Pekiyi Öğretmen(ler)imiz

Bahri YILDIZBAŞ

Seğmen; Genellikle atlı olarak savaşa katılan, kendi içlerinde hiyerarşik bir düzen bulunan yarı askerî güvenlik gücü. Seymen, seğmen ya da seyman, eski Türk boylarında göçebe kervanlarını koruyan silahlı birlik, kolcu. Yerleşik hayata geçilmesiyle Anadolu’da köyden köye gelin almaya giden damat tarafının atlı, davullu, zurnalı, silahlı ve cepken giyinmiş delikanlı alayına dönüşmüştür.

Osmanlı döneminde yerleşik oldukları eski Ankara dediğimiz; Telsizler, Hacı Bayram, Bentderesi, Çin Çin, Ulucanlar, Samanpazarı, Yenidoğan,Güngören gibi Ankara kalesi çevresinde Cumhuriyet döneminde de yaşamlarını, kültürlerini ve devletlerine bağlılıklarını devam ettirmişler. Bölge hazine arazileri kapsamında olduğundan sürekli göç alması ve seçim gecekondulaşması sonucunda, bir çok değerini yitirerek;önce kültür çatışmaları, arazi mafyası, çarpık yerleşimden doğan sosyal sıkıntılar, çetelerin oluşması, uyuşturucu ticareti, madde bağımlılığı, işsizlik ve kentsel dönüşümdeki rantlar bölgede işin içinden çıkılmaz bir hal almıştır.

Bölgedeki bu çarpık yapı, en azından ismi,yeri bilinen bir çok ailenin bölgeden uzaklaşmasını sağladığı gibi, yeni aileler ve karmaşanın oluşmasının yolunu açmıştır.

Dikkat edersek; Türkiye’nin eski şehirlerinin çoğunda, Osmanlı geleneklerinden dolayı kalelerin etrafına yerleşen ailelerin birde devlet misyonu oluşmuştur. Toplumsal haberlerin (Ulak) ilgili yerlere ulaştırılması. Şehirlerde farklı adları olur bu yerleşenlerin. Ankaraya has bu bölgenin genel adı tüm ülkede bilinen “Çin Çin” semti ve çevresidir. Bu çevrede çok okul bulunmakta ve bu okullarda,bazen zorunlu, bazen de geldikten sonra gitmek istemeyen, tüm zorluklara, imkansızlıklara rağmen buradaki çocuklara, hatta ailelere hizmet etmek isteyen eli öpülesi yönetici ve öğretmenler.

Haluk Şahin, Seymenler Ortaokulu’nun Müdürü. Okulun yanında cami, karşısında cami, hemen batısında Hacı Bayramı Veli, biraz ilerisi Ulus ve eski TBMM, Ankara Kalesi’nin dibinde. Ulus, Mamak, Siteler trafiğinin aktığı caddeler ve Doğu Ankara'nın dolmuşlarının tümünün hareket merkezinin yanı. Tüm kapılar ve pencereler demir ve korkuluklarla çevrili.

Van’da çocuğunun müdürüydüm, o da benim kızımın öğretmeni. Çalışkan, sevgi dolu, saygılı, gençlerin dosttu, öğretmenlerinin gönlündeki vatan sevdalısı ve benim takdir ettiğim kıymetli bir eğitimci. Öğretmenleri ile birlikte çok keyifli ortamlar oluşturmuşlar, birlik beraberlik içinde çalışıyorlar. Hatta Nurten öğretmen 25 yıldır bu okuldan gitmemiş. Gelen öğretmenlere ablalık yapıyor ve her gün sabah Eryaman'dan koşa koşa geliyor. Gencecik öğretmenler eş durumundan, puanla, il dışından gelmişler bu okula. Sevmişler gitmemişler, hep birlikte buradaki çocuklara, gençlere,ailelere hizmet etmeye çalışıyorlar. Başkent'in ortasındaki bu okula ve okullara. Parçalanmış aileler, babasını tanımayan ve görmeyen çocuklar, tatil günü bile okuldaydılar, hem de; müdür amcaları ve öğretmenlerinin şefkatinde dersler ve oyunlarla. Ankara'ya ilk bu bölgedeki bir okula atanmıştım. Hani bazen mahrumiyet bölgeleri deriz ya...

“Hocam; Mesleki çalışmalarımızda, bizim öğretmenlerimizle kahvaltı yapmak ve toplantıda bizlerle birlikte sohbet etmeni istiyoruz.” diye aradı beni sevgili müdür bey. Seve seve; Perşembe günü gittiğim okulda karşılaştığım çok kıymetli, çalışkan, gönüllerindeki sevgiyi beş saatlik sohbetle güzelleştiren okul müdürümüz Haluk Şahin kardeşim olmak üzere, tüm sevgili öğretmenlerime ve okul personeline misafirperverliklerinden dolayı teşekkür ediyorum.

Öncelikle; Seymenler Ortaokulu öğretmenleri başta olmak üzere, gönüllülük ilkesini benimseyerek görev yapan, sevgisini öğrencilerine yüreklice sunan Türkiye’deki tüm öğretmen arkadaşlarıma sevgi ve selamlarımı ileterek, öğretmen arkadaşlarımın (görevdaşlarımın); “ÖĞRETMENLER GÜNÜNÜ KUTLUYORUM.”

Sağlıkla, huzurla, başarıyla, sevgiyle kalalım, PEKİYİ hakettik. Yüreğimize yazalım.