Son yazının son bölümü

Bahattin AYHAN

 Son yazının son bölümü

Kısaca bir özetleyelim. Seçim sonrası neler olacak sorusuna yanıt arayalım. Seçimden 1. AKP tek başına hükümet 2. AKP azınlık hükümeti 3. Koalisyon 4. Seçim sonuçlarının iptali. Şimdilik görünen olasılıklar bunlar.

AKP’nin tek başına ve Anayasayı değiştirerek başkanlık sisteminin önünü açması ilk ve en büyük olasılık. Siyasi manevra tamamlandıktan sonra bugünlerin aranacağı daha despot ve acımasız bir yönetim modeli gündeme gelecek. Her ne kadar istikrar bozulmasın diyerek halka telkinlerde bulunuluyorsa tam aksine istikrar diye bir şey zaten yok. Ekonomi, asayiş, temel hak ve hürriyetler, rejim tam anlamıyla tehlikede. Seçim sonrası bunlar bir bir patlayacak ve gelecek olan hükümet hiçte rahat edemeyecek. İstediği kadar yasa çıkarsın, hapsetsin, yasaklasın sonucu etkileyemeyecek.

AKP azınlık hükümeti seçeneğinde ise tek çıkış yolu erken seçim olacaktır. Seçime kadar geçen sürede ekonomi, sosyal hayat, güvenlik ne olur, oldukça tahmin edilemez bir olgu. Şu kesin ki dini söylemler, camiler ve tüm devlet kurumları erken seçimin bir parçası olurken, ayrılıkçı söylemler hız kazanacak ve prim yapacaktır.

Koalisyona gelince. Başta Erdoğan olmak üzere asla koalisyonu rahat çalıştırmayacak, her gün meydanlarda olacak ve kısa zamanda seçime gidilmesini sağlayacaktır. Büyük olasılıkla söylemi de iki gün Türkiye’yi  yönetemediler, kaçıp gittiler olacaktır. Başkanlık sistemi olmadan istikrar olmayacağını, dış güçlerin varlığını, mağduriyeti, hain ve satılmışların varlığından söz ederek kendisinin başkan olması halinde Yeni Türkiye’nin var olacağından dem vuracaktır. Tabi dini , inişli çıkışlı arkasında durulmayan söylemlerde en üst düzeyde kullanılacak, halkın kafasında soru işaretleri yaratılmaya başlanacaktır.

Seçim sonrası olabilecek ekonomik krizden en fazla AKP yararlanmaya çalışacak ve biz çoğunluk olmadan bu iş olmuyor edebiyatına sarılacaktır. Her koşulda AKP seçimi kazanmak için var gücüyle çalışmak zorundadır. AKP eski milletvekillerinden Suat Kınıklıoğlu seçimin kaybedilmesi sonucunda ‘’Ya yurt dışına kaçacaklar, ya da hakim karşısına çıkacaklar’’ yorumunu yapıyor. Bunun içindir ki Erdoğan tarafsızlığını bırakarak, Anayasa’da ki boşluktan da yararlanarak meydanlardan çekilmem diyor. Çok iyi biliyor ki bazı kötü öngörüleri kendi de düşünüyor ve tedbirini alıyor.

Yapılacak konuşmalarda iç istikrarın geleceğine bakılmadan halkın yüreğini ağzına getiren konuşmalar yapılacak. Hiç arzu edilmeyen iç gerilim yaşanacak. İnsanların sokağa dökülmesi bile gündeme gelebilecek gerilimlerin olması bile beklenebilecek  En büyük kozda dindarların iktidarı, Erdoğan  istenmiyor sloganı atılarak halk karşı karşıya getirilecek

Erdoğan’ın hedefi açık ve net. Şimdiye kadar takiye yaptığı çok konu olmuştur ama başkanlık ve başkanlığı elde etmek için hiç takiye yapmıyor. Aslanlar gibi kendi başına amacını savunuyor. İnatla ve kararlılıkla. Taviz vermiyor, vermeyi de asla düşünmüyor.

Gelelim muhalefete: Bir defa karşılarında kararlı, çok iyi oyun kurabilen, esnek dindar söylemleri olan, korkusuz, kural dışına çıkan Erdoğan karşısında hareket alanı iyice daralan bir muhalefet olacak. Mevcut politikalarla Erdoğan’ı durdurabilecekleri bir strateji belirlemeleri gerekiyor, başarabilirler mi? Sorun burada.

 Daha vahim bir olay ise AKP’nin Anayasayı değiştirecek çoğunluğu sağlaması durumunda seçim sonrası çok sayıda tutuklamalar da Türkiye gündemine gelecek. Seçim dönemi susan, kan kussa da sesini seçime olumsuz etki eder diyerek bir kenarda duranlar, jurnallar, söylemler sonucunda kendilerini hakim karşısında bulacaklar. Muhalefet edenler, AKP yandaşı olmayan sermayedarlar topun ağzında gözüküyor. Çeşitli yöntemlerle karşıt sermayenin islami sermayenin eline geçmesi sağlanacak. Böylece tüm alanlarda Yeni Türkiye’nin eksik kalan boşlukları doldurulacak.

Seçim sonuçları tamamen HDP’nin barajı geçmesine bağlı olarak farklı yörüngeye girecek ve belli bir süre toplumsal avans sağlayacak gibi gözüküyor. Bu bağlamda çok kısa sürede muhalefet kendini yeniden dizayn etmek zorunda . Yeni Türkiye karşıtı söylemler, politikalar ve halka umut vermek durumundalar. Özetle kendilerini sil baştan yenilemeleri kaçınılmaz gözüküyor. Kadrolarıyla, söylemleriyle muhalefet bunu başaramaz halkın umudu olmazsa başkanlık sistemi çok rahat ve zahmetsiz olarak ülke gündemini işgal edecek ve gerçekleşecek.

Özetle boncuk dağıtarak değil, söylem ve eylemleri ile halkın umudu olabilmek geleceğin siyasi egemenliğini belirleyecektir. Ülkenin nereye gittiğini anlatmak, yenilikçi, özgürlükçü, topluma güven veren, Türk halkını etnik ve dinsel olarak kucaklayan politikalar muhalefeti güçlendirecek enstrümanlardır. Acaba gerçekleşir mi?

Seçmen oyu ile yukarda belirtilen söylemlerden birini oylayacaktır. Türkiye için hayırlı olması dileğiyle