1. YAZARLAR

  2. Nurettin BÖLÜK

  3. Fâtır suresi 31 ve 32. ayette geçen müminler
Nurettin BÖLÜK

Nurettin BÖLÜK

ortakses
Yazarın Tüm Yazıları >

Fâtır suresi 31 ve 32. ayette geçen müminler

A+A-

Fâtır suresi 32. Ayet Müslümanların üzerinde çok yorum yaptıkları ayetlerden biridir. Ayette geçen üç kısım inanmış müminden söz edilmekte, bu müminlerin kitaba miras kılındıkları belirtilmektedir.

Fâtır suresi 31.ayet: Sana kitaptan vahyettiklerimiz, gerçeğin ta kendisidir; kendinden öncekileri tasdik edici olarak indirilmiştir. Muhakkak ki Allah, kullarından haberdardır ve onları görmektedir. Ayet gayet açık şekilde Kur’an’ın önceki vahyedilen kitapları onayladığı gibi, kitapta olan ayetlerin de gerçek olduğunu bildirmektedir. Burada o dönem bölüm, bölüm gelen ayetlere inanmayanlara net bir cevap vardır.

Fâtır suresi 32. ayet: Sonra, kullarımızdan seçtiğimiz kimseleri, bu kitaba varis kıldık; onlardan kimi nefsine zulmetmekte, kimi orta yolu takip etmekte, kimiyse Allah’ın izniyle hayırlı işlerde en önde gitmektedir. İşte, büyük üstünlük budur.

Ayette geçen, "Seçtiğimiz kimseleri bu kitaba varis kıldık" hatırlatmasından anlaşılan, İslam’a hizmet edenler kastedilmektedir. Bu konuda da farklı yorumlar vardır. Bazıları, İlahi dinler Hz. Adem’den beri İslam üzeri oldukları için, Peygamberlerin tamamını varis olarak kabul etmekte, bu elçilerden bir kısmı başarısızlıklarından dolayı "nefsine zulmetmiş" (Hz. Musa, Maide 25/ 26) Ardından gelen Zekeriya, Yahya, İsa’da İsrailoğulları tarafından ya öldürülmüş ya da çarmıha gerilmişlerdir.

Hz. Muhammed’le beraber cahil ve ilkel bir toplumdan, önce "Orta yolu takip eden" bir topluluk, sonra da İslam’ın ilk yayılmaya başladığı yıllarda (4 halife dönemi) "hayır işlerde önde gidenlerin" arttığı bir dönem kabul edilmektedir.

Başka görüş ise: Araplarla başlayan İslam’ın yükseliş hareketi, Endülüs Arapları, İranlılar ve Türkler'le devam etmiştir. Türkler'den, Karahanlılar, Selçuklular, Osmanlılar ve onların takipçileri varisciliklerini sürdürdüler. Şu an İslam Alemi bir durgunluk devri geçirmekte ise de bu durgunluğun geçici olduğuna inanıyorum.

Bir başka bakış açısı ise, (benim de kabullendiğim) Fatır suresi 32. Ayette Allah, Müslümanların hallerini ortaya koymaktadır. Ve Müslümanları üç gruba ayırmıştır. Bunlar: Müslimler, Müminler, Sabikunlardır. Bu üç grupta inanmış Müslümandır. Ahzap suresi 11-15. ve 23. Ayetler, Hendek savaşı sırası Medine’den sürülen Beni Nadir Yahudileri ve birçok kabilenin, Mekke’den Medine’ye yürüyen Müşrik ordusunun yanında yer alması üzerine inmiştir. Kureyş ile beraber müşriklerin, Medine’ye yürümesi üzerine inen bu ayetler, Müslümanların o zamandaki profillerini çizmesi bakımından çok önemlidir. Bu kabilelerin bir kısmı Müslüman oldukları halde, Mekke müşrikleriyle beraber olmuşlardı. Haktan değil, kendilerince güçlü gördükleri müşriklerin yanında yer almaktan bir beis duymamışlardı.

1. Müslimler: Gerçek anlamda değil, sosyal anlamda mümindirler. Hucurât suresi 14. Ayet bunlara güzel örnektir. Ayette: Bedeviler, "İman ettik" dediler. Şunu söyle: "Henüz iman gönüllerinize yerleşmediğine göre, sadece boyun eğdiniz. Bununla beraber Allah’a ve Resulüne itaat ederseniz yaptığınız hiçbir şeyi boşa çıkarmaz. Allah çok bağışlayıcı çok esirgeyicidir. Onlar küfrü, nifakı ve şirki kesinlikle terk etmiş, Allah’a ve elçisine düşmanlığı sona erdirmiş, müminlerin yanında yer almış, fakat kalplerine henüz iman girmemiş; iman ve İslam’da (Allah’a boyun eğme) müminler kadar bilgi ve kanaat sahibi değiller. Onlar çoğunlukla Kur’an okurlar, ama gereğince amel etmezler; yaptıklarıysa taklitten öte gitmez. Bunlar, Kur’an ve amel vasıtasıyla şüphelerden tamamen arınıp kalplerine iman yerleşinceye kadar küfür ve şirk riski taşırlar. Onlardan bir kısmının salih işleri de salih olmayan işleri de vardır. (Bkz. Tevbe /102) O nedenle zalimdirler, ama yine de af edilmeleri beklenir.

2. Müminler: Gerçek müminler, bütün şüphelerden arınmış, kalplerine iman girmiş ve sırat-ı müstakim üzere dosdoğru yürümekte olan kimselerdir. Bunlar, yanlarında Allah anıldığında kalpleri ürperir, ayetleri okunduğunda imanları daha da sağlamlaşır ve Rablerine tevekkül ederler. Namazlarını ikame eder, zekatlarını da verirler. (Bkz. Enfal/2, Hucurat/15)

3. Sabikun ise: İlim ve imanda Kimi İlme’l yakîn kimi de hakka’l- yakîn derecelerine ulaşmış, haşyetullah sahibi en faziletli müminlerdir. (Bkz. Vakı’a 27-40) Mukarrabundan (Allah’a yakın olan) olan sabikunun bir adı da ‘’rical’’dır. Bunlar Allah yolunda gözlerini budaktan sakınmazlar. (Nur/37;  Ahzap/23) Allah’a kullukta hayır ve hasenatta hep önde giderler. (Vakı’a/10-26) (M. Zeki Duman Beyanu’l-Hak cilt-1 s. 428-429)

Günümüz Türkiye'sine ve diğer İslam ülkelerine baktığımızda, Müslümanların mümin ve sabikun Müslüman olamadıklarını ayetin birinci kısmında vurguladığı müslimler olduklarını görmekteyiz. Gerçek anlamda inanmış değil, inanmış görünümlü sosyal anlamda mümindirler. İslam’ın söylediklerine, zaman zaman kendi İslami söylemlerine uymadıkları, isim olarak Müslüman, yaşayış ve uygulamalarda İslam dışı oldukları gözlemlenmektedir.

Hak ve adalet ölçülerini yaşantıda göremeyenler, "Müslümanlık buysa ben değilim’’ diyerek, işin kolayına kaçmakta ya ateist ya da deist olmaktadır. Gidişat bu yönde hız kazanmakta yetkililer işin farkında bile değiller.

Hele ateistlerin çoğunlukta olduğu ülkelerde idare edenlerin İslam’ın emrettiği hak ve adalet ilkeleriyle idare edildiklerini duyanlar veya görenler büyük ümitsizliğe düşmektedirler.

Allah’ın asırlarca önce kitabındaki ikazları görmezden gelen yetkililerin günahlarının ne kadar büyük olduğunu görmemek, yanlışlarda ısrar edenlere destek vermek, en az onlar kadar vebal taşımak demektir. Gerçek müminlerin de iki kere düşünmesi gerekir. Haksızlıklar karşısında susanlar, dilsiz şeytanlardır.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum