Sahi nereye gidiyordunuz?

Neşe DİLEKÇİOĞLU

Sahi nereye gidiyordunuz?

Gittiğiniz yerde umut var mı?

Ülkelerindeki savaştan çoluk çocuk iyi bir yaşam için insan tacirlerine avuç dolusu para vererek, heybelerinde umutla yola çıkan göçmenler gidecekleri yere varmadan toplu olarak ölüyorlar. Katlediliyorlar.

Her gün haberlerde beş dakikalık görüntülerin ardından da unutulup gidiyor hayat hikayeleri.

Kimi şişme, sonradan denizin ortasında patlatılan botlarda, kimi otobüs şoförünün nasıl oluyorsa kendini kurtardığı kazada, kimi dorse kasasında havasızlıktan ölüyorlar. 

Deniz utanıp geri veriyor, bir karış vatan toprağında yaşamaları mümkün kılınmayan, ancak gömüldükleri topraklarda gözleri arkada kalan hatta açık giden insanlar.

Savaştan kaçıyorlar, çocuklarını daha iyi bir koşulda yaşatmak umuduyla yürüyerek sınırı geçmeye çalışanlar mukavemetle karşılanıyorlar. 

Aslında kimse istemiyor onları... 

Kimsenin de umurunda değiller.

Demokrasinin beşiği dediğimiz Avrupa ülkeleri üste  para veriyorlar, "aman siz bakın bize yollamayın" diyerek iltica istekleri geri çeviriliyor. 

Girebilenler mülteci kamplarında tecritde gibi tutuluyorlar. 

Her nedense bu çoğunluğu Müslüman olan ilticacılar Yunanistan'dan başlayarak hep savaş kışkırtıcılığı yapan, ülkelerinde çıkan petrole göz diken Hristiyan ülkelere kaçmak istiyorlar.

Bu şu oluyor; Bizi öldürüyorsunuz petrolümüz için, biz demokrasi dediğiniz şey için yine size geliyoruz.

Al petrolü ver iyi yaşam koşullarını. 

Kanımın diyeti olsun petrolün bir damlası sana.

Ancak kanının değeri yok tabii. Bilmiyorlar.

Öyle olsa toplu katliamlar yaparlar mı insanlığın gözü önünde.

Kimyasallarla öldürüyorlar, misket bombaları ile öldürüyorlar.

Ülkelerine demokrasi getireceğiz diyerek bombalayanlardan insaf beklemek ne derece doğru.

Elin gavuru senin yaşam koşullarını iyileştirmek için orada değil ki.

Ne demokrasisi.

İnandın mı?

Öyle olsa yerine yine diktatörleri getirirler mi?

Onların nasıl yönetileceğinden, yaşam koşullarından ilgileri alakaları yok.

Varsa yoksa yer altı zenginliklerinde gözleri.

Yerin üstünde nasıl yaşadığından onlara ne ki .

Sen gidip kapılarına dayanıyorsun ülkende savaş çıkaranların.

Tabii ki kapıdan çevirirler. 

Bu bir ölüm oyunu. Ne kadar canlı kalacağın sana, senin direnmene kalmış.

Bunun için varlar insan tacirleri. Elinde kalan son Doları Euro alıp öyle ölüm yolculuğuna çıkarıyorlar seni ve kurtarmaya çalıştığın aileni. 

Kim sağ salim çıkmış bu yolculuktan?

Kim istediği yere varmış?

Amaç gideceğin yere götürmek değil anlamıyor musun?

En uygun yerde toplu olarak öldürmek.

Öyle olsa denizlere açıldığında boynuna taktıkları cankurtaran yelekleri sahte çıkar mıydı?

Nefesin yetip şişirebildin mi?

Minik minik yavrularını gece yarıları denizin içinden sahile çıkartabildin mi?

Ölümlerini seyrettin, "baba ölmek istemiyorum kurtar beni" diyen, ölmeden gözlerinden kan gelen çocuklarını. 

Kendini kurtarsan ne kurtarmasan ne.

Neyi yaşayacaksın? 

Diyetini ödediğin yaşam sana ne sunuyor?

Sadece ölüm. 

Sıtmayı gösterip ölüme razı ederek kurtuluş olarak sunuyorlar sana ölümü.

Bu bir ilizyon hala anlayamıyor musun?

Emperyalizmin vicdanı var mıdır?

Ülkeni her şeyiyle yönetmek isteyenlerin, yine vicdanına sığınmak da ne oluyor? 

Düşünmez misin, kıyılarına dayandığın ülkelerin aslında savaşın sorumlusu olduklarını?

Çocuklarının vebali kalın bir ip gibi boğazlarında asılıyken, sana kurtuluş simidi atarlar mı? 

Hangi vicdan çocuklarının ölümlerini seyrederek sessiz kalır?

Hayatının ederi nedir petrolünün yanında?

Bu ölüm oyununun, ölüm yolculuğunun bir parçası olacağına, ülkende kalıp mücadele etmeyi niye göze almıyorsun?

Ülkeni son kurşununa kadar savunmayı neden bu ölüm yolculuğuna tercih ediyorsun?

Başkasının ülkesinde Demokrasi ve iyi bir yaşam arayacağına, kendi ülkenin hürriyeti için neden savaşmıyorsun?

Bu parya yaşamı değiştirecek olan yine sensin.

Ya ölüm yolculuğuna çık, ya da ölümüne döğüş. 

Ne biliyorsun yenileceğini?

Savaşmadan yenilgi olmaz. Hiç değilse ülken için ölürsün. Şişme botların delinip başkalarının ülkesinde yaşamın son bulmaz hiç değilse.

Ya da bir sürücünün fren bile yapmadan aracını duvara çarpıp ne hikmetse kendini kurtardığı kazada telef olursun.

"Ölürsün" demiyorum "telef olursun" diyorum

Çünkü seni insan gibi gören karşında insan yok ki.

İnsan tacirleri onlar, seni her an satabilirler. Öyle de olmuyor mu?

Kendi canlarını kurtarıp seni azraile teslim ediyorlar.

Sahi nereye gidiyordunuz?

Gittiğiniz yerde umut var mı?

Mutluluk var mı?

İyi bir yaşam var mı?

Demokrasi var mı?

Pembe hayallerin ancak ülkende kalarak mücadeleyle olur.

Anladın belki bunu yaşayarak ya da sevdiklerinin ailenin ölümünü seyrederek.

Ama artık çok geç.

Atı alan Üsküdar'ı geçti...