Sen devlet değilsin arkadaş!

Zeynel KOZANOĞLU

Polis bir kişiyi yakalıyor. Mahkemeye sevkediyor. Suçlama nedir? Komşunun tavuğuna “Kışşş!” demek... Mahkeme gösterilen delilleri yeterli bulmuyor. Adamı salıverme kararına varıyor. Savcı hemen bir yüksek mahkemede itiraz ediyor.

Akıl neyi gösterir? Sanık hazır eldeyken üst mahkemenin kararını beklemek. Oradan da aynı doğrultuda karar çıkarsa sorun yok, güle güle dostum... Verdiğimiz huzursuzluktan dolayı özür dileriz. Yok eğer tutuklanması yolunda karar çıkarsa o zaman da polis yeniden sanık arama külfetinden kurtulmuş olur.

Diyelim ki, bu uygulama akla uygundur. O zaman sağlık konusunda da aynı yolu izle. Bir hastane rapor verdi, bu hasta evine gönderilmelidir, diyor... Gönder hastayı evine... Üst hastaneden aksi yönde karar çıkarsa hastayı evinden alır dama tekrar tıkarsın. Hayır, burada öyle yapmıyor... Burada ölümcül hastayı içeride tutmaya devam ediyor. Yukarıdaki hastaneden yeni rapor ne zaman geliyor?

Korkulan başa geldikten, hasta üçüncü kez bıçak altına yattıktan sonra...

Şimdi hasta serbest... Serbest ama kendinde değil... Ayıldığı zaman ona artık özgür olduğunu bildirecekler. Özgürlük nedir? Eğer istediğin gibi gezip dolaşamıyorsan, istediğini yiyip istemediğin için yemem, diyebiliyorsan belli yaşın üstündeki kişiler için özgürlük bundan ibarettir. Öldü ölecek durumda bir hastaya bunu çok görmek hangi vicdana sığar?

Ben anlayamıyorum... Bu insanlar nasıl bu kadar kinlenebildiler? Bizim tarihimizden düşmanlarımıza yönelik güzel örnekler var. Alpaslan esir ettiği Roma İmparatoruna sordu: “Ben esir düşseydim, sen ne yapardın?”

Az sonra öldürüleceğinden emin olan imparator “Elbette öldürtürdüm” dedi.

Büyük Türk Alpaslan “Eşini, dostunu ve de avaneni al ve memleketine dön” dedi.

Büyük Türk böyle olunuyor.

Yoksa kendi ordunun komutanlarını işkence altında tutmak büyüklük değil ki. Benim eski Genelkurmay başkanım terör örgütü kurmak suçlamasıyla hapiste. Benim eski Kara Kuvvetleri komutanım on sekiz yıla hükümlü... Ve pek çok generalim, değişik rütbede askerlerim içeride... Gazetecilerim, milletvekillerim içeride...

Türk ordusunun şerefli subayları... Türk politik yaşantısının unsurları...

Bu kişilerin cezaevinde tutulmaması gerektiğini artık bütün dünya biliyor. Benim  Başbakanım bile bu uygulamadan rahatsız... Cumhurbaşkanı da aynı görüşte.

Daha neyi bekliyoruz, aklım almıyor.