1. YAZARLAR

  2. İzzettin ÖNCÜL

  3. Demokrasi ve siyasi partiler
İzzettin ÖNCÜL

İzzettin ÖNCÜL

Şair - Yazar
Yazarın Tüm Yazıları >

Demokrasi ve siyasi partiler

A+A-

Demokrasinin tanımını şöyle yapabiliriz, halkın seçimler yolu ile kendi kendisini yönetmesidir. Demokrasi fikri MÖ 450 yılında Atina’da Eflatun, Sokrates, Aristo tarafından geliştirilen bir yönetim biçimidir. Eski Yunan Site devletlerinde kadınlar ve köleler site halkından kabul edilmiyordu, yetişkin erkeklerin halk meclisinde söz söyleme ve oy kullanma hakları vardı. Görüldüğü gibi başlangıcından bu güne insanoğlunun geliştirdiği en iyi sistem denilen demokrasi bile ortaya çıktığı günden itibaren güçlüden yanadır. Kadınlar ve güçsüzler hep yok sayılmışlardır.

Biz yine kısaca demokrasinin tarihi seyrine bakalım. 1215 Yılında İngiltere’de Kral 1. John’un imzaladığı Magna Carta, kralın yetkilerini sınarlarken halka bazı hak ve özgürlükleri tanıyordu. Artık hiçbir kimse yargılanmadan cezalandırılmayacak. Hak ve adalet parayla satılmayacak ve geciktirilmeyecek... 1450 Yılında matbaanın icadından sonra insanlar arasındaki iletişim son derece hızlı hale geldi. Bu durum duygu ve düşüncelerin yayılmasına vesile oldu. Bunun neticesi halklarda demokratik istek ve talepler gittikçe arttı. Tüm bunların sonucu Avrupa’da Rönesans ve Reform hareketleri başladı. 1750'li yıllarında aydınlanma felsefesiyle anayasal demokrasinin temelleri atıldı. Anayasal demokrasinin fikir babaları Montesgieu güçler ayrılığını savunuyordu "Kanunların Ruhu" Ne yazık ki bugün ülkemizde güçler ayrılığı ilkesi tartışılır durumdadır. Hızlı karar alma bahanesiyle güçler tek elde toplanmıştır. Jan Jak Ruso özgürlük, eşitlik, kardeşlik düşüncesini yaymak için 1762 yılında "Toplumsal Sözleşme’yi" yazdı. Fakat bunlar sadece kâğıt üzerinde kalan güzel temennilerden ibarettir. Özellikle devlet erkini ellerinde tutanlar özgürlüğü ve eşitliği bir türlü kabullenmezler. "Hayvanlar Çiftliği" romanındaki gibi "domuzlar biraz daha eşittir" prensibi tarih boyunca egemen olagelmiştir. Gerçekleşmesi için insanlığın çok yol alması gerekir. "Con Lok" ise insanların doğuştan getirdikleri yaşama hakkı, mülkiyet edinme hakkı gibi hakları kaleme aldı. Bunların neticesi 1776 yılında Virginia Haklar Bildirgesinde yaşama, hürriyet ve mülkiyet haklarının yanında mutluluğu arama hakkından söz edildi. Bu gelişmelerin neticesi olarak Fransa’da halk krala ve kiliseye karşı 1789 yılında ayaklandı. Fransız İnsan Hakları Bildirgesi yayınlandı. Bu bildirgeye göre "hürriyet, mülkiyet, güvenlik ve baskıya direnme hakkı" her insanın temel hakkı olarak kabul edildi. Bunca mücadelenin sonucu yine istenilen noktaya varılamadı çünkü vergiyi çok verenlerin seçilme az verenlerin seçme vergi vermeyenlerin ne seçilme nede seçeme hakkı yoktu. "Kanunların Ruhu" görüldüğü üzere çarklar yine güçlülerden yana dönüyordu. Parası olanın seçme ve seçilme hakkı varken; parasızların seçilme ve seçme hakkı yoktu. İnsanlık zaman içerisinde bu aşağılayıcı problemleri yavaş yavaş aştı; göstermelik de olsa herkesin seçme ve seçilme hakları kabul edildi. Avrupa’da ilk kez 1907 yılında 19 kadın meclise girmiştir. Bin dört yüz elli altı yıl sonra kadın erkekle aynı haklara kavuşmuş oldu.

Gerçi günümüzde de pek değişen bir şey yok.

Siyasette başarılı olmak için

1- Çok zengin olmak.

2- Bir aşirete sırtını dayamak.

3- Bir tarikatın veya bir cemaatin temsilcisi olmak

4- Bir sendikanın lideri olmak.

5- Siyasi parti liderine kayıtsız şartsız itaat etmek gerekir bunun dışındakiler istisnadır.

Toplum bireyselleşmeden bu kısır döngü devam edecek. Toplumun bireyselleşmesi için iyi bir eğitim bir de ekonomik özgürlük şarttır. Göbekten birisine bağlı olan bağımsız karar veremez.

Eflatun "Devlet’’ adlı eserinde şunları yazıyor." Demokrasinin esas prensibi halkın egemenliğidir. Ancak toplumun kendini yönetecekleri iyi seçebilmesi için yetişkin ve iyi eğitim görmesi şarttır. Eğer bu sağlanmazsa demokrasi, otokrasiye, tek bir kişinin mutlak, sınırsız biçimde iktidarı elinde tuttuğu bir siyasi sisteme evrilir. Halk övülmeyi sever. Onun için güzel sözlü lafebeleri yetersiz de olsalar başa geçebilirler. Oy toplamasını bilen herkesin, devleti idare edebileceği de sanılır. Günümüze ışık tutan bir tespit yapmış.

Sokrates, oy kullanmanın sadece "bir sezgi" olmadığını savunur. Oy kullanacakların bilgili ve yetenekli olmaları gereklidir, der. Sokrates, seçme hakkını bilgi ve becerisi olmayan yolcuların fırtınalı havalarda geminin kaptanının kim olacağına karar vermesine benzetir. Al makarnayı, kömürü ver oyu. Ya da şıh, aşiret reisi emretti, istediği partiye ver oyu. Bir yerde ekonomik baskı, inanç baskısı veya etnik bir baskıyla oy kullanılıyorsa orada demokrasiden söz edilemez.

Siyasi Parti nedir? Ülkeyi yönetmek için benzer veya yakın görüşteki insanların bir araya gelerek oluşturdukları siyasi örgüttür. Anayasaya ve yasalara aykırı kurulamaz.

Siyasi partilerin amacı, ya tek başına ya da başka partilerle ortaklaşa devleti yönetmek; halkın refahını ve mutluluğunu sağlamak.

Siyasi partileri üç gurupta toplayabiliriz.

  1. Kadro partileri kısaca seçkinlerin bir araya gelerek oluşturduğu partilerdir. Bunlar seçim zamanı ülkede çok tanınan başarılı olan kişileri öne çıkarak halkın oyuna talip olan partilerdir. Örgütlenmeleri zayıftır tek amaçları seçim kazanmaktır. Çıkar birliği ön planda tutulur.
  2. Kitle partileri bir liderin etrafında toplanarak örgütlü mücadele eden partilerdir. Sadece seçim zamanı değil sürekli iletişim ve mücadele eden partilerdir. En küçük yerleşim biriminden merkeze kadar hiyerarşik bir yapıya sahiptirler.
  3. İdeolojik partiler, bir ideoloji etrafında kenetlenmiş kadroların meydana getirdiği partilerdir. Bu partilerin amacı kendi ideolojileri doğrultusunda devleti yönetmek. Bu partilerde ideolojiye ve lidere sıkı bir bağlılık vardır. Seçim kazanma ikici sırada gelir, önemli olan ideolojidir.

Hangi guruptan olursa olsun her partinin bir fikri vardır, partilerin fikirleri tüzüklerine seçim beyannamelerine yansır. İnsanların kimlikleri ve karakterleri gibi partilerin de kimlik ve karakterleri vardır. Çünkü her partinin öncelikli bir hedef kitlesi vardır. Hedef kitlesinin önceliklerine göre program ve propaganda yaparlar.

Ülkemizdeki partilere bir göz atalım.

AK Parti kitle partisidir. Sayın Erdoğan’ın liderliğinde en ücra köşeye kadar örgütlenmiş bir siyasi partidir. Kendilerini muhafazakâr ve demokrat bir parti olarak tanımlıyorlar. Bence muhafazakârlıkları doğru; ama demokratlıkları tartışmalıdır. Parti yönetiminden tutun milletvekili ve belediye başkanlığı aday belirlemesine kadar bir sürü sorunlu alanlar var. Hele Cumhurbaşkanlığı sistemine geçildikten sonra demokrasiden söz etmek gerçekten çok zor. Halkın seçtiği başbakanı, belediye başkanlarını aldıkları oyu hiçe sayarak görevden alan bir parti asla demokrat olamaz.

       Milliyetçi Hareket Partisi, ideolojik bir partidir. Türk milliyetçiliği etrafında toplanmış kadroların meydana getirdiği bir partidir. Son zamanlarında özellikle idarecilerin bazı tasarrufları tartışmalı olsa da partiyi meydana getiren taban Türk İslam sentezine inanmış kadrolardan oluşmaktadır. Partinin iktidar olmasından ziyade görüşlerinin iktidar olmasını önemsiyorlar veya iktidardaki partileri etkileyerek halka hizmet edeceklerine inanıyorlar.

İYİ Parti, kitle partisinden kadro partisine daha yakın bir durum sergilemekte. Umarım yakın zamanda kitle partisine dönüşür. Zaten seçim bittikten sonra ayrılmalarda kadro partisi olduğunu göstermektedir. İYİ Parti'nin kurucu kadroları Türk milliyetçiliğini merkezle buluşturarak iktidar adayı olmayı düşünüyor. Özellikle Genel başkanları Sayın Meral Akşener ve kurmay takımı önümüzdeki seçimlerde halkın umudu olabilir. Tabi İYİ Parti üzerinde yakın zamanda yapılan bir sürü olumsuz karalamalar ve engellemeler partide ufak da olsa bazı sıkıntılara sebep oldu. Aslında bunlarda doğal karşılanmalı bir yere çıkarı için gelenlerle bir davaya inanarak gelenler sıkıntılı günlerde belli olur. Sayın Meral Akşener Hanım çıktığı yolda yol arkadaşlarını ve partinin milliyetçi çizgisini örselememeli. Her tarafa bakan şaşı olur. Tabi affınıza sığınarak şunu belirtmeden geçemeyeceğim siyaset meşakkatli ve uzun soluklu bir iştir. Safları sıkıştırarak ahde vefayı unutmayarak gece demeden gündüz demeden bu yolculuğa baş koymak gerekir.

Herkes parti kurabilir, parti başkanı olabilir, ama lider olamaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum