Sokak "Mansur Yavaş" diyor

Mehmet SORAL

Baştan Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun güven, edep, adap ve devlet adamlığının gölgesini dahi değişmeyeceğim bir AKP'li yöneticinin olmadığını belirterek sözlerime başlamak istiyorum.

MHP'nin kuruluş gerekçesine meşruiyet kazandıran; Türk milliyetçiliğine inanmışlığın ve adanmışlığın önüne bizatihi en büyük engel olarak MHP'nin konup, ülkülerimizin gerçekleşmesine mani olunduğu bir dönemde...
 
Demokrat Türk milliyetçileri olarak MHP ve Türk milliyetçiliği üzerine kurgulanmış bu sinsi planın üstesinden gelmek ve aynı zamanda Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki siyasal İslamcı vesayeti devletin kılcal damarlarına nüfuz etmesine mani olmak için...
 
Siyasi yelpazedeki diğer renklerin de katılımı ile vatan ve millet severlik paydasında bütünleşmesini sağlayacak bir proje düşünüldü...
 
Bu projeye bir lider gerekliydi; gerek MHP'de genel başkanlık yarışındaki mücadele azim ve kararlığı gerekse partili cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine ilişkin referandum sürecinde hayır çıkması için ortaya koyduğu inanmış ve adanmışlığı ile öne çıkan Meral Akşener düşünülen projenin lideri olabilirdi...
 
Meral Akşener "Siz istiyorsanız neden olmasın, öyleyse varım" dedi, önümüze düştü, o bize inandı biz ona güvendik ve nihayetinde Cumhur İttifakı kıskacına düşürülüp tasallutuna mahkum edilmek istenen Türk milleti ve devletine nefes aldıran, patenti Demokrat Türk milliyetçilerine ait olan bir projeyi; İYİ Parti projesini devreye soktuk. Ne kadar da iyi bir iş yaptığımızı İYİ Parti'siz ve onun genel başkanı Meral Akşener'siz bir Türkiye tasavvur edildiğinde daha iyi fark edebiliyor, neredeyse "Allah bizi korumuş" diyoruz.
 
"Allah bizi korumuş" dediğimiz noktadan geriye değil daha ileriye gitmek; Türk milleti ve devletinin istikbaline dair endişeleri bertaraf etmek için bir şey kaldı o da; Recep Tayyip Erdoğan'ın bir daha cumhurbaşkanı olmasına mani olmak, partisi AKP'nin iktidarına ve Cumhur İttifakı tasallutuna son vermek.
 
Eğer öyle veya böyle yapılacak ilk seçim sonrasında Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığı devam eder, Cumhur İttifakı hegemonyası varlığını kesintisiz sürdürürse benim için İYİ Parti 2023 seçimlerinde 200 milletvekili çıkarsa bile bir anlam ifade etmeyecek, ülkülerim ve beklentilerim açısından tamamlanamamış başarısız bir proje olarak tarihinde yerini alacaktır.
 
Dolaysıyla; Yukarıda kronolojik olarak sıralamaya çalıştığım süreçlerde belirleyici olmuş aynı inisiyatif sahibi unsurlar bugün de diyoruz ki; kazanamamak gibi her türlü riski ortadan kaldıracak; bizlerle birlikte sokağın, milli vicdanın da tasvip edip ismini öne çıkardığı Mansur Yavaş'ın artık Millet İttifakı'nın Cumhurbaşkanı adayı olduğu genel kabul görmüştür.
 
İstanbul Türk Ocakları'nın çok başarılı ve anlamlı etkinliği oldu tebrik ediyoruz
 
Türk Ocakları İstanbul Şubesi genel merkezleri tarafından görevinden alınmış.
 
Gösterilen tepkiler nedeniyle merak edip, Kılıçdaroğlu'nun ve diğer konuşmacıların konuşma metinlerini tekrar tekrar okudum; gerek Türk milliyetçiliği açısından gerekse insani, İslami değer ve yargıları açısından eleştirilebilecek bir husus göremedim.
 
Buradaki tepkinin büyük bir ihtimalle MHP Genel Merkezi'nin yönlendirmesi ile olduğunu düşünüyorum. Çok garip değil mi; gerekçe yapılan oradaki konuşmalar değil, katılımcılardan bir tanesinin geçmişte devleti ağır bir ifade ile suçlamış olmasıdır. Tasvip etmek elbette mümkün değil. Orada bulunanlardan Canan Kaftancıoğlu da dahil, gelinen yer ve verilen resim itibariyle hiç bir kimsenin "Katil devlet" ifadesini tasvip etmeyecekleridir.
 
İşin gerçeği nedir biliyor musunuz? Özellikle son yedi yıldır "Demokrat Türk milliyetçileri"nin Türk devletini yönetmeye talip olmak üzere arayışlara girerek projeler geliştirmelerinin birileri üzerinde yaratığı endişe ve korkudur. Bunun gölgesini İstanbul Türk Ocakları üzerinde hissettiler; oluşan sinerjiyi dağıtmak, etkinliğini kırmak istediler.
 
Demokrat Türk milliyetçilerinin "Biz de devleti yönetmeye talip olmalıyız" sorgulama cesaretinden mütevelli yaratılan sinerji ile; özellikle AKP'nin kurulması, iktidara getirilmesi ve sonrasında BOP dahilinde icraatlarını sergilerken Türk milleti ve devletini içine sürükledikleri akibetten kurtarabilmek için bir şeyler yapılması ihtiyacı hasıl oldu. Geçmişin kavgalı siyasi taraflarının bu noktada karşılıklı empati yapması ile CHP ile İYİ Parti üzerindeki bu ruh halinin tezahürü olarak ittifak ruhu oluştu ve Millet İttifakı kuruldu.
 
Eğer İstanbul Türk Ocakları, bilinen felsefesi, kuruluş gerekçesi, geçmiş tarihi, misyonu ve vizyonu ile devlete "Katil" diyen birisine davetini kabul ettirmişse, onu oraya getirtmişse bunu zafiyet olarak değil başarı olarak görmek gerekirdi. 17/25 Aralık öncesi AKP-FETÖ ittifakına dokunulmazlık zırhını giydiren aynı MHP, Türk Ocakları'nın kuruluş misyonu ve geleceğe dair vizyonunu çok iyi bilen Kaftancıoğlu'nun bugün geldiği veya durduğu noktayı niçin önemsemeyip de AKP-FETÖ ittifakına tanınan toleransı Kaftancıoğlu'na tanımak istemez.
 
Buradaki asıl korku, dünün hasımları Türk milliyetçileri ile Türk solunun bugün empati yapıp kucaklaşarak bir araya gelip ortak projeler üretmekte olmalarıdır. Türk siyasi yelpazesindeki bu sosyolojik değişim veya gelişim, büyük başarılar elde edip yol aldıklarını sanan siyasal İslamcıların hayallerini yerle yeksan etmiştir.
 
Türk milliyetçiliği hareketinin birisinin ayakları altına alınmasına razı olmuşların, yetmeyip onunla işbirliği yapıp devleti teslim edenlerin, eli kanlı katiller diyenlerle koalisyon kurup karşı çıkan rahmetli Ali Güngör'e de kan kusturanların hiç bir kişi, kurum veya sivil toplum örgütlerini Türk milliyetçiliği adına ne takibe, ne sorgulamaya, ne de terbiye etmeye yetkileri vardır...