Temmuz'da hazanın adıdır Eylül...

Neşe DİLEKÇİOĞLU

Sabaha kadar gözüme uyku girmedi. 

Sanki bir umut bisikletiyle çok uzaklaştı yolu bulamadı, sonra oturdu bir kenara bulunmayı bekledi umudum vardı. Dedim ki eğitimli köpekler, o canlar keskin koku alma duyularıyla Eylül'ü bulur getirir... Temmuzda yürekleri kavrularak bekleyen ailesine kavuşturur...

Olmadı...

Umutlar söndü...

Önce uzun uzun baktım  fotoğrafına, ekili  tarlaların arasında mutlu yüz ifadesine gün çiçeği gibi ..

Hadi Eylül sen yaparsın, hadi çık gel dedim..

Sonra toprağın içinde ekili bir tohum gibi duran cansız bedenine..

Fidanları soldurdular..

Oysa daha yeşerecek boy atacak, büyüyecek, okuyacak ailesine ve vatanına hayırlı bir evlat olacaktı..

O direğin altında, yarısı toprağın altında kalmış minicik ayaklarını acıyla bükmüş, savrulan  bedenini görünce içimde bir fidan devrildi..

Nasıl kıydın dedim. 

İnsan bunu nasıl yapar?

'Kırdık mı karıncanın kanadını, bozduk mu yuvasını kırlangıçların' şiiri geldi aklıma. 

Bizler karınca yuvalarını görünce basmamak için üstünden uzun atlayan çocuklardık..

Yuvalarına kendinden üç misli ağırlıkta taşıdıkları yiyecekleri seyreder, yuvanın imece usulü yaşamanın paylaşmanın güzelliğini öğrenirdik karıncalardan..

İslâmla yönetilen, dini değerleri öne çıkararak yaşayan bir toplumun nasıl bu kadar sapma noktasına geldiğini sanıkların, canilerin nasıl bu kadar çoğaldığını görmek hüzün verici. Oysa din vicdandı, hoşgörüydü, komşu açken tok yatmamaktı...

Ne oldu bize cuma hutbelerinde ne anlatılır? Bu hoşgörü vicdan nasıl işlenir? Neden anlatılmaz merhamet duygusu? 
Sonra dedim ki Diyanet '9 yaşında kız çocuğu evlenebilir' fetvası verirse, annenin dizinden etkilenen, asansöre bindiğinde neler olabileceğini sapıkça anlatan hocalar türedikçe, imam hatipte erkek çocuklara taciz olayında bir kereden bişey olmaz diyen bir kadın bakan çıktıkça, araştırmak yerine meclis önergesi reddedildikçe daha başımıza çok hal gelir..

Çocuklara musallat olan bir el var. 

Neden peki..?

İlahiyat profesörü çocuk pornosu indirirse internetten işte sana acı gerçek...

N'oldu peki...

Üstü örtüldü. Bir çok ülkede suç olmasına rağmen bizde olmadı. 

Bu zihniyetten iyi bir şey çıkar mı?

Lut kavmine ne oldu..?

Gidişat öyle. 

Saptık. 

Kur 'an'dan dinden koptuk..

Kurban bayramlarında kurban kalmayınca,

Kadınlar cinayete kurban. 

Çocuklar cinsel tacize kurban. 

Hayvanlar o canlarımız kurban... Kıtır kıtır kesiliyor elleri ayakları, sanki bir sapık tarikat eli var gibi şeytani...

Ağaçlarımız, yeşil alanlarımız AVM'lere  kurban..

Ne deyim gurban..

Çocuklarımıza neden sevginin dilini öğretemiyoruz..?

Çünkü evde şiddet. 

Sokakta şiddet. 

Şiddet her yerde...

Şiddetinden korkarım; Eyyy Allah'ım sen bizi ıslah eyle, hidayete eriştir..

Yoksa sonumuz tıpkı Lut kavmi gibi. 

Bizi helak eyleme.

Ama affetme de...

Görmez misiniz?

Bilmez misiniz?

'Onların gözleri vardır görmezler. Kulakları vardır duymazlar' dedin bir ayetinde..

Öyle olduk...

Görmezden geldik. 

Duymaz oldu kulaklarımız. 

Dilimiz lal oldu konuşamadık..

Çünkü biz mazlumun o yüksek sesini severiz yalnız dediğin mazlumlar sustu. 

Korku herşeyin üstünü örttü..

Sen bizi Settar isminle örtme ki gerçekler apaçık ortaya çıksın. 

Akı  kara yı görelim. 

İyilerin yanında olduğunu biliyorum RABBİM. 

O zaman göster bize yalvarırım. Göster ki kötülerin kazanamayacağını tüm kulların görsün..

Yoksa yaşamın tadı kaçtı. Ölüm baş üstüne ne zaman nerede gelirse . 

Sabır taşı çatladı.. Bize sabrın sonu selameti göster..

Yoksa EYLÜL'ün üstündeki o toprak bizler oluruz. 

Bu suçu örtmemize izin verme...