Vurulduk ey halkım... yanımda mısın?

Hülya SEZGİN

“Türkiye genelinde hiç bir sağlık ocağı açık değilmiş.”
“Neden... ayıp artık!..”
“Bir meslektaşları öldürüldüğü için boykot yapıyorlarmış!..”
“Ama hipokrat yemini etmediler mi? Bize yazık değil mi?”
“Peki onlara yazık değil mi? Doktor oldularsa onların canı yok mu?”
“O magandalardan birinin doktora ihtiyacı tam da bu gün olmalı ki hatalarını anlasınlar.”
“Ne güzel iş. Yok canı istemis... yok ak sakallı dede gözükmüs. Aklı sıra deliyi oynayıp sıyrılmak istiyor. O değerli evlatlar nasıl emeklerle, aile boyu yapılan özverilerle yetişiyorlar. Sonra da bir magandanın kurbanı oluyorlar. Yazık!..

Bütün bunlar geçtiğimiz günlerde doktorların bir meslektaşlarının daha öldürülmesi ve çalışma şartlarının iyileştirilmesi amacı için yaptıkları grevle ilgili olarak facebookta başkalarının yaptığı yorumlardan alıntılar... Kimileri doktorlara arka çıkarken kimisi ise “grev hakkı yok, bakmaya mecburlar” diyordu...
* * *
Yıllar önceydi oğlum Serter lise sonda okuyordu. Üniversite imtihanına girecek. Çalıştığım banka şubesi Dokuz Eylül Tıp Fakültesi'ne  yakın olduğu için kimi tıp öğrencileri ailelerinden gelecek havaleleri bizim şube aracılığı ile alıyorlar. İçlerinden dördüncü sınıf öğrencisi sevimli genç bir delikanlı ile samimiyim. O işlemlerini beklerken sohbet ediyoruz. Oğlumdan ve onun gibi doktor olmasını istediğimden söz ettim. Yüzüme baktı ve bana:
“Oğlunu sevmiyor musun Hülya abla?” dedi. Şaşırmıştım. “Sabahlara kadar çalışıyoruz. Derslerimiz çok ağır. Ömrümüzün sonuna kadar bilgilerimizi güncel tutabilmek için okumak zorundayız. Hep hasta ve şikayet edenlerle haşır neşiriz... Nereye tayinimiz çıkacak belli değil... Yazık değil mi oğluna?” diye sürdürdü lafını... Daha o zamanlar doktorlara el kalkmazdı... canlarına kast edilmezdi hem...

Oğlum doktor olmadı. Genç doktor adayımız dedi diye değil elbet. Kazansa onun dediklerine bakmadan balıklama atlardık üstüne de... tıp fakültesini kazanmak öyle kolay iş değil...
Sitemizde bir doktor aile komşumuz var. Şule ve Levent Korkmaz çifti. Şule radyoloji, Levent aile hekimi. Biz de ona bağlıyız. Ailece görüştüğümüz, sevdiğimiz insanlar. Yalnız biz değil bütün site onları seviyor. Çünkü gece-gündüz hiç fark etmez, ne zaman birinin ihtiyacı olsa Levent hemen yardıma koşar. Birkaç komşu daha zaman zaman ailece toplanıyoruz akşamları. Ve arada bir mesleklerinin zorlukları oluyor sohbet konumuz...

Şimdi aile hekimi devlete bağlı ya... maaşını devletten alıyorlar ya... çalışma yerlerini de devlet karşılamalı değil mi? Yok canım... o eskidendi... Şimdi sağlık ocaklarının özel muayenehaneden farkı yok. Çünkü bütün masrafları cebinden karşılıyor hekimler. Kirası var, vergisi var, ısınma giderleri, temizlik giderleri, elektiği, suyu, su borusu patlar tamiri... badanası-boyası... hemşire gerekir; işveren olarak onlar alır ve maaşını onlar verir... sigortasını onlar yatırır... Tuvalete kağıt gerekir, bekleyen hasta susar; su makinası gerekir... gerekir de gerekir... ne farkı kaldı özel muayenehaneden?

Sabah 08.00 işe gider dr.Levent, akşam 17.00 de biter işi... Akşama kadar 90 ile 100 hastaya bakmıştır... Hesaplayın kaç dakikada bir hasta... Can dayanmaz... Kendi muayenehanesi olsa köşeyi döner ama maaşı aman aman da hasta sayısına göre artmaz ne yazık ki!.. Çok vicdanlıdır... kimseyi kıramaz... asla hayır diyemez...
Çok da kibardır. Bir gün çay doldurma bahanesi ile ihtiyaç molası vermek, daha açıkçası tuvalete gitmek istemiş. Teyzenin biri “Ben doldurayım çayınızı da siz hasta bakmayı sürdürün” demiş. Bizim ince ruhlu doktorumuz artık dayanamamış, öfkelenmiş ve “Biz de insanız, başka ihtiyaçlarımız da olabilir. Tuvalete de mi gitmeyelim artık” deyivermiş...

Şimdi bu kadar özverili çalışırken doktorlarımız son zamanlarda onlara da saldırır, öldürür oldular ne yazık ki insan görünümlü mahluklar!..

En canımız yandığında “Aman doktor bir çare!” demiyor muyuz?.. Önce Allah'tan sonra onlardan medet ummuyor muyuz?

Şimdi bir hekim riskli oldugunu düşündüğü bir ameliyati nasil gercekleştirecek, nasıl yapacak? Siz olsanız her şeyi yaptığınız halde sonucu Allah'a kalan ameliyatlar için ne düşünürsünüz? Yapmak ister misiniz? Hele ki hastayı kaybetmenin üzüntüsünden öte bir de kendi can korkunuz, dövülme ya da öldürülme riskiniz söz konusuysa... Biliyor musunuz artık tıp fakültelerinde böyle riskli ameliyat gerektiren bölümleri seçmiyormuş doktor adayları...

Bundan da biz zarar göreceğiz gene sonuçta.  Yarın Allah korusun bir kalp krizi ya da kanserle karşılaşacağınızı düşünün... ameliyat gerek... doktor yok!.. Bu magandalar bindiğimiz dalı kesmiyorlar mı?.. Gelecekte sağlığımızla oynamıyorlar mı?

Onlar ki günlerce uykusuz kalsın; Ailesini, çoluğunu-çocuğunu göremesin seni iyileştirmek için...
Onlar ki bu ülkenin en çok kazancı hak eden insanları... sıradan bir devlet memuru kadar kazansın...

Onlar ki içlerinden çoğu hastasıyla ağlasın, hastasını iyileştirememenin verdiği üzüntüyle uykuları kaçsın...

Ooof... of... neler oluyor bize... her geçen gün daha vahşi, daha cahil, daha acımasız olanlarımız artıyor içimizde... İnsanlığımdan utanıyorum. Ben doktorlarımızın yanındayım... Aslanlar gibi grevlerini de destekliyorum...

Doktorlara kalkan eller kırılsın, silahlar sussun, bıçaklar körelsin...

Ne olur mesleginize küsmeyin bizi yaşatan insanlar... Sağ olun, hep var olun...

* * *
Şimdi de bir doktorun duygularına kulak verelim mi?

“Ben anne-babamın 25 yıllık emeğiyim..

Aç-susuz sabahlara kadar ameliyathanelerde senin ölmemen için çalışanım..

Ben ilkokuldan, ortaokula, liseye oradan da üniversiteye öğretmenler ordusunun eseriyim..

Tıp Fakültesi'ndeki hocalarımın titizlikle yoğurduğu hekimim.. (bakmayın şimdi sessiz kaldıklarına)

Ben siyasete malzemeyim, canım belki politika masalarında pazarlık konusu..

Ben halkım, annem babam işçi-memur-çiftçi..

Ben sizim..

Ben sizin annenizi, babanızın yanında siz olmasanız da olanım.

Ölürken elinizi tutanım..

Sizin yeri geldiğinde bakamadığınız yakınlarınızı şefkatle saranım..

Ben artık itibarsızlaştırılmaya çalışılan sağlık ordusunun neferiyim..

Ben anneyim, ben babayım, ben evladım, ben birilerinin şifasıyım..

Bizi öldürüyorlar ey halkım!!

Sesimizi duyuyor musunuz?”

Hülya SEZGİN / hulyasezgin@hotmail.com