Sahi ne zaman susacaksınız?

Şakir Şükrü ERDÖL

Malum olduğu üzere tüm dünyada olduğu gibi ülkemizin de gündemi salgın hastalık. Herkes kendi gücü nispetinde önlemler alırken devlet de üzerine düşeni elinden geldiğince yapmanın derdinde. Yalnız tüm bunlar yaşanırken, halâ kırıp dökmekten de geri durmuyoruz.

Sahi hep birlikte savaşmak varken halâ neyin derdindeyiz? Bir tarafta her zaman olduğu gibi sosyal medyadaki kirlilik diğer tarafta ekranları kaplayan bilmişler heyetinin ard arda gelen açıklamaları. Kimse ortak paydada buluşamıyor, tıpkı siyasetin bir araya gelmemeye yemin etmesi (!) gibi.

Arkadaş elbirliği ve ortak akıl ile başımıza gelen bu salgın ile mücadele etmek varken,bilhassa sosyal medya üzerinde kendilerini nerede ise ülkenin sahibi,kendileri gibi düşünmeyenleri utanmadan sıkılmadan yunan,vatan haini gibi ifadeler ile suçlayan bir gurup var.

Her iki cenahın içerisinde yer alan bu sivri dillilere 'sus' diyecek bir mercii de anladığımız kadarı ile şimdilik yok gibi duruyor. Örneğin bayram ikramiyeleri gündem oluyor bu gurup hemen "Vatan hainleri verdiğimiz bu parayı haydi almayın", "Köprülere karşı çıkanlar; Bu köprüden, yollardan geçmeyin", "Öleceksiniz madem neden bizim yaptığımız hastanelere geliyorsunuz"a kadar işi getirdiler,

Sahi bu işin sonu nereye varacak? Nerede durmayı düşünüyorsunuz?

Örnekler çoğaltılabilir. İktidar kanadından bir vekil "Belediyelerin dağıttığı yardımlarda kul hakkı var yemek haramdır" diyebiliyorken, muhalefet kanadından bir vatandaş "Bu saatten sonra iktidara oy veren corona olsun" diyebilecek kadar insani duygulardan arınabiliyor.

Arkadaşlar bakın birşeyleri kaçırıyoruz, biz Türk milleti tarihin her döneminde karşılaştığı badireleri el birliği ile atlatmış, güç birliği yapmış bir toplumuz. Allah'ın izni ile bu sıkıntıyı da inşaallah berteraf edeceğiz. Ha illa da birşeyler mi söyleyeceksiniz, türkü söyleyin mani söyleyin...

Şu badireyi bir atlatalım konuşulacak çok şey var. Şapkalar masanın üzerine konacak, herkes eteklerindeki taşları dökecek, dert neyse açık açık konuşacak bu böyle gitmez! Bizim bir tek sahibimiz var o da yaradan, herkes aklını başına alacak...

Dünya ülkelerini izliyoruz. ABD'den Almanya'sına, Belçika'dan, Bulgaristan'dan Rusya'sına kadar arkadaşlarımız var. Oralarda neler oluyor, dinliyor izliyoruz. Ekranlar yine bildiğimiz gibi herkes olaylara kendi meşrebince bakıyor.

Hele bazı kanallar işi gücü bırakmış sosyal medya üzerindeki görüntüleri çürütmenin derdinde. Bakın arkadaşlar bu ülkede devran çok döndü, keser de döndü sap da döndü. Onun için usturuplu olmakta fayda var, kucaklaşmakta fayda var ve de en önemlisi ötekileştirmemekte fayda var...

Bizi diğerlerinden ayıran herşeye rağmen güçlü Türk kimliğimizdir. Bakın uluslar arası devletler bir maskenin, solunum cihazının kavgasına düşmüş, ancak bizim meslek liselerimiz hem maskeyi hem de dezenfektanı aslanlar gibi devlete bilabedel üretip teslim ediyor...

Yerden yere vurulan Koç Gurubu önderliğindeki ar-ge ekibinin geliştirdiği solunum cihazlarının Sağlık Bakanlığı'na üretimine geçildi/geçiliyor haberleri ard arda geliyor. Yanisi üretiyoruz, hayal kurmuyoruz... Bu aslında bir gerçekle yüzleşmedir...

Ancak gel gelelim fırsatı kaza etmeyen alçaklar da mevcut. Salgından önce 15 krş olan bir maske 5 ile 20 TL arasında satıldı bu ülkede. Bu tür fırsatçıların nesli bu ülkede tükenmediği müddetçe daha çok sıkıntı çekeriz...

Sokağa çıkma deniyorsa çıkmayacaksın... Evet bazı şeylerde sıkıntı olduğunu varsayıyoruz. Belki sokağa çıkma yasağı gelmeliydi. Bizler şahsen işin bu tarafındayız ancak önemli olan devlet aklının ne düşündüğüdür. Bizlere düşen üzerimize yüklenen sorumlulukları yerine getirmektir...

Ha olması gereken neydi? Keşke tüm siyasi partiler bir masanın etrafında oturarak kriz masasını oluşturabilselerdi. Olmadı... Olamayacak gibi de duruyor. Bunun sonuçlarını yaşayıp göreceğiz...

Özetle şimdi gerek sosyal medyada gerekse görsel medyada laf kalabalığı, bilgi kirliliğine sebebiyet verecek hal ve tavırlardan kaçınılmalı, karşı tarafın hassasiyetlerine saygı duyularak, ötekileştirme hastalığından en azından şu süreçte vazgeçilmelidir...