Şu korona yüzünden paranoyak oldum…

Hülya SEZGİN

Başlığa bakıp bütün suçu koronaya yüklemek pek doğru değil, hatta insafsızca olur.

En iyisi olanları anlatayım da siz ister gülün, ister Hülya kafayı yemiş deyin!..

Önce cep telefonuma  bir kargo şirketinden gelen mesajla başladı her şey… Siparişimin iki üç güne kadar elime geçeceği yazılıydı, fakat ben bir şey sipariş etmemiştim ki!.. Önemsemedim. Dedim ki hele bir gelsin de görelim. Ödemeli ise bu yeni bir dolandırıcılık çeşididir der, almam olur biter…

Yine de ne olur, ne olmaz diye kızım Senem’e sordum “Bir şey istemediysen sakın kabul etme anne” diye sıkı sıkı tembihledi beni. Bu arada üç aydır karantina nedeni ile evden çalıştığından çalıştığı şirketin internet yüklü bir cep telefonu yollayacağını söylemişti on gün önce… Oğlum Serter’e ise işi nedeniyle uzak bir semtte oturduğu için sormadım…

Neyse dün öğlen komşum Demet ile sahile yürüyüşe çıktık. Döndüğümde Hiko “Hülya kargon geldi. Otuz lira da kargo ücreti verdim” dedi. Yapacak bir şey yok. Çünkü onu tembihlememiştim. Hem otuz lira da pek önemli bir rakam değildi. Elime geçirdiğim bir naylon poşet ile açtım. İçinden bir cep telefonu, kablo ve şarj aleti çıktı. Şaşırdım… Alıcı Hülya Sezgin, adres benim… Fakat gönderici Sinem Ç.’yi  tanımıyorum. Telefon kullanılmış, açma yerine bastım… Açık… Korktum… Hemen elimden bıraktım. Aklımda deli sorular… Kim, neden göndermiş ki!..

Senem’e telefon ettim. “Senin olabilir mi? Hani şirket yollayacaktı ya”…

Bir güzel fırçaladı beni ve öfkeli dedi ki “Anne neden aldın, sana alma demedim mi? Hem şirket senin adına yollar mı hiç!” “Baban almış, biz yürüyüşte iken” dedim gücenerek ve aynı zamanda da panikleyerek...

Hikmet “Serter’e sor bakalım, onun olabilir mi?” dedi. Aradım… Cık!.. Onun da değil… Daha da çok korktum…

Neden korkmayayım… Son zamanlarda kötüler çoğaldı. Herkes beni sevecek diye bir şey yok ya!.. Delinin biri virüs yollar öleyim diye, ya da malum dinci terörden diye herkes birbirini suçlayıp duruyor son zamanlarda... siyasi bir kimliğim de yok ama… Belki iftira atmak ister biri Facebook paylaşımımdan gıcık kapar da, ne bileyim işte!…

Peki ya  ortalıkta dolaşan söylenceye göre diğer bir terörist grup ne yapıyormuş?.. Telefonunu çaldırıp, kapıyormuş. Sen de merak edip geri arayınca bağlı olduğu düzenekle bir yerlerde bilmeden bomba patlamasına neden oluyormuşsun. Allah korusun hapis yattığına mı yanarsın, yoksa masum insanların ölümüne yol açtım diye dövünür müsün?..

Böyle böyle düşünürken Hikmet’in “Şuna bir de ben bakayım demesiyle hışımla atlayıp “Elleme… Elleme!..” diye bağırdım…

Dinlenmeyi gerektiren bir durumumuz yok ama teknoloji pek çok düzeneğe elveriyor artık. Belki artık masum insanları kullanmaya başlamışlardır böyle kötü işler için… Yine elime geçirdiğim naylon poşetle ucundan tuttuğum gibi balkonun en uç köşesine koydum torbayı … Hah!..  şimdi sesimizi kaydedemezler artık!..

Düşünüyorum, düşünüyorum çözemiyorum… Her geçen dakika saatler gibi ve daha da manyak yapıyor beni…

Aklıma geldi ve emniyetten bir yakınımı arayıp anlattım… Allah bilir içinden gülmüştür bana ama kibar insan… "Abla sana kim düşmanlık edebilir ki!" dedi ve ekledi. "Madem üzerinde bir telefon numarası var, ara… neden yolladıklarını sor. Ona göre ben arkadaşlarla seni görüştüreyim…"

Hay Allah razı olsun… Birden rahatladım… Numarayı aradım… Genç bir erkek sesi...

“İyi günler. Ben Hülya Sezgin, Sinem Ç. ile görüşmek istiyorum.”

“Ben Sinem’in eşiyim. Hülya Sezgin de kayınvalidem olur!”

“Haydaaaa… Neden bana telefon gönderdiniz?”

“Ben onu kayınvalideme yolladım Hülya Sezgin’e. Mordoğan’da oturuyor!”

“Ben Hülya Sezgin, Mordoğan’da oturuyorum, fakat kızım bekar!..”

Neyse uzatmayayım, biraz daha süren konuşma sonucu konu anlaşılmıştı. Kargo şirketi çalışanı Hülya Sezgin diye yazınca Mordoğan’da ikinci bir H.S.nin de olacağını akıl edememiş ve benim adrese yollayıvermiş paketi verilen adresi yazmak yerine. Sonra şakalaştık genç ile bin bir özür diledi. “Ne iş yapıyorsun, telefon tamircisi misin?”diye sorumu “Kuyumcuyum abla” diye yanıtlayınca dedim ki:

“O zaman telefon yollayacağına altın yollasaydın da ben de panik olmak yerine… Allah göndermiş bana diye sevinseydim ve kimseleri aramasaydım ya!”

Elbet şaka… Altın da yollasa davranışım değişmez, sahibini arardım. Fakat böyle deli deli şeyler düşünmezdim en azından…

Sakinleşmem gerek.. Ben en iyisi resim yapayım… Şuradan bir dere aksın… Tepede koyunlar otlasın… Şu korona da beni delirtmeden bitsin, gitsin…