TARİH SADECE İYİLERİ ÖVER!..

Hakan KINAY

İnsan içinde serpildiği coğrafyanın, nefes aldığı ortamın bir yansımasıdır.

Benzer koşulları paylaşanların , benzer şekilde düşünecekleri ve davranacakları ileri sürülür sosyologlar tarafından.

Türkiye'nin geçirdiği değişim bu tezi eskisi kadar karşılamıyor artık.

İnsanların ortak yanının evrensel kültürü beraberce yaratmaları olduğu düşünülürse,

ortak yanlarımızı bulmak için oldukça yoğun bir çaba göstermeniz gerekecek çok yakında.

Bu kadar kısa bir sürede, bu kadar radikal bir alt üst hali.

Rahmetli Anneannemin demesiyle,

- Hazır bekliyormuş körolası!..

Erk'in  planlı girişimleri sonucunda hızla yok olan empati sonrası Samileştirilen yığınların Türk kalmayı diretenlerden gerek mental, gerekse günlük yaşam alışkanlıkları ve görüntüleri açısından son derece keskin kırılımlarla uzaklaşmaları kaçınılmaz oldu.

Küçük anlaşmazlıkların alevli kavgalara dönüştüğü ateşli coğrafyanın samimi çocukları, büyük ayrılıkların beslediği nefretlerin, nobran ve soğuk bakışlı kutupları haline getirildiler.

Eski Şamanist, Tengrist, Animist ve totemist kültürlerin,

Atalara, insanlığa, hayvanlara ve doğaya gösterdiği saygı yok edildi kadim topraklardan.

Böylece yaşamın her anına sahip çıkan, samimi bir sevgi anlayışının özgür soluğu da kesilmiş oldu.

Özellikle kadın erkek eşitliğinin, dünya üzerinde birbirine en çok yaklaştığı kültürden geriye kalanlar acı verici.

Toplumları görüşlerine göre değil, o görüşlerin onları neye dönüştürdüğüne bakarak değerlendirme kriterinden yola çıkarsak daha da vahimleşiyor tablo.

Tengrizim’de kutsanan kadının anaerkil değeri, İslamiyet sonrası Arap yarım adası  ve İran'daki kadar olmasa da büyük kayıpların ağırlığı altında ezilip yok oldu.

Orta asyadaki doğa koşulları Türki halkları savaşçı, sert karakterli ve yönetici unsurlarıyla donatılmış hale getirmişti.

Tarihçi Bernard Lewis Türkleri '' bağımsız ve yöneten, sorunlara pratik çözümler getiren '' olarak tanımlıyor.

- Kompleksli toplumlarda görülen ideolojik köktencilik, Türkler arasında yoktur, diye de ekliyor.

Yaşantıları içlerine yargı karıştırmadan anlatmak zordur ama,

Ünlü bilim adamı bir de şimdi görse ne derdi diye düşünmeden edemem.

Eski bir Altay sözü binlerce yıl öteden kırgındır bu günlerin mealine,

-Atlarımızı arıtan yağmur, erimizi kirletir !..

Yerleştiği Topoğrafyanın eskileriyle kaynaşıp, harman bir Türk kültürü oluşturma başarısını gösteren büyük bir millet olduğumuzu hatırlamamız gerek.

Hititlerden,

Düz damlı evlerini, duvar yapım tekniklerini, üzerileri paralar ve parlak payetlerle süslü kadınlarının başlıklarını, mevlevi külahlarını, Karagöz oyunlarını, sivri ve ucu kalkık çarıkları,

Lidyalılardan,

Kağnıyı, testi yapımını, ölülere saygı kavramını, evlerin altındaki ahırları

Friglerden,

İki ağızlı Bektaşi baltalarını, keskin ağızlı mızrakları ve bugünkü türkülerin kaynaklarını alıp, günümüze taşıyan kültürü yaratmıştık.

11. Yüzyılda geldiklerinde,

- Biz Anadoluyu aldık, Anadolu da bizi...diyen özgür ruhlu atalarımızın, devamı olarak kalıp kalamayacağımızı düşünüp endişeleniyoruz şimdilerde.

Yeni olanla kazandıklarınızın geçici değeri, yitirdiklerinizin yüzyıllara üleşen acılarıyla ölçülüyor.

Aradığınız şeyi size tanınan zamanların hiç birinde bulamıyorsanız kaybettiğiniz anlamına geliyor en kısa anlatımıyla.

Ardımızda bırakacağımız seda hiç bu kadar önemli olmamıştı.

Kötüyü hoş gören, yapılanı unutanlar bireylerdir.

Tarih bunu umursamaz,

O, sadece İyi’leri över!..