Şartları olgunlaştırmak

Neşe DİLEKÇİOĞLU

Uzun zamandır takip ediyorum ve üzülerek görüyorum ki, her şey de olduğu gibi siyasetin de içi boşaltıldı.
Kof...

Neden mi?

Meclis'te, halk adına, halkın yararına verilen tüm önergeler; AKP ve MHP oylarıyla reddedildi. (Kazanılmış Belediyeler aldı yerini neyse ki)

Buna mukabil, kendileri, yerine koyabilecek hiç bir iyileştirilmiş yaşam standartı da getiremedi. Elektrik, doğalgaz faturalarını ödeyemeyen milletin önüne çare yok!

Merak ettiğim şu ki; bunlar seçimde hangi milletten oy isteyecekler? Halkın sorunlarını çözmeden, hangi milletin halkı tarafından seçilecekler? 

Başka bir planları mı var?

İyi koşullarda, muhtaç olmadan yaşamak yerine, insanı kendisine daha muhtaç hale getiren, değil iş imkânı, yaşamayı imkânsız hale getireni tercih eden bir anlayış olabilir mi?

Ve bu anlayış, çoğunluğun sesi olabilir mi hiç?

Peki bu zihniyet, yönetebilir mi ülkeyi?

Belli ki, düşünmeyen, sorgulamayan, fakirliği takdir-i ilâhi olarak gören insan protetipini yönetmek, itiraz sesini yönetmekten daha kolaydır.(Açlıktan ölmeden son anda bir fileyle yetişmek gibi yoksul evlere)

Mutfağının dışında başka bir şey düşünemez hale getirilen halkın üstüne olmaz, bu kadarı da olmaz valla dediğin her şeyi, oldurur hale getirecek ortam hazırlar siyasetin çirkin yüzü.

Netice de ne ondurur, ne oldurur.

Ne yaşatır, ne öldürür.

Millet olarak bu mu acaba demekten, seçtik ama yanılmışız, bizi yanılttılar demekten yorulduk.

Yanıltanın  her seferinde yanıldığını da görmekten yorulduk yani...

Aklımızla dalga geçmeyi kendilerine şiar edinmiş, kandırarak yönetmeyi, edebiyat yaparak, halka sabır telkin ederek, sanki iktidara yeni gelmiş siyasetçi görüntüsü çizen politik kimliklere ne zaman prim vermeyeceğiz, acaba?
Bu anlamda ne zaman, akıllanacağız biz?

Alım gücümüze ufak dokunuşlarla pansuman yapan, ancak yarayı iyileştirmeyen, aksine  bedende başka yaralar açan siyasetçilere  neden ihtiyaç duyar ki insan?

Mantığım almıyor doğrusu...

Ülkeyi ayakta tutan, öz değerlerine saldıran, kendi yurdunda yaşayamaz hale getirerek ülkeyi terketmek noktasında bırakan, bunu da pişkin pişkin: "Ne mutlu, yurtdışına akıl ihraç ediyoruz." diyecek kadar siyasi yüzsüzlük gösteren başka bir ülkenin yöneticisi var mıdır acaba?

Veyahut: "Giderseniz gidin yauv!" diyecek kadar milletine hasım olan zihniyet?

Kendi insanın kıtkanaat yaşarken ülkeyi paralı Araplara pazarlayan, kirada oturmayı bile dar gelirli vatandaşa neredeyse lüks hale getirenler nereye kadar bu cesareti kendilerinde bulacaklar?

Bu ülkenin yönetenlerine hesap soramaz hale getiren, 'köpeksiz köyde değneksiz gezdiren' bir muhalefeti mi var yoksa? 

Olgunlaştırdıkları, bize geçim derdindeyken düşünemez hale getirdikleri Türk olma özelliğimizi, milliyetçiliği ayakları altında ezerek, çiğneyerek kolay bir lokma hale getirdikleri, yutmak icin zaman kolladıklarını, vatandaş olma özelliğimiz ve değerlerimizi yok eden bu anlayışın önüne set çekecek halk kahramanlarımızı, siyasetçilerimizi çıkaramıyor muyuz?

Ülkesinin insanını düşünenlere ırkçı yaftasını takan, kimliksiz, vatansız, liberal kişileri öne çıkaran, vatan hainlerinin sırtını sıvazlayan el kimin eli?

Milliyetçilerin, ulusalcıların, milli damarını kesen o dış güdümlü makas kimlerin elinde?

Ki; zamanını kollayan, olgunlaştırmanın son halkası, kendi ülkenin meclisinde sözde Ermeni soykırımının kabulü için önerge verecek kadar ileri götüren anlayışın önünde siper olacak milli duruşumuzu yok mu ettik?

Garo'yu paylayan kimse yok mu?

Hepimiz Ermeni'yiz diyenler daha mı ırkçı Türk'ten?

Bu durumda sessiz kalanların, bunu demokratik bir istek olduğunu düşünenlerin tarih önünde hesap verecekleri tarihi olgunlaştırmak da biz Türklere düşsün o zaman?

Tabii demokrasi derken, demografik yapının değiştirilerek son kalelerin düştüğünü, savaşmadan ülkenin elimizden kayıp gittiğini görmeden.

Ülkesi için savaşan hiç ırkçı olur mu?

Tabii Türk'ü, ne zaman ayağa kalkacağını bilmeyenlerin üstümüze biçtiği idraksız dedikleri  Edrak- ı bi idrak (Arapların idraksız yaratıklar dedikleri biz Türk'ler oluyoruz) değilsek.

Öyle miyiz?

Değilsek, Alayını? Dr