Yavuz Erkut ve Ekrem İmamoğlu'nun dili

Ruhittin SÖNMEZ

İstanbul Büyükşehir Belediyesi “araç israfı veya yolsuzluğu” ile ilgili beklenen açıklamayı yaptı. Açıklamayı İBB Genel Sekreteri Yavuz Erkut yaptı.

Yavuz Erkut ülkemizin en büyük sanayi kuruluşu olan Tüpraş’ta yetişmiş, 2000-2006 yılları arasında Opet’te Yönetim Kurulu Üyesi / Genel Müdürlük ve son olarak Tüpraş’ın özelleştirilmesini müteakip, yaklaşık on yıl Tüpraş Genel Müdürlüğünü yapmış tecrübeli bir yönetici.

Ben de kendisini, O’nun Genel Müdür olduğu Tüpraş’ta, Körfez Rafinerisi Ticaret ve İK Müdürü görevlerini yaptığım için tanıdım. O’nun yönettiği çok sayıda toplantıya müdür olarak katıldım, kendisine çok sayıda raporlar sundum.

Türkiye’de büyük kamu kurumları uzun yıllar devlet adamı yetiştirme ve özel sektöre yetişmiş insan gücü sağlamak yönünde de hizmet ettiler. Özellikle Tüpraş, Petkim, Petrol Ofisi, İgsaş, Seka gibi kurumlarda yetişen yöneticilerde ilk göze çarpan hususlardan biri devlet adamı ciddiyetinin yansıması olan zarif bir üsluba sahip olmalarıdır.

Ben İBB adına açıklama yapan bu değerli yöneticinin açıklamasındaki üsluba dikkat çekmek istedim.

Yavuz Erkut’un açıklamaları şöyle: “İhtiyaç fazlası araçlardan sık sık bahsedilmişti. Kamuoyunda da bu yönde bir beklenti ortaya çıktı. Bugün burada (Yenikapı’da) belirlemiş olduğumuz ihtiyaç dışı 730 hizmet aracını sizlere takdim ediyoruz. 730 araç yanı sıra nisan, mayıs ve haziran aylarında 517 binek aracının kiralanan şirketlere iade edildiğini gördük.

Bir evvelki yönetimin de tasarruf ihtiyacıyla binek araç sayısını azalttığını düşünüyoruz. 31 Mart araç sonrası 1247 araç sistemden çıkarılmıştır. Toplamda yaklaşık 50 milyon liralık yıllık tasarruf söz konusudur.”

*******************************

SİYASİ DİL KULLANSAYDI

İBB’nin açıklamasını “sıradan bir siyasetçi yapsaydı nasıl cümleler kurardı?” bir düşünelim: “Bizden önceki yönetim fakir fukaranın, garip gurabanın paralarını çarçur etmiş, milletin parasından 1247 tane araç kiralayarak, yandaşlara, partililere, eşlerine, çocuklarına, yakınlarına kullanmaları için tahsis etmiştir. Yenileme seçiminde kaybedeceklerini anlayınca hesap soracağımızdan korkup, bir kısmını kiralayan firmalara iade etmişler. Biz bu ‘hırsızlığa’ izin vermedik ve vermeyeceğiz” diyebilir ve halkımızdan alkışlar alabilirdi.

Ama İBB Genel Sekreteri Yavuz Erkut, kendisine yakışan zarif bir üslupla, araçlar için sadece “ihtiyaç fazlası” tabirini kullanmakla yetinmiş.

31 Mart 2019 yerel seçimleri ile 23 Haziran 2019 yenileme seçimi arasında İBB yönetimince iade edilen araçlarla ilgili olarak da, aynı zarafetle “bir evvelki yönetimin de tasarruf ihtiyacıyla binek araç sayısını azalttığını düşünüyoruz” şeklinde bir cümle kullanmış.

Yavuz Erkut’un açıklamasında çok önemli bir iddia da yer alıyor: “Araçlarda araç takip sistemleri vardır. 2 Haziran ile 23 Haziran arasında yalnızca 339 araçtan sinyal gelmiştir. 1700 aracın nerede görev yaptığı konusunda sorular dile getirilmektedir. Verilerle kayıtlar arasında uyumsuzluklar var. Bunlar ya sistemlerin kapatıldığını ya da var olan verilerin silindiğini gösteriyor.”

Bakın hiçbir siyasi yorum içermeyen bu sade cümlenin içinde çok ağır ithamlar var. (Bunu soruşturacak savcı bulmak mümkün mü? Takdir sizin.)

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu bu araçlar hakkında açıklamayı Yavuz Erkut’a değil, siyasi bir yardımcısına yaptırabilirdi veya kendisi siyasi polemik diliyle yapabilirdi. İmamoğlu Erkut’un üslubu ile açıklamayı tercih etmiş olmalı.

Kanaatimce, bu tercihi ile “ben sizin istediğiniz gibi sokak ağzıyla söz dalaşı yapmayacağım. Ama her türlü yanlışınızı halkımıza verilerle, rakamlarla anlatarak ve Yenikapı’daki görsel anlatış tarzını kullanarak mücadeleyi devam ettireceğim” mesajını verdi.

****************************

BU DİLİ ÖZLEMİŞTİK

Araç israfı veya yolsuzluğu konusunda Ekrem İmamoğlu kendisi de benzer bir üslup kullanarak tartışmaya noktayı koydu: "Bunların hepsi fazlalık araçlardır. Büyük Şehir Belediyesi’nin lehine olmayan yerlerde kullanılıyordu. Hizmetler asla aksamamıştır. Araçlar kiralanan firmalara geri verilecek. İhtiyaca dönük araç kiralama ihalesine çıkacağız. İhale sürecinde bir devrime hazırlıyoruz. Açık ihale düzenleyeceğiz.”

Bazılarınız “Halk böyle zarif beyanlardan anlamaz. Erdoğan gibi meydanlarda kitleleri gaza getiren bir tarz olmalı” diye düşünebilirsiniz.

Ama ben polemikten uzak bu üslubu sevdim. Çünkü devlet adamı üslubu diyebileceğimiz bu dili çok özlemiştik.

****************************

ARAÇ İSRAFINI BİLE SAVUNAN YANDAŞLAR

Rakip Tayyip Erdoğan olduğuna göre, İmamoğlu’nun seçtiği üslup siyasi açıdan da doğru bir üsluptur diye düşünüyorum.

Özellikle artık İçişleri Bakanlığının bir sekretarya olduğunu unutup bir siyasi figür imiş gibi beyanat vermeyi seven Süleyman Soylu’yu muhatap almamasını çok doğru buluyorum.

Atanmış bir görevli olan Soylu’nun, seçilmiş İmamoğlu’na yönelik “başka işlerle uğraşırsa pejmürde ederiz” tehdidine karşı, İmamoğlu’nun iki kelimelik "polemiklerden nemalanmıyorum" cevabı doğru ve yeterli olmuştur.

Hele, Soylu’nun “İstanbul ve Ankara’da kayyum söz konusu değil” demek zorunda kalmasından sonra, İmamoğlu’nun verdiği cevap özlediğimiz aynı üslubun yansıması oldu: “Devlet adamı çok düşünür, az konuşur.”

Ancak teknik açıklamaların halkın zihninde şekillenmesi için manşetlik haber başlıkları ve görsel yöntemlerle desteklenmiş başka bilgilendirmeler de yapılmalı.

Çünkü “Muaviye’nin, O ‘dişi deve erkektir’ dediğinde bunu tasdik edecek ve O ne derse evet diyen binlerce adamı vardı.” Bunun gibi AKP’nin araç israfını / yolsuzluğunu bile savunan TV’lerde yuvalanmış sözde uzmanları, sosyal medyada trolleri var.