benim hesabıma bakmaya gerek bile görmedik.

Peki Danimarka’da fiyatlar nerelerde? Ondan da örnek vereyim, üç kilo dana kıyma Tük parasıyla kırk lira. Danimarka’da bu parayla iki buçuk paket sigara satın alınır. Pastörize sütün litresi iki buçuk liranın üstünde değil. Bütün fiyatları değerlendirirken burada her eve ille de iki maaşın girmekte olduğunu gözden uzak tutmayalım.

Evet, bu çarpıklığın boyutları bizi “Kim bu cennet vatanın uğuna olmaz ki feda” geçeğinden elbette uzaklaştıemıyor. Ancak d,l,mizden şu şarkının düşmesine de engel olamıyor:

“Beni bu hallere koyan, benden beter olsun derim...”

 

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.