Suriye ve Suriyeliler meselesi

Ruhittin SÖNMEZ

Suriye meselesi Türkiye'nin ABD ve Rusya ile belli alanlarda ortak hareket ettiği, belli alanlarda çatıştığı, çok sayıda devletin müdahil olduğu karmaşık bir problem haline geldi.

ABD Fırat'ın Doğusunda PKK uzantısı YPG'ye devlet kurdurmak için çabalarken, Rusya asırlardır hayalini kurduğu sıcak denizlere indi, Akdeniz’e yerleşti. Ve Esad rejimini tahkim ederek burada kalıcı olmanın zeminini oluşturmuş durumda.

İsmet İnönü’nün “büyük devletlerle politik işbirliği yapmak ayıyla yatağa girmek gibidir” sözünü herkes bilir. Fakat İnönü gibi tecrübeli bir devlet adamının bu uyarısını görmezden gelen yeni Türkiye'nin yöneticileri iki ayı ile birlikte aynı yatağa girdiler.

Biz iki süper güç arasında “denge” politikaları izlerken onlar araziyi paylaşmış gibi.

ABD Türkiye'nin Suriye’de güvenlik sağladığı bölgedeki radikal dinci unsurları havadan vuruyor. YPG’yı ordulaştırıyor.

Rusya’nın desteklediği Suriye (Esad) güçleri ise İdlib’e iyice yaklaştı.

Yani iki süper güç de Suriye'deki kendi yerel müttefiklerini güçlendirip, egemenlik alanlarını genişletiyor.

Geçen hafta ABD Avrupa Kuvvetler Komutan (EUCOM) Yardımcısı Korgeneral Stephen M.Twitty ve ABD Merkez Kuvvetler (CENTCOM) Komutan Yardımcısı Korgeneral Thomas W. Bergeson başkanlığındaki ABD askeri heyeti Türkiye’de idi.

Odatv’de Müyesser Yıldız’ın ifade ettiği gibi, EUCOM Şanlıurfa Akçakale'de kurulması kararlaştırılan “Müşterek Harekât Merkezi” konusunda Türkiye ile işbirliği yapan ABD'nin Avrupa kuvveti.  CENTCOM ise Suriye'deki teröristlere (YPG/SDG) her türlü yardımı yapan merkezdeki kuvveti. 

Yani ABD'nin Türkiye'yle “işbirliği” yapan ile terör örgütünü destekleyen kuvvetlerinin komutanları birlikte Ankara'ya geldi!..

ABD’li komutanlar çoğunluğunu YPG'li teröristlerin oluşturduğu SDG'nin ABD’nin “ortağı”  olduğunu vurguladılar.

ABD’li generaller “SDG'nin ‘Himayelerinde’ olduğunu bildirmek ve Türkiye'yi de bu beraberliğe ortak etmek için geldiler... Beraberinde aba altından, ‘Bizimle koordinasyon ve işbirliği içinde bulunmazsanız bölgedeki güvenliğiniz tehlikeye girer’ sopasını gösterdiler!..”

*************************************

ESAD’SIZ ÇÖZÜMÜN MALİYETİ AĞIR

Biz bu “Güvenli Bölge” filmini daha önce görmüştük. ABD Irak’ın kuzeyinde 1995’lerde çekiç gücün kontrolünde 36. ve 45. paraleller arası güvenli bölge ilan etmişti. Turgut Özal’ın yönetimindeki Türkiye bu kararı desteklemişti. Böylece bu bölgede bugün resmi adı “Kürdistan” olan, “Barzani Devleti” dediğimiz yapıyı oluşturmuştu.

Şimdi de Suriye’nin kuzeyinde PKK/PYD güçlerine destek verilerek bir devlet kurdurmaya çalışıyor. Böylece bir yandan İsrail’in güvenliği için bir tampon devlet oluştururken, petrol ve gaz nakil hatları için bir “Kürt Koridoru” ile Akdeniz’e ulaşmayı hedefliyor.

Bu arada kurulmasına destek verdiği devlet için problem oluşturacak Kürt olmayan nüfusu Türkiye’ye yönlendiriyor. YPG için bir bakıma etnik temizlik yapıyor. Savaşın külfetini Türkiye’ye yükleyerek bizi siyasi alanda sıkıştırıyor.

Sayısı 5 milyonu geçen (4 milyonu kayıtlı, gerisi kayıtsız) Suriyelilerin ülkemizde yaşattığı sorunlar, eğer ülkelerine dönmezlerse, ileride yaşatacakların yanında çok hafif kalır.

Mesele “ensar/ muhacir kardeşliği” gibi sloganlarla geçiştirilemeyecek kadar önemli ve ağırdır. Sadece Türkiye’de doğan Suriyeli sayısı yarım milyona yaklaşmıştır. Suriyeliler sosyal, kültürel, siyasi ve güvenlik boyutları olan ve gittikçe ağırlaşacak çok yönlü sorunların kaynağıdır.

Bütün bu meselelerin büyümesinde Türkiye’yi yöneten R. Tayyip Erdoğan ve AKP hükümetlerinin (özellikle de Ahmet Davutoğlu’nun) kötü yönetiminin etkisi oldu. Akılcı olmayan, ideolojik bir “stratejik derinlik” içine gömüldük.

Arada taktik başarılar olsa da, strateji yanlış kurgulanıp, yanlış devam ettiği için problem ağırlaşarak devam ediyor.

Zararın neresinden dönülürse kârdır. Bu safhadan sonra ancak Esad’la siyasi, diplomatik münasebet kurulursa bazı sıkıntıları defedebiliriz. Suriye meselesinin yarattığı güvenlik sorunlarının yarısından kurtulabiliriz. Suriyeli sığınmacıların çoğunun ülkelerine dönmesi sağlanarak, Suriyeliler meselesinin de asgari seviyeye düşmesini bu yolla sağlayabiliriz.

Fakat en başta yapmamız gerekeni en sonda yapmanın bir bedeli vardır. Bu bedeli ödüyoruz ve ödemeye devam edeceğiz.