Tamam mı, devam mı?

Kerim YILMAZ

Süregelen tek parti iktidarının mutsuzlaştırdığı kesimlerin umudu olmuş İYİ Parti'nin ömrü nüvesi olduğu bu umudu idamede başarılı olacağına ikna edeceği bir yol haritasına bağlıdır. Bunun açık ve akılcı biçimde tartışılması yerine, siyaset esnafının kurduğu kast sisteminin mazeret arayışları, partinin her kademesindeki moralsizliği gidermeye ve hızla geri çekilen halkı ikna etmeye yetmeyecektir.

 

Siyasi partiler en büyük ve etkili sivil toplum kuruluşlarıdır. Sivillik de resmiliğin karşıtından çok özgür düşünceli bireylerin bir amaç uğruna birlikteliği ve yol yürümesi anlamındadır. Siyaset kifayetsiz muhterislerin griftleştirme, zorlaştırma ve karanlık odalarda alınan kararlarla yapma alışkanlık ve çabalarına rağmen basit kurallı bir oyundur. Ne yazık ki bu gerçek ters yüz edilmiş değişen sosyoloji ve şartlar anlaşılmadan eski bilgi ve komitacı zihniyette ısrar edilmiştir.

 

Objektif bakış ve akılcı bir analiz yaptığımızda; Parti kuruluşunda kendiliğinden oluşan heyecan dalgasını eski anlayış ve siyaset tarzıyla yok etmiştir. İlkin yeni olması ve alternatifsizlikten şikayet eden halkımıza seçenek olma iddiasının altını dolduramamış başka bir deyişle neyi "yeni" anlatamamıştır. Adının basit olması akılda kalması ve tanıtım kolaylığı açısından isabetli olmuş ancak neyi ‘iyi’’ o da hem anlaşılamamış hem de anlatılamamıştır.

 

Geçen yazımda belirttim, Eylül-2017 ila Haziran 2018 tarihleri arasında yapılan anketler masaya konulup rasyonel biçimde değerlendirilmeden geleceğe dair yapılacak projeksiyon eksik kalır.

 

İlkinde yüzde 15'ler bandı kurucular listesiyle gerilemiş fakat toparlamıştı. Yenilikçilik siyasete yatkın olmayıp kişisel popülarite amaçlı adını yazdıran kurucularla olmayınca parti tökezlemiş ancak teşkilat oluşumunda telafi edilir düşüncesi ağır basmıştır.

 

İkinci aşamada teşkilatlarda oldukça zayıf kadrolarla kurulunca 2'nci kez düşüş yaşanmış fakat umut gene kaybolmamış yüzde 18'lerin konuşulduğu ölçüldüğü seviyeye ulaşılmış yani toparlanmıştır. 

 

Üçüncü ve son düşüş milletvekili listelerinde yaşanmış, siyaseti sahada etkili biçimde yapabilecek ve kitleyi sürükleyecek kadrolarda ciddi bir güven sorunu oluşmuştur.  Bu durum neredeyse herkeste motivasyonu yok etmiş, kısa zamanda izale edilemediğinden bir daha toparlanamamış ve sonuç bu olmuştur.

 

Naçizane çözüm önerilerim ise;

 

1-İYİ Partinin öncelikle siyasi yelpazedeki yerini doğru ve açık biçimde belirlemesi gerekir. Varlığına dair bilimsel bir veri olmayan merkez sağ yerine "Demokrat, milliyetçi, mukaddesatçı" kelimeleriyle ifade edilecek bir toplumsallık tanımı isabetli, yeterli ve hatta gereklidir.

 

2- Bu tanımla siyasi yelpazenin merkezine oturma iddiası ortaya konularak tüm teşkilatları yeniden ele alınıp yetkin ve etkin hale getirilmelidir. Ülke sathında üyeliğe açılacak teşkilatlar hızla büyümede en etkili araçlar olduğu gibi politikalarının memleket sathına yayılmasını sağlayacaktır.

 

3- Parti içi demokrasi yokluğundan şikayetle gelinen noktada aynı konuma düşmekten şiddetle kaçınılmalı ve kapalı devre sistemler yerine açık istişareli müzakereli karar alma mekanizması kurulmalıdır.

 

Bunlar zor olan şeyler değildir, istenildiğinde pekala yapılabilir. Yapılması yarınlara dair umudu artıracak aksi hal ise azaltacaktır. Dahası "nesi yeni, neyi iyi" sorusu cevapsız kalacak ve siyaseten gerekirliği tartışılmaya başlanacaktır.  Takdir de karar da yönetimindir. Tabi ki sorumluluk da.

 

Şimdi maddi imkansızlık, medya yokluğu v.s gibi mazeretlerle durumu anlamak yerine savunmaya geçeceklere peşinen cevap verelim ki; Başlangıçta imkanlar daha iyi ve medya desteğimiz vardı diyemeyeceğinize göre bahane uydurmanın anlamı yok. Unutulmamalıdır ki hiçbir mazeret başarının yerini tutamaz. Başarısızlıktan ders alınmadığı sürece başarıya ulaşmak da mümkün olmaz. Başlıktaki soruya cevabı taban değil yönetim verecek ki umut sönmesin. Bekleyip göreceğiz..