Sus... Artık yeter...

Bahri YILDIZBAŞ

Mevlana ölüm gününü “Hakk'a vuslat” yani “Yaratana Kavuşma” (Şeb-i Arus) saymıştır.  17 Aralık 1273 tarihinde ölen Mevlana'yı, daha iyi anlamak ve anmak için de; 7-17 Aralık tarihleri “Mevlana Haftası” olarak kabul edilir. 

Mevlana Celaleddin-İ Rumi’nin; kişiliği, fikirleri ve evrensel görüşlerinin konuşulacağı, 748’inci ölüm yıldönümünde, MESNEVİ’sinden Öğütlerini, dostlarım ve siz okurlarımla paylaşmak istedim. 

#TavşaninOyunu

Ormanlar kralı dehşetle kükrüyor, karnını doyurmak için kendinden güçsüz hayvanları avlamaya devam ediyordu. Ondan kaçıp, kurtulmak çok zordu.

Günlerden bir gün ceylanlar, tavşanlar, dağ keçileri, zürafalar ve diğer hayvanlar toplanıp bu kötü gidişin önüne geçmek istediler.

Topluca, Arslan'ın huzuruna çıkıp:

- "Efendimiz" dediler... "Biz aramızda anlaştık. Hergün ölüm korkusu çekmektense, içimizden birinin gönüllü olarak kurban olmasına razı olduk. Böylece siz hiç yorulmayacaksınız, avınız ayağınıza kadar gelecek, bizde sıra kendimize gelinceye kadar korkudan uzak yaşayacağız." 

Kral Arslan, bu teklife razı oldu.

Nihayet aradan günler geçti ve kurban olma sırası tavşana geldi. Zavallı uzun kulak ölümden çok korkuyor, kendi ayağıyla gidip arslanın pençeleri arasında can vermeye bir türlü razı olmuyordu. Birden, aklına parlak bir fikir geldi. Ormanda oyalanıp, gidişini geciktirdikten sonra huzura çıktı. Arslanın karnı acıkmış, sinirleri gerilmişti.

- "Niçin bu kadar geç kaldın?" diye bağırdı.

Tavşancık, boynunu büküp:

- "Hiç sormayın efendim" dedi, "Yolda gelirken başka bir arslan gördüm. Kral'ın kendisi olduğunu söyleyip, size olmadık hakaretler savurdu, elinden güçlükle kurtuldum..."

Kral Arslan, daha çok sinirlenmişti.

- "Kim bu küstah!" diye kükredi. "Galiba kanına susamış... Gideyim ve cezasını vereyim onun..." 

Tavşan önde, Arslan arkada yola düştüler. Bir süre gittikten sonra, derince bir kuyu başına ulaştılar.

Tavşan:

- "İşte size hakaret eden yalancı Kral, bu kuyu içinde efendimiz!..." dedi.

Arslan kuyuya eğilip bakınca, su üzerine akseden kendi şeklini gördü. Bağırıp çağırmaya başladı. Sudaki akside, aynı şekilde bağırıp çağırınca, kendinden geçip hırsla atıldı ve bir anda kendini buz gibi suların içinde buldu... Küçücük bir tavşan tarafından aldatıldığını farkettiğinde, iş işten geçmişti.

Yüreğimiz, kıymet bilene emanet. ...

Kalbin bir gün seni, sevgiliye götürecek.

*  *  *

Zorbalar, acımasızlar, doyumsuzlar, kaba kuvvet kullananlar ve haksızlar; bir gün ya kendi kazdıkları kuyuya düşecekler, ya da çok basit gördükleri tarafından ilahi adaletin tecellisini görecekler. 

Sadece bizlerin değil, dünyanın tanıdığı, düşünceleri ile hayat felsefesini benimsediğimiz bir deryadan, bir kaç örnek alabilsek. Barış, sağlık, mutluluk, huzur ve umutlar hiç bitmez.  Rahmetle anıyorum. 

“Göklere gönderdim sevda tozunu, yağmur oldu döküldü yüzüne. Yüz yıl yaşasan ve hükmetsen de; yüzlerce taş, toprak, kazma ve küreklerle gömüleceksin bir yere. Katıksız, karşılıksız ve kavgasız, şimdiden gömülsene gönüllere.” (Bahri Yıldızbaş)