1. YAZARLAR

  2. Necdet CURA

  3. Büyük bir sadrazam: Sokullu Mehmet Paşa
Necdet CURA

Necdet CURA

YAD
Yazarın Tüm Yazıları >

Büyük bir sadrazam: Sokullu Mehmet Paşa

A+A-

1506…

Bosna civarında, Sokoloviç kasabasında.

Bir devre adını verecek büyük bir insan dünyaya geliyor.

***

Sokullu Mehmet Paşa, gerçekten de bir döneme adını vermiş büyük bir şahsiyettir. Kanuni, II.Selim ve son olarak III.Murad dönemlerinde sadrazamlık yapmış, önemli hedeflere ve projelere sahip olan bir Osmanlı sadrazamıdır.

Vezirlik yaptığı yıllar arasında bilhassa Kanuni’den sonra devletin adeta ‘’ruhu ve bedeni’’ olmuştur. Bunu dememi şuna bağlayabiliriz; Kanuni’den sonra gelen bu iki hükümdar devlet işleriyle pek fazla ilgilenmemiş, Sokullu sorumlulukları üstüne alarak devleti yönetmiştir.

Kanuni’nin saltanatının son yıllarına şahitlik etmiştir Sokullu. Zigetvar Seferi (1566) esnasında "padişahın ölüm haberini" orduya yaymayarak bir yandan asayişin tesisini sağlarken, diğer yandan ise II.Selim’i "İstanbul’a gel" diyerek taht makamının boş kalmamasını sağlamıştır. 

II. Selim’in saltanatının tamamına şahitlik etmiştir.(1566-1574) Bu yıllar arasında yükselişin bitmesine mani olmuş, devletin otoritesine tüm nizama yaymıştır.

II.Selim döneminin en önemli siyasal olayların başında Kıbrıs’ın Fethi (1571) hadisesi gelir. Sokullu bu olaya itiraz etmiştir. İtiraz etme nedeni; "Haçlılar bize karşı daha güçlü bir orduyla karşımıza çıkabilirler" olmuştur. Ki ufku gören bu sadrazamın dediği olmuştur. Kıbrıs, 1571 senesinde Lala Mustafa Paşa tarafından fethedilmiş ve haçlı ordusu bunun intikamı için daha güçlü bir donanmayı hazırlamıştır. İnebahtı Deniz Savaşı başlayacaktır böylece...

İnebahtı Deniz Savaşı yabancıların ‘’Lepanto’’ dediği, üzerine sayfalarca kitaplar yazdığı, kutlamalar yaptığı velhasıl kelam Avrupa’nın için mühim bir hadisedir. Çünkü artık ‘’yenilmez denilen Osmanlı’’ yenilmiştir. Osmanlı’ya maliyeti gerçekten ağır olmuş bir savaştır bu. Osmanlı’nın donanması payitahta büyük bir hüsran ile dönmüştür. Kaptan-ı derya Müezzinzade Ali Paşa vefat etmiş, onun yerineyse Kılıç Ali Paşa Kaptan Paşa unvanına layık görülmüştür. Ünlü Don Kişot adlı eserin sahibi İspanyol yazar Cervantes bile bu savaşta yer almıştır. Cervantes, artık bu savaş sonrası tek kollu kalmış ve öyle anılmıştır. Aynı zamanda dünya tarihinin en büyük deniz savaşlarının biridir.

Tüm bu olaylar yaşandıktan sonra Divan toplantılarında Kılıç Ali Paşa çoğu kez; "Donanma hazır olur değil mi paşam?" diyerek endişesini dile getiriyordu. Sokullu ise; "Hazır olur merak etme. Baharda alırsın." diyerek net cevaplar veriyordu. Kılıç Ali Paşa, Sokullu’ya endişesini yinelemiştir. Bunun üstüne: "Paşa! Paşa! Sen bu Devlet-i Aliye’yi henüz tanımamışsın. Allah aşkına şuna inan. Bu devlet öyle bir devlettir ki eğer isterse o donanmanın bütün demirlerini gümüşten, halatlarını ibrişimden ve yelkenlerini atlastan yapmakta güçlük çekmez. Hangi geminin gerekli alet ve yelkenini yetiştiremezsem bu minval üzerine benden iste."

Bu sözlerle donanması her ne kadar mahvolmuş olsa bile devletin otoritesinin ve gücüne ne kadar güvendiğini yansıtan sözlere sahiptir Sokullu. Bir diğer güzel diyaloğu Venedik elçisiyle yaşayacaktır. Venedik elçisi paşamızın huzuruna savaş galibi olarak, gayet kibirli bir şekilde girmiştir. Sokullu buna aldırış etmedi.

"Sen bizim son hadiseden sonra cesaretimizin ne halde bulunduğunu yoklamaya geliyorsun! Sizin kaybınızla bizimki arasında büyük bir fark var. Biz sizden Kıbrıs Krallığı’nı alarak kolunuzu kesmiş olduk. Siz ise bizim donanmamızı mağlup etmekle ancak sakalımızı traş etmiş oldunuz! Kesilen kol bir daha  geri gelmez ama traş edilen sakal eskisinden daha gür biter!"

Böylece sözü gediğine koyar Sokullu. Çok geçmez yaz ayına muazzam bir donanma tertip edilir ve Tunus tekrardan Osmanlı yurdu olur. Voltaire, savaş hakkında şunları der;

"Bir bilmeyen İnebahtı Savaşı’nı Türkler kazandı zanneder."

Yazının başında hatırlarsanız Sokullu’nun Kıbrıs’ın fethedilmesine karşı çıktığını, İnebahtı hadisesini önceden gördüğünü belirtmiştik. İsterse "ben size söylemiştim." diyerek bundan sonraki hadiseleri umursamayadabilirdi. Sokullu’yu büyük yapan da budur. İsterseniz siyasi dehası haricinde yapmayı düşündüğü bazı projelerinden söz edelim:

Ruslar'ın bile ancak 1952 yılında gerçekleştirdiği bir proje olan Don-Volga kanal projesinin fikir babası Sokullu’dur. Bu proje hayata geçseydi giderek güçlenmekte olan Rusya belki bu kadar güçlenmeden Osmanlı tarafından başı ezilecekti. Don-Volga ile Orta Asya’da bulunan Türk soydaşlarımıza ulaşmayı hedeflerken, İran üzerine yapılacak seferlerde Hazar Denizi’ni kullanarak Safeviler kıskaca alınabilecekti belki de. Bu projeye yoğunlaşılmışken mühimmiyeti daha fazla olan Kıbrıs meselesi gündem maddesi olunca bu proje de tıpkı diğerleri gibi hayata geçirilemedi.

Coğrafi keşifler sonrası Akdeniz limanlarının kıymeti düşmüş, ticaret artık okyanuslardan ilerleme kaydetmiştir. Osmanlı Devleti’nin aslında Yavuz Sultan Selim döneminden beri düşündüğü bir proje olan Süveyş Kanalı yine Sokullu döneminde hayata geçirilmeye çalışılan fakat paşamızın ölümüyle birlikte hayata geçirilemeyen projelerden biridir. Şayet proje o günlerde hayata geçseydi, Akdeniz ticareti tekrar canlanabilir ve bunun neticesi olarak Osmanlı ekonomisine katkıda bulunabilirdi. Bu proje ise Avrupalı devletler tarafından 1869 tarafından hayata geçirilmiştir.

III. Murad döneminde hayata geçirilmek istenen projelerden biri de Sakarya Nehri-Sapanca Gölü-İzmit Körfezi Kanal Projesi’dir. Proje sultana sunuldu, onay alındı. Dönemi yaşayan tarihçi Selaniki, projenin uygulamaya sokulamamasının sebebini, ileri gelen bazı görevlilerin hükümdarı caydırması olarak açıklıyor.

Sokullu artık Sultan III.Murad dönemine geldiğinde bazı çevrelerin istemediği kişi olmaya başladı. Uzun yıllar boyunca sadrazamlık makamında kalması bazı çevreleri rahatsız ediyordu.

Şehit edilmeden önceki son geceydi.

Vefatının  hemen öncesindeki gece musahibi Hasan Ağa ile arasındaki şu sohbet kişiliğine de ışık tutmaktadır. Hüsnü Ağa:

"Ne mahalden okuyalım?" dediğinde Sokullu:

"Sultan Murad’ın Kosova’da şehadeti mahallini oku" cevabını verdi. Hüsnü Ağa Sultan I. Murad’ın şehit düştüğü kısmı okuyordu. Sokullu bundan derin üzüntü duydu, gözlerinden yaşlar geldi. Gözlerden yaşların gelmemesi elde miydi? Hüdavendigar Sultan şehit düşüyordu.

"Allahım! Bana da böyle bir güzel ölüm nasip eyle" diyerek dua etti.

Osmanlı meczuplara değer verir onları korurdu, Sokullu bir gün böyle bir meczup gördü. Meczup zannedilen bu suikastçi büyük paşayı oracıkta şehit etti.

Ve bir devir kapanıyordu.

Yükselişin güneşi de artık gözlerini yummuş, dünya hayatına veda ediyordu.

Doğu Türkleri ile Batı Türkleri’ni birleştirmeyi amaçlamıştı, kuvvetli bir zekaya sahipti. Devlette adım adım yükselmiş ve sonunda sadrazamlık makamında devleti adeta bir padişah gibi yönetmişti. Geniş vakıflar ve hayır tesisleri kurdu.

Kendi adına bir de camisi vardır. Caminin içerisinde ‘’Hacer-ül Esved’’ taşı da vardır.

KAYNAKÇA; http://www.dunyabulteni.net/haber/140658/cervantes-inebahti-deniz-savasinda

http://konstantiniye.blogspot.com.tr/2013/03/inebaht-lepanto-savas-ve-denizlerde.html

Ahmet Şimşirgil, Kayı V: Kudret ve Azamet Yılları, İstanbul, 2013

http://www.sosyaldeyince.com/bilgi-kutusu/donvolga-kanali-projesi-t3335.0.html

http://sirderya.blogspot.com.tr/2013/12/asyadan-afrikaya-osmanlnn-16-yuzyl.html

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum