YENİ YOL: YENİLENMEK

Prof. Atila BİTİGEN

Zor yollar kendiliklerinden açılmazlar; zor yolları bazı cesur insanlar açarlar!

Zor zamanlarda tıkanan yolu açmak gerekiyor.

Uçurum, yatay yolun sonudur, fakat yol dikey olarak devam eder! Kabiliyetli olanlar için yollar hep devam eder; yetenekli için yolun sona erdiği bir an yoktur!

Türkiye çok derin bir tıkanma yaşıyor. Çok büyük bir kriz olduğunu düşünüyorum bu durumun. Çok kutuplaşmış ayrışmış kamplaşmış düşmanlaşmış ve hiçbir şeyi gözü görmeyen bir sosyolojik durum var. Bu da siyasetin otoriterleşmesine izin veriyor. Hatta yirmi yıllık dönemde yaşadığımız ve bence bir süre daha yaşayacağımız sürecin tanzimat-meşrutiyet-cumhuriyet üçlemesinin yanına yazılacak bir süreç olduğu fikrindeyim. Türkiye çok kötü yerlere de, krizlerden ortaya çıkabilecek umulmadık fırsatlarla iyi yerlere de gidebilir. Zaman gösterecek. Türkiye’de yeni bir kompozisyonla yeni bir motivasyona ihtiyaç var. 

Hepimiz anladık vatanı sevmek yahut haksızlığa tepki göstermek öyle sokaklarda vuruşarak, birbirine kurşun sıkarak, duvarlara slogan yazarak olmuyormuş.
Adam gibi üniversitelerimizi okuyup bilimde, sanatta, ekonomide, teknolojide ileri götürmek için çalışmamız gerektiğini. Üniversiteye gidip devrimi bilimde yaparak, ülküyü sanata yükleyerek, dini ruhlara yerleştirerek ülkeyi çağ atlatıp ileri taşımak ancak mümkün.

Eski bir yol yeni bir yoldan her zaman daha zengin ve daha güzel görünür çünkü eski yolların anıları vardır! Nostalji ve anılarla yaşamayı bırakıp yeni bir yol açmamız gerekiyor.

Mehmet Fatih Doğrucan hocamızın çerçevesini çizdiği kuşatıcı birleştirici milliyetçilik bizim anlayışımız olmalı. İlkel, iptidai bir milliyetçilik var mıdır? Evet vardır. Bu tip milliyetçilik, hemşeri, kabile veya aile (soy) esasına dayanan tür bir milliyetçiliktir ve bütün bir millet coğrafyasını tasniflere, kategorilere ayıracak derecede bölücü, MİKRO-MİLLİYETÇİLİK örneği olarak da yalnızlaştırıcıdır. Emperyalizmin işbirliği yapmak konusunda en sevdiği tip MİLLİYETÇİLİK türüdür. Pekala , biz Milliyetçi miyiz? EVET... Ne cins milliyetçiyiz?. Kesinlikle, kabile, hemşeri temelli bir pragmatizmi veya genetik, soy esasına dayalı bir materyalizmi MİLLİYETÇİLİK olarak tarif etmiyoruz. Kültürel esasların inşa ettiği VATAN ve VATANLAR coğrafyasını bir arada tutma erdemi gösteren MAKRO-MİLLİYETÇİLİK şekline MİLLİYETÇİLİK diyoruz. O sebeple BÖLÜCÜ değil BİRLEŞTİRİCİDİR. O sebeple Adriya'dan Çin Seddine her kültürün merkezine yerleşen, diğer kültürlerle de taşıyıcı ilişki kurabilen TÜRK KÜLTÜRÜ, Milliyetçiliğimizin temelini oluşturmaktadır. Açıkçası ilk MİLLİYETÇİLİK tarifimiz ne kadar İLKEL ise son yaptığımız MİLLİYETÇİLİK tarifi ise bir o kadar MEDENİ algılara dayanır... Bu iki tip MİLLİYETÇİLİK TÜRÜ birbirine karıştırılamayacak kadar birbirine TERS vasıflardadır. Birinin olduğu yerde öteki yeşermez...Bu iki milliyetçilik türünü birbirine karıştıranlar cehalet ve önyargı ile BİLİM yerine PROPAGANDA kaynaklı eserlerden beslenmiş demektir.

Kavgaların mücadelenin içinden geldik yeni dönem kavgaları kinleri çoğaltma değil yenilenerek gelişerek yeni bir yol bulmanın zamanıdır. Soğuk savaş etkisini üzerimizden atmamız gerekiyor. Katı dışlayıcı tepkisel(reaksiyoner) duygusal hamaset ve slogancı dilin terk edilmesi gerekiyor. Toplumsal görev ve sorumluluğu zedelemeyen bireyi topluma feda etmeyen şahsiyetçiliği kabul etmeliyiz. Katı lider teşkilat doktrin yapısı anlayışı çağa ve çağın ruhuna aykırıdır. Demokratik katılımcı sivil milliyetçilik yeni bir yol yenilenerek çağ mührünü vuracaktır.