Ozan Arif geldi ve...

Mehmet SORAL

Zamanın on yedisinde şimdi otuz beşinde olan bir ülküdaşım ''Reis o körpecik yaşımda bana bir kaset dinlettin; o gün bugündür ülkücüyüm yaktın beni abi'' diyerek; elbette ülkücü olmaktan değil uğradığımız akıbetimize sitem ediyordu. O'nun varlığı adeta seyyar bir ''Ocak'' hükmündeydi. 
...
Ne dediyse haklı çıktı. Bugün ''Hareket'' adına ön planda olan ama o yıllarda bir defa olsun(Her nasılsa) hakim karşısına çıkmamış olanlar "Höt" korkusu ile oraya buraya sinmişlerken; o koca yüreği ile sazı elinde, sözü dilinde; basınımız yokken, ismimize dahi sansür konduğunda hiç durmadı. Almanya'da sazlı sözlü şiirlerini kasetlere yükleyerek adeta ateşleyici birer fitil olarak Anadolu'ya gönderdi. Evlerimizde dahi gizlice, yatılı okulumuzda yorganımız altında kasetlerini dinledik, şiirlerini ezberledik. İşte ülkücü gençlik olarak yüreklerimizdeki heyecanımızı bu şekilde diri tuttuk. Allah ondan razı olsun. 
...
Ölüm var; sığıntı olunan bir kapıda sünepece ölmek, ölüm var; inanmış ve adanmışlık uğruna verilen kavgada yorgun düşerek ama gene de dimdik ayakta Allah'a teslim olmak var. Ozan Arif kutlu bir davanın yüce bir kahramanıydı. Biz O'ndan razıydık; önemli olan O'nun kimlerden razı olduğuydu. Onu da hesap gününde öğreneceğiz. Ruhu şad mekanı cennet olsun. Mehmet Alp kardeşime, Şirin ailesinin tüm fertlerine ve ülkücü camiaya başsağlığı diliyor, Allah'tan sabır niyaz ediyorum.