Siyasetçi ve üslubu ?

Bahattin AYHAN

 

Türkiye’nin gündemini sanki başka gündem maddeleri yokmuş gibi parti liderlerinin itici ve düşük düzeydeki konuşmaları dolduruyor. Birbirlerine söylemediklerini bırakmıyorlar. Siyasi konuşmaları basitleştirip ayağa düşürüyorlar. Kullanılan sözcüklere baktığımızda ne yerinde kullanıyorlar ne de edep dahilinde. Neymiş vatandaş bundan hoşlanıyormuş? Söylenenleri sıralamış olsak bu sayfalar dar gelir.

Siyasetçini görevi siyaset yapma dışında geniş bir alanı kapsar. Kapsama alanında günlük yaşantımızın tüm konuları vardır. Siyasetçi bir öğretmendir, eğitimcidir, araştırmacıdır, planlayıcıdır, toplumun nabzını tutan insandır. Toplumun ihtiyaçlarını karşılayacak yasa hazırlayıcılarıdır. Nerde o siyasetçi?

Siyasetçinin önce üslubu, sözcükleri ve mimikleri, hareketleri  vatandaşa güven vermeli, sempatik ve seviyeli olmalıdır. Argo sözcükler, seviyesiz benzetmeler, küfürler, jargonlar kullanılarak halka örnek olunmaz. Olunmuyor da. Konuşmaları halka yol gösterici, eğitici, birleştirici yumuşak ve etkin tarza olmalıdır ki saygınlık kazansın, saygınlığını devam ettirebilsin.

Gazetelerde, medyada kullanılan argo sözcüklerle halkın konuşma seviyesini düşüren davranışlara şahit oluyoruz. Gündem kısır döngü içinde gelip geçiyor. Konuşulması gereken konular asla ve asla konuşulmuyor. Yaparım, asarım, keserim, sürerim…… Düşüne biliyor musunuz  bu tarz konuşmaları dinleyen ve okuyan her halde beyefendiliğe, hanımefendiliğe özenmeyecektir. Demek konuşma bu diyerek yanlış yolda toplum içindeki yerini alacaktır.

Türkiye nerede ve nereye gidiyor? Tartışılması, halkın bilinçlendirilmesi gerekirken kısır döngüler içinde basit işlerin reklamını argo bir dille dinleyerek günümüz boşa geçiyor. Konuşması gerekenler konuşmuyor, konuşamıyor. Sıkıysa konuşsun veya yazsınlar. Hemen terör kapsamında suçlanarak, bir iki tape düzenleyip adalet gönderdikleri an işiniz bitiyor. Bunu yapanlarda o kadar mutlu ki ağızları fiyong oluyor.

Gelin şunları konuşalım:

1.    Terör örgütü köy yollarını dahi kapatıyor, yollarda kontrollar yapıyor. Güvenlik diye bir şey kalmamış

2.    Gene terör örgütü her türlü eylemi yapıyor, güvenlik güçleri onlara gül uzatıyor. En yasal hakkını kullananlara gaz, su sıkarken tomalarla üzerine yürüyor. Gözaltına aldıkları vatandaşları sakat bırakıyor veya öldürüyor.

3.    Türkiye’nin ekonomisi nereye gidiyor. Finans kurumları durumun kötüye gittiğini durmadan uyarıyorlar. Uyarıların nedeni de faiz lobisi diyerek veya Merkez Bankası’nın özerk yönetimine fırça çekerek geçiştiriyoruz. Ekonomik uçurumun kenarında seyrederken hava alanında gidiyormuşçasına halka masallar anlatıyoruz.

4.    Ortadoğu dış politikasında batağa battık, bile bile başımıza gaileler açtık. Neden, niçin bunları konuşmuyoruz, konuşamıyoruz. Suriye, Irak ile sürekli didişiyoruz. Ermenistan, Yunanistan , İran ile ilişkilerimiz ise anlık kıvılcıma bakıyor. Rusya Kırım tatarlarını göçe zorlarken ve Çin hükümeti Doğu Türkistan Uygurlarını asimile etmek için etnik gruplaşmayı parçalayarak Çin içinde dağıtma planını uygulama safhasında. ABD ve AB ülkeleri ile durmadan didişiyoruz. Doğruyu söyledikleri için onlara kızıyor, dayılanıyoruz.

5.    Sabit gelirli memur ve emekli ile küçük esnafın, çiftçinin  enflasyon karşısında ezilmesine göz yumuyoruz. Onların hayat standardını aşağılara çekiyor hiçbir iyileştirme yapmıyoruz.

6.    Sağlık, eğitim, adalet  alanlarında reform yaptık diye böbürleniyor her iki uygulamanın da eskisinden daha kötü ve batağa saplandığını görüyor en ufak iyileştirme tedbir almıyor durumu gittikçe ağırlaştırıyoruz.

Bütün bunları konuşup tartışacağımıza bir birimizi yemek için çaba sarf ediyoruz. Çözümü asla gündeme getirmiyor, itici, ayrıştırıcı hal ve hareketlerle korku imparatorluğu yaratıyoruz. Polis devleti kurma yolunda son adıma geliyoruz.

NE OLACAK BU MEMLEKETİN HALİ ?