1. YAZARLAR

  2. Mehmet YILMAZ

  3. Umulur ki, kahreden çaresizlik ders ola!
Mehmet YILMAZ

Mehmet YILMAZ

Platform
Yazarın Tüm Yazıları >

Umulur ki, kahreden çaresizlik ders ola!

A+A-

Telefonda arayan “Onlar orada, kışta kıyamette yıkılan binaların enkazı altında kurtarılmayı beklerken, ben burada, evimde sıcak yatağımda yatmaya utanıyorum” diye ağlıyordu.

Sabaha kadar uyumadığını ifade ederken, belki de hiç gitmediği bölgelerdeki, tanımadığı insanlara yardım edememenin çaresizliğini ve üzüntüsünü yaşıyordu. Öğretmen arkadaşım Arzu Apaydın, Malatya’daki yakınlarımın durumu hakkında bilgi almak için aramıştı. Akrabalarımın büyük çoğunluğunun evi ya yıkılmış, ya da oturulamayacak durumdaydı.

Depremde can havliyle evden çıktıkları için sürekli kullandıkları ilaçlarını almak için yeniden eve girip, ikinci depremde evde yakalananlar olmuştu.

Bu satırları yazarken yeğenim Songül aradı. Ağlayarak konuşuyor, "Evim yıkıldı, evimiz yok amca. Benim okulum yıkıldı. Hakanın okulu yıkıldı. Okullarımız yıkıldı amca. İki gün aç susuz kaldık. Araba içinde uyuduk. Yakıt bulamadık. Ekmek yok, yiyecek yok. Çocuğum iki gün aç kaldı. 3 liralık çubuk krakeri 25 liraya aldık" diyordu.

Aldığımız duyumlara bakılırsa bu felakette yaşananlar da Ahmet Günbay’ın ‘Yanık Buğdaylar!’ romanında anlatılanları aratmayacak nitelikte.

Deprem bölgesinde can kurtarmak için, canından vaz geçenlerle, deprem anında mallarına mal katmak için canavarca her vahşeti göze alan alçakları anlatmaktadır.

Depremin ilk saatlerinde Malatya Büyükşehir Belediyesinde görevli amcam oğlunu aradığımda, deprem etkilenenlere çorba dağıttıklarını anlamıştım kısa konuşmada. Ertesi gün konuşmamızda, ikinci depremde Belediye Aş Evinin yıkıldığını söyledi. "Dünden beri yavan ekmek dahi vermiyoruz. İnsanlar aç susuz, çaresizlik içerisinde bekliyoruz" dedi.

Milyonlarca insan soğukta aç susuz. Binlerce insan enkaz altında kurtarılmayı bekliyor. Umutlar tükeniyor…

"Herkes kendi kıyametini yaşar!

Kimi göçüğün altında kimi çıldırtıcı bir çaresizliğin...

10 binler bir kahır sarmalında cehennemin sönmesini bekliyor.

El açtık, merhamet dileniyoruz."

Mehmet Ciranoğlu yaşananları yukarıdaki paylaşımıyla ne güzel ifade etmiş.

*  *  *

TMMOB Pazartesi günü ‘Kaçak Yapılara Karşı Göreve Çağrı’ konulu basın açıklaması yapacaktı. Yaşanan deprem felaketi dolayısıyla açıklamayı Çarşamba gününe erteledi. Haliyle, ‘Kaçak Yapılar’ yerine deprem gündeme oturdu.

Salonda toplantı yapılırken dışarıda hummalı bir çalışma vardı. Deprem bölgesi için toplanan yardımlar kolilere konuyordu.

Toplantıda çok şey konuşuldu. TMMOB üyeleri insan kaynağı açısından da her türlü yardıma hazır olduklarını söylediler.

İmar mevzuatı ve Deprem Yönetmeliğinin yeniden düzenlenmesinden tutun da, afetlerde can kaybının yaşanmaması için neler yapılması gerektiğine kadar her şey konuşuldu.  İnşaatlar yapılırken, yeterli denetimin yapılmadığı vurgulandı.

1999 Marmara Depremi ve sonrası yaşananlar gündeme geldi. Deprem anında yaşananların çok çabuk unutulduğu, hayatın kısa zamanda rutin akışına döndüğü anlatıldı.

Doğal afetlerden can ve mal kaybının fazla olmasının asıl nedeni, önceden önlem alınmak yerine felaket sonrası neler yapılacağının planlanması. Önceliklerin yer değişmesi şart!

Bursa’da tarım arazilerinin hızla tarım dışına çıkarıldığı, özellikle Çalı, Alaattinbey, Samanlı ve Vakıf mahallelerindeki kaçak yapılaşmaların ikamet etmek maksadıyla ev yapmak yerine, sanayi tesisi yapılarak yüksek gelir elde etmek için kiraya verilmek istenmesine dikkat çekildi.

Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı Engin Er konuşmasında, Küçük kıyamet olarak adlandırılan 1855 Bursa depremini anlattı. Depremden önce, deprem anında ve depremde sonra yapılması gerekenleri anlatı ve "Bizim birincil önceliğimiz şu anda yardıma ihtiyacı olanlara yardım etmek. Yönetmeliklerin tamamını yeniden yapmamız lazım." dedi.

İnşaat Yüksek Mühendisi Şentürk Aydın, bir soruya cevap verirken Mevzuat ve Yönetmeliklerde sıkıntı olmadığını, sıkıntının uygulayıcılarda olduğunu ifade etti. Proje aşamasından inşaatın bitimine kadar bütün malzemelerin mevzuata uygun kullanılması halinde depremlerde can kaybının yaşanmayacağını ifade etti.

Deprem bölgesindeki binaların bazıları dimdik ayakta iken, içlerinde 1-2 yaşındaki sözüm ona lüks ve diğer bazı binaların kum yığını gibi yıkılması Şentürk Beyi doğrular nitelikteydi.

Bu felaket karşısında da ülkemizin tek vücut olması, herkesin bir şeyler yapma çabası içerisinde olması elbette çok güzel. Ancak asla unutmamalıyız, enkaz altındakileri ve enkaz başındakilerin çaresiz, kahır dolu bekleyişlerini…

Hiçbir enkaz geride temiz iz bırakmıyor. İzi yıllarca silinmiyor.  Enkaz kaldırmakla övünmek yerine enkaz oluşmadan önce gerekli tedbirler alınmalı. Unutulmamalıdır ki deprem değil tedbirsizlik öldürür.

Umulur ki, bu son ders ola!

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.